21.10.2017
***
Dünya durmuş, dönmüyordu. Zaman akıp gitmeyi bırakmış, öylece durmuştu. Sesler kesilmiş, etraf sessizlige bürünmüştü. Etrafimda gezip beni kendine arkadaş eden siyahlık, kaçıp gitmiş, yerini gök kuşağı renklerine bırakmıştı. Beynim kalbim ile olan savaşında galip gelmiş, kendini ilk buldugu yere atarak, bütün benligimi kalbimin eline bırakmıştı.Dudaklarımın üstünde duran dudaklar, hiç kımıldamadan öylece durmaya devam ederken, gözlerim yavaş bir şekilde kapanmaya başlıyordu. Bedenim, dudaklarımdan başlayıp, yavaş ve acı verir bir şekilde dağılan o sıcaklığı, özlem ile kabul ederken, kalbim bu sıcaklığın altında bir dondurma misali erimeye başladı.
Bütün bu olanlar ve duygularımın karışmaya başlaması, beni eski, mutlu oldugum zamanlara götürmeye başlamıştı. Ama asıl beni eskiye götüren şey ise, dudağımın üstündeki dudakların, narince sanki beni kırmamaya özen gösteriyormuş bir şekilde kımıldaması olmuştu. Gözlerim kapalı kendimi tam o hislere bırakacakken, bir anda nereden geldigini anlamadığım bir şekilde, beynim kaçmış oldugu yerden gelip, kalbime ata bilecegi en kuvvetli tekmeyi attı. O tekme ile sadece kalbim degil, bedenimi ele geçiren duygularda kayboldu.
Gözlerimi açıp, ellerimi Burak'ın gögsüne koymam ve itmem bir olmuştu. Burak şaşkın bir şekilde bana bakarken, ben ona nefretimi en güzel şekilde gösterecek bir şekilde bakıyordum. Nefretim sadece gözlerime degil, bedenimin her hücresinede işlemiştiki, bir anda kendimi Burak'a tokat atarken bulmuştum. Bunu beklemeyen Burak'ın yüzü yana dogru kayarken "Sakın bir daha bunu yapmaya kalkma!" dedim içimdeki nefretin her şekilde dışarı çıkmasını saglarken.
"Sakın bir daha bana dokunma!" derken, Burak'ın bakışları beni buldu. Donuk bir şekilde bana bakarken "Senden igreniyorum," dedim, kolum ile dudağımın üstünü silerken. "Senden ve seninle alakalı olan her şeyden igreniyorum." dedigimde, Burak "Demek öyle," dedi beni şaşırtan bir sakinlikle.
"Benden ve benimle alakalı olan her şeyden igreniyorsun?" derken, bakışlarında anlamadığım bir kaç sey gizliydi. O bakışların altına saklanan duygular dışarı çıkmama yemini etmiş gibi saklanmaya devam ederken "Evet," dedim hiç tereddüt etmeden. "Senden ve seninle alakalı olan her şey midemi bulandırıyor."
"Eger öyleyse," derken Burak bana dogru bir adım attı. Onun attığı adım ile bende geriye dogru bir adım atarken "O zaman bebeklerimin benim yanımda büyümesinde bir sakınca yok." demesi ile, oldugum yerde durdum. Şaşkın bir şekilde ona bakarken "Ne saçmalıyorsun sen?" diye sordum, biraz önce söylemiş olduguna inanamıyarak.
Burak aramızda olan mesafeyi kapattığında "Bir sey saçmalamıyorum," dedi yüzünde kendini beğenmiş bir gülücük belirirken. Bakışlarım o gülücükte takili kalırken "Biraz önce kendin benimle alakalı olan her şeyden igrendigini söyledin," diye devam ederken "Bunun bebeklerim ile ne alakası var?" diye sordum. "Yanlış hatırlamıyorsam o bebeklerden benden," dedi tek kaşını yukarı kaldırırken. "Onun için onlardanda igrendigini var sayarsak eger, o zaman bebeklerim benim yanımda büyüyecek."
"Asla!" dedim Burak'ın söylediklerine başımı sallarken. "Asla onları benden almana izin vermem!" diye devam ederken "Bence o kadar çok emin olma." dedi Burak, kanımın öfkenden kaynamasına neden olacak bir şekilde. "Aklından bile geçirme böyle bir şeyi!" dedigimde "Çok geç," dedi Burak sesinde anlamadığım bir duyguya yer vererek.
"Eger sen benim yanıma gelmiyorsan, o zaman bebeklerim gelecek."
"Söylediklerini kulakların duyuyor mu senin?" diye sinirli bir şekilde sordugumda, Burak sakinligini korumaya devam ederek "Evet," dedi. "Bence duymuyor!" dedim, içimdeki öfkeye kendimi bırakmamaya özen göstererek. "Eger duysaydı o zaman bana böyle bir şey ile gelmezdin." dedigimde, Burak'ın yüzünde bir tebessüm belirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk-ı Hicrân
ChickLitÖykü.. Aşk-ı'n Esaret'inin içinde kalmış, sahip oldukları ile, ordan bir şekilde çıkmaya çalışıyordu.. Bütün benliği ile içindeki Aşk-a karşı gelmeye çalışıyor.. Onu yok saymayı deniyordu.. Ama olmuyordu.. Çünkü bu Aşk-ı'n Esaret'i, onu Aşk-ı'n...