-12.Bölüm-

4.3K 259 131
                                    

01.10.2017

***

Derin bir nefes alırken, "Burak?" dedim sesimin güçlü çıkmasına özen göstererek. Ama sesim istedigim gibi degilde, tam tersi, güçsüzlügümü, bedenimi saran yorgunlugu, göstermek istermiş gibi çıkmıştı dışarı. Evet vücudum kendisini güçsüz ve yorgun hissediyordu. Hemde bu zamana hiç olmadığı kadar. Çünkü öyleydim. Artık hiç birşeyi düşünmeden o her zaman istedigim ama hiç sahip olamadığım hayatı yaşamak istiyordum. Evet istiyordum ama bunu nasıl yapacaktım, işte onu hiç bilmiyordum.

Burak artık ikizleri oldugunu öğrenmişti ve verdigi tepki, benim şaşırmamı sağlamış olsada, bir yandanda korkmamı sağlıyordu. Korkum Burak'tan yana degildi. Biliyor, hatta emindim onun bebeklerimiz için canını ortaya koyacağını. Korkum daha çok şeytanın insan kılığına girmiş bir yansıması olan Ahmet Kara'da bitiyordu.

Onun isteklerini yapmamış olmam ve benim suçum olmasada, Burak'ın bebeklerini ögrenmesini saglamam, onun hoşuna gitmiyecekti. Hemde hiç. Ve onun bu hoşuna gitmeyen olayın sorumlusu olarak beni görecek olması da, bana veya bebeklerime yapacaklarını düşünmem bile, ondan ve ondan gelecek herşeyden korkmam için yeterliydi.

"Efendim?" dedi gözlerini bebeklerimizin üstünden alamayan Burak. Bakışlarım onu buldugunda sessiz bir şekilde "Bana kızdın mı?" diye sordum. Burak'ın bakışları beni buldugunda "Ne için?" diye sordu. "Senden sakladığım için?" diye sordum hiç düşünmeden.

Burak'ın yüzünde acı bir gülümseme yerini alırken "Sence?" diye sordu. "Sana yaşattığım onca şeyden, çektirdiğim acılardan, yaşamak zorunda bıraktığım bir hayattan sonra, böyle bir şeye hakkım var mı?"

"Yok," dedim bakışlarımı Burak'ın bakışlarından çekmeden. "Senin hiç bir şeye hakkın yok."

"Öyle," dedi Burak bakışlarını bebeklerimizin üstüne bırakırken. "Benim hiç bir şeye hakkım yok." derken, sesini işlemiş olan acı, üzüntü ve özlem, Burak'ın dudaklarından çıkan her harf ile, dışarı dogru çıkıp, beni buldu. O duygular gelip tam gögsümün üstüne otururken, ondan o duyguları almak istedim. Alıp, o duygulardan kurtarmak istedim.. Ama yapmadım.. Yapamadım..

Bakışlarım Burak'ın üstünde durdugu her saniye, içime işleyen o istek, daha fazla olmaya başlıyordu. Bu istekten kurtulmak için bakışlarımı Burak'tan çekip, ikizlerime baktım. Ikiside tatlı bir şekilde uyurken, onların hala benim, bizim bebegimiz olduguna inanamıyordum. Sanki onlar benim hiç bir zaman gerçek olmuyacak hayallerim gibiydi..

"Biliyor musun?" diye söze başlayan Burak'ın bakışlarını üstümde hissettim. Bir an o bakışlara karşılık vermek istesem de, Burak "Bana bıraktığın mektubu, her gece başımı yastığa koymadan önce okuyordum." demesi ile, bu istegimden vazgeçtim. Burak'ın söylemiş oldugu, beynimde bir yankı yaparken, o yankıları bir zaman sonra, beni eski zamanlara götürdü. Kendimi bir an yine o hastane odasında, Burak'a o mektubu yazarken bulmuştum.

"Bir zaman sonra mektubunu ezberlemiştim. Hemde öyle bir ezberlemiştim ki, geceleri uyumuyor, senin yazmış oldugun herşeyi tekrarlıyordum kendi kendime."

"Bana bunları neden anlatıyorsun?" diye sordum, beynimde yer alan düşüncelerden kurtulmak için. O günleri hatırlamak şuanda isteyecegim son şeydi ama Burak bu istegimi es geçiyor ve bana o günleri tekrar yaşatıyordu..

"Öyle güzel yazmışsın ki o mektubu," Burak sorumu es geçerek devam konuştuğunda, ona susmasını söylemek istedim. Susup bana tekrar o günleri hatırlatmasın istedim. O gün bende açmış oldugu yaraları, tekrar açmasın istedim.. O gün bana kaybettiklerimi tekrar hatırlatmasın istedim. Ama işte sadece istedim. Bu istegimi yerine getirecek hiç birşey yapmadım.

Aşk-ı  Hicrân Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin