-20.Bölüm-*

3.3K 198 90
                                    

25.11.2017

***

"Ne saçmalıyorsun sen Emre!?"

Emre keskin bakışlarını üstüme bırakırken "Yani genelikle hep bir şey saçmalıyor olabilirim ama şuan hiç bir şey saçmalamıyorum," dediginde, gözlerimi devirdim. Bazen gerçekten düşünüyordum. Emre benim bu hayatta ki en büyük sınavım mıydı?

"Off Emre," dedim, ellerim ile başımı ovarken. "Gerçekten şuan senin saçmalıklarını dinleyecek durumda değilim. Onun için benimle uğraşma." diye devam ettiğimde, Emre'nin yüzünde adlandıramadıgım bir gülücük belirdi. Kucağında bulunan Toprak'ı, yanında oturan Deniz'e uzattığında, Deniz hiç zaman kaybetmeden, Toprak'ı aldı.

"Seninle uğraşmak gibi bir amacım yok zaten," dediginde Emre "O zaman amacın ne Emre?" diye sordum, sinirlerim gerçekten gerilmiş bir şekilde. Emre hiç bir şey söylemeden bana bakarken "Hiç bir şey." dedi. Bakışlarım Emre'nin üzerinde gezerken, sanki bana söylemek istediği o kadar çok şey varmışta, ama söyleyemiyormus gibi durması, kaşlarımın çatlmasına neden oldu.

"İyi misin sen Emre?" diye sordugumda, Emre'nin yüzünde büyük bir gülümseme yer alırken "Süperim yavrum." dedi yanıma gelip, yanağımdan makas alırken. Emre'nin elini yanağımdan isterken "Sunu sevmediğimi bile bile, neden yapıyorsun manyak?" dedigimde, Emre'nin kahkahası odanın içinde yankılandı.

"Seni sinir etmeyi seviyorum be güzelim," diyerek göz kırptıgında, "Bende seni öldürmeyi seviyorum ama gördüğün gibi öyle bir girişimde bulunmuyorum." dedim yüzüme yalandan bir gülümseme bırakırken. Emre yanıma oturup kahkasını bıraktığında, istemedende olsa benim yüzümde bu sefer gerçekten bir gülümseme olmuştu. Emre deliydi, manyaktı ve bazen saçma şeyler konuşa biliyordu ama yinede onu çok seviyordum.

"Bende seni seviyorum canım arkadaşım." diyerek Emre yanağıma bir öpücük bıraktığında, biraz ilerimizde oturan annemin bakışları ile karşılaştım. Bakışları özlem dolu bir şekilde öylece bana bakarken "Bu tartışmalarınızı bile çok özlemişim." dedi, ses tonunun içine koyduğu özlem ile. Yüzümdeki gülücük, bir gül misali solmaya başlarken Emre "Merak etme Melike teyzecim. Artık sende aramıza katıldığına göre, bu anları çok yaşayacaksın," deyip bakışlarını bana çevirdi. "Değil mi arkadaşım?" diye sordugunda, bu sorunun altında yatan mesajı anlamamak elde degildi. Evet anlamıştım hemde çok iyi. Ama anlamamazlıktan gelmek, şuan benim için en kolay kaçma yolu olmuştu ve ben bu yolu koşmaya dünden razıydım.

Daha annem ile aramda olan hiç bir şeyi tam olarak halledememiş olmam, dudaklarımdan bir şeyler çıkmasına büyük engeldi. Bir şeyler söylemek zorunda hissediyordum kendimi ama söyleyecek hiç bir şeyim yoktu elimde. Belki vardı ama dudaklarımdan çıkacak olan kelimeler bu odada bana umut dolu bir şekilde bakan kadını yaralamaktan başka hiç bir şey elde etmeyecekti. Ve ben bunu bir şekilde engellemek istiyordum ki, şuan o umudun yanına acının hiç bir şekilde gelmesini istemiyordum.

"Şu dershane işi ne Emre?" diyerek bakışlarımı annemden çekip, yanımda oturan Emre'ye yönelttim. Emre'nin bakışlarındanda anladığım kadarı ile, oda bu durumdan hiç memnun değildi ama yinede o konu hakkında bir şeyler söylememişti. Bir ara bakışlarım anneme kayacak gibi olsada, bakmadım. Bakmak istemedim. Çünkü biliyordum o bakışlara baktığımda beni nelerin beklediğini.

"Şimdi güzel arkadaşım," diyerek Emre oturduğu yerde dikleşti. "Biz bir şeyler düşündük," derken, bakışları odada bulunan diğer arkadaşlarımın üzerinde geziyordu. "Senin dershaneye gitmenin senin geleceğin için en iyisi olduğuna karar verdik." dediğinde "İyi düşünmüşsün." dedim sadece.

Emre'nin şaşkın bakışları üzerimde takılı kalırken "Kızmadın mı?" diye tatlı bir şekilde sorduğunda "Hayır." dedim. "Gerçekten mi?" diye devam sorduğunda ise, derin bir nefes alarak "Evet," dedim. "Kızmadım Emre. Ayrıca iyi düşünmüşsünüz ama şuan dershaneye gidecek halde değilim."

Aşk-ı  Hicrân Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin