-44.Bölüm-

2K 125 24
                                    

Hayatta yeni başlangıçlar yapmak o kadar kolay degildir. İlk yapmamız gereken şey, o başlangıcı gerçekten istemek gerekli olmamız. Eğer o istek bizim yanımızda olmaz ise, o zaman yapmaya çalıştığımız hiç bir şey olmazdı. Ondan sonra ise nasıl bir başlangıç yapacağımıza karar vermemiz gerekir. Bu başlangıcın bizim hayatımızda nasıl yenilikler getireceği, nasıl değiştireceğinide düşünmemiz gerekir tabiki.

Ama şunu asla unutmayalım, her başlangıç iyi gitmeye bilir. Hayatımızda bir anda karşımıza hiç beklediğimiz şeyler çıka bilir. Bir anda her şey altüst olabilir ve yapmış olduğumuz başlangıç elimize yüzümüze bulaşa bilir. Işte o zaman kendimizi hemen bırakmamalıyız. Çünkü yeni başlangıçlar demek, yeni zorluklar demekti.

Kapının önüne gelmiş, dakikalardır bekliyordum. Neyi bekliyordum tam olarak bilmiyordum ama elim bir türlü zile gitmiyordu. Çantamda bulunan anahtarım kendini belli etmek istermişcesine, ağırlık yapıyor olsada, yinede onu görmezden geliyordum. Çünkü bu eve kendi isteğim ile degilde, onun isteği ile girmek istiyordum. Hoş beni eve alır mıydı onca olan şeyden sonra o bile koca bir soru işareti idi ama neyse.

Derin bir nefes aldım. Zile basmak için bedenimde bir yerlerde gezinen o gücü bulmaya çalıştım. Ama sanki hiç var olmamış gibi ortadan kaybolmuştu ve ben onu bulamıyordum. Tekrar derin bir nefes aldım ve bu sefer elim kendi bildiğini yaparak, zile doğru gitti. Parmağım tam zilin üstünde durmuş bir şekilde bekliyordum. Sadece bekliyordum.

Ama beklemek zor olduğu kadar can alıcıydıda. Burada, bu şekilde beklediğim her saniye can çekişiyor gibiydim. Burada bekleyerek, bir şeylerin netliğe kavuşmasını sağlayamazdım. Korkmuyor değildim. Tabikide korkuyordum. Hiç bir şey istediğim gibi gitmez veya her şey daha kötü olabilir diye. Ama içimde yinede ümit vardı. Her şeyin daha iyi olacağına dair küçükte olsa bir ümüt vardı içimde.

En sonunda zile basa bildiğimde, zilin sesi kulaklarımda büyük yanıklar yaparak gezinmeye başladı. Kalbim geçen her saniye hiç atmadığı kadar hızlı bir şekilde atmaya başlarken, kapının ardından gelen ayak seslerini duymam, düzensiz bir şekilde atan kalbim için hiçte iyi değildi.

Kapı açıldığında ise, istemsiz bir şekilde nefesimi tuttum. Gözlerim karşımda dağılmış bir şekilde duran adama odaklandıgında, karşımda gördüğüm kişi ile bir an şaşırdım. Göz altlarını morluklar kaplamış, gözleri ise kırmızılar ile doluydu. Saçları dağınık bir şekilde etrafa bakarken, gözleri yorgun bir şekilde bakıyordu. Yorgunluk gözlerini öyle bir kaplamıştı ki, ayakta uyuyacak gibi duruyordu.

"Öykü?" diye mırıldandı aşık olduğum adam şaşkın bir şekilde. Sesine işleyen şaşkınlık, gözlerinin en derinlerine doğru işlerken "Sen burada ne yapıyorsun?" diye sordu. Bir şey diyemedim. Öylece baktım. Hasret olduğum yüzünün her karesine öylece baktım. Sanki bir daha hiç göremiyecekmiş gibi baktım.

"Öykü?" diye Burak tekrar seslendiginde "Merhaba." dedim kısık bir şekilde çıkan sesim ile. Burak tek kaşını kaldırmış "Merhaba?" dediğinde, yüzüme küçük bir tebessüm yerleştirmeye çalıştım. Ama Burak bana öyle bir bakıyordu ki, o tebessüm geldiği gibi geri gitmişti.

"Ne işin var senin burada?" diye sorduğunda "Seninle konuşmaya geldim." dedim bir çırpıda. Burak kaşları yukarıda bana bakarken "Konuşacak bir şeyimiz kaldı mı?" diye sorduğunda, cevap vereceğim sırada, içeriden gelen ağlama sesini duymam ile bakışlarım oraya doğru kaydı. Burak'ın bakışlarıda oraya doğru kayarken "Bu çocuk hiç mi uyumaz Allah'ım?" diye yakındı. Şu hali gözüme o kadar tatlı geliyordu ki, tutup yanaklarını sıkasım vardı resmen.

Burak elleri ile yüzünü ovalarken "Toprak uyumadı mı bütün gece yoksa?" diye sordum, aslında cevabını bildiğim sorunun. Burak yüzünde bulunan ellerini çekerek "Uyumadı," dedi yorgun çıkan sesi ile. "Ne yaptım ise uyutmadım. Tam uyudu diyorum bir anda geri uyanır ve diğerlerinide uyandırıyor." demesi ile, onun beni içeri davet etmesini beklemeden "Tamam ben hallederim." diyerek içeri girdim. Burak bir şey demeden bakışları ile beni takip ederken, ben çoktan ayakkabılarımı ve ceketimi çıkarmış, salona doğru gidiyordum.

Aşk-ı  Hicrân Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin