18.07.2017
***
Dünya durmuş, ayağımın altındaki zemin yok olmuştu. Hiç birşey duymuyor, görmüyordum. Bütün algılarım kapanmış, sadece Burak'ın bedenimde bıraktığı dokunuşları ve o dokunuşları bedenimin aç bir şekilde kabul edişini hissediyordum.
Cigerlerime soludugum hava, Yagmur ve Toprak'ın karışımı ile beni bulurken, cigerlerim bu iki karışımı her kabul ettiklerinde, şimdiye kadar sevinmedikleri kadar seviniyorlardı..
Çünkü..
Bu iki koku.. Bizi anlatıyordu..
Bu iki koku.. Esaret'i oldugumuz Aşk-ı anlatıyordu..
Bu iki koku.. O Aşk-ı'n Esaret'inden çıkıp, Aşk-ı'n Hicrân'ına girdigimizi anlatıyordu..
Hicrân.. Biz bu Aşk-ı'n Hicrân'ına girmiştik.. Bu aşk beni, bizi hiç tatmadıgımız duygular ile karşılaştırıp, o duyguların gerçekteki varlıklarını birer birer göstermişti. Hemde öyle güzel göstermişti ki.. Bu Aşk-ı'n Hicrân'ı bile bir hediye gibiydi..
Bedenim kendi bildigini yaparak, mahrum bırakıldığı bedene biraz daha yaklaşıp, bu zamana kadar o bedene olan özlemini ve açlığını gidermeye çalışıyordu. Beynim bana bu olanların yanlış birşey oldugunu hatırlatmaya çalışıyordu ama. Kalbim.. İşte o özlemini duydugu sahibine bu kadar yakın olmanın mutlulugu ile, öyle güzel konuşuyordu ki.. Beynim o konuşmaların altında ezilip, susmak zorunda kalıyordu.
Gözlerim kendiliginden kapanmış, bu anın tadını istemedende olsa bir şekilde çıkarıyordum. Ne kadar oldu? diye kendi kendime sorarken Çok fazla.. dedigini duydum kalbimin.
"Bırakmalısın." dedim titreyen sesim ile. Kalbim Hayır diye bağırsa bile, onu duymamaya çalıştım. Onu duymaya ve dinlemeye başladığım anda, sahibine gitmesine izin verecektim.. Ve ben bunu istemiyordum.. Onca olanlardan sonra, bir anda onu tekrar hayatıma alıp, herşeye eskisi gibi devam edemezdim.
Bunu yapamazdım..
Herşeyden önce bunu kendime yapamazdım. Bunu yaptığım anda gururumu yok etmiş oldugumu yok saysak bile, bu benim kendime yapmış oldugum büyük bir ihanetten başka bir şey degildi.
"Olmaz," dedi sesine işlemiş olan mutluluk ile. "Seni bir kere kollarıma almışım.. Bırakmam.. Bırakamam."
"Yapma." diye bildim sadece. Aslında dudaklarımdan çıkmak isteyen o kadar çok kelime vardı ki, ama hepsi Burak'ın beni kendisine, aramıza bir kağıt parçası girmeyecek kadar çektiğinde, kaybolmuştu. Dudaklarımdan çıkmak için bekleyen onca kelimeler, Burak'ın bu yaptığı ile geldikleri yere geri gittiler.
"Yagmur ve Toprak," diye başladı Burak. "Onları ve seni bırakmam." diye devam ettiginde, "Nerden biliyorsun sen bunu?" diye sessiz bir şekilde sordum. Burak'ın dudakları boynuma öpücükler bırakırken, dudaklarının yukarı dogru kıvrıldığını hissettim. Burak kulağımın tam altına bir öpücük bırakıp "Ben, senim Öykü." dedi.
"Nasıl yani? Ne demek istiyorsun?"
Burak başını yukarı kaldırıp tam gözlerimin içine baktı. Gözlerim bunca zaman hasret kaldığı o kahverengilere doya doya bakarken "Gözlerime bak Öykü," dedi. "Ben senim." diye devam ettiginde, beynim Burak'ın ne demek istedigini anlamaya çalışmak için hızlı bir şekilde çalışıyordu. Ama anlamak sandığım kadar kolay degildi.
"Ne demek istiyorsun Burak?" diye sordugumda, Burak belimi saran ellerini benden çekti. Arkaya doğru bir iki adım atıp, aramıza mesafe koydugunda, bedenim ve kalbimin acı çığlıkları kulaklarımı doldurmuştu..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk-ı Hicrân
ChickLitÖykü.. Aşk-ı'n Esaret'inin içinde kalmış, sahip oldukları ile, ordan bir şekilde çıkmaya çalışıyordu.. Bütün benliği ile içindeki Aşk-a karşı gelmeye çalışıyor.. Onu yok saymayı deniyordu.. Ama olmuyordu.. Çünkü bu Aşk-ı'n Esaret'i, onu Aşk-ı'n...