Öykü'den
Hani bazen hayatımızda hiç beklemediğimiz bir şeyler olur. Hiç ummadığımız bir anda, hayatın bizim karşımıza çıkardığı sürprizler olur ya. Onlar ile karşı karşıya kaldığımız anda, neler yapacağımızı bilemeyiz bazen. Ya gelen sürprizi kabul ederiz yada onun kabul etmeyip ona karşı gelmeye çalışırız. Hangi seçeneği seçersek seçelim, yinede bu durumdan zararlı çıkan taraf biz oluruz. O zarar ya sadece bizi buluyordu, yada etrafımızda bulunan kişileride.
Aynı benim hayatımın ortasına oturan sürprizler ve o sürprizler ile başa çıkmaya çalışırken, zarar görmem gibi. Eğer sadece zarar gören kişi ben olsaydım, işte o zaman her şeyi kabul ederdim. Ama etrafımdaki herkeste benim gördüğüm zararı gördüğünde, işler değişiyordu.
Arkadaşlarımın hepsi bana sıkı sıkı sarılmıştı. Hemde öyle bir sarılmaydı ki bu, her sarılmanın içinde başka duygular vardı. Özlem, korku, mutluluk, hasret, sevinç.. Her duygu beni öyle bir içine almış ve ağlarını etrafıma örmüştü ki, kurtulmak imkansızdı. Ama zaten kurtulmak istemiyordum. O duygular bana sevdiklerimden geliyordu ve ben her şekilde onları kabul ederdim.
Bulduğumuz bir kafeye girip oturduğumuzda, masada bulunan arkadaşlarımın bakışlarının hepsi benim üstümdeydi. Bakışları beni rahatsız etmiyor desem yalan söylemiş olurdum. Çünkü ediyordu. Hemde çok fazla. Bana öyle bir bakıyorlardı ki, sanki hayatlarında ilk defa görüyorlarmış gibi. Bakışlarımı onların üzerinde gezdirirken, Hilal'de takılı kaldım. Onun kardeşim olduğunu öğrendiğimden beri, ilk defa görüyordum onu. Artık ona arkadaşım değilde, kız kardeşim olarak bakıyordum.
Bunu onunla konuşmam gerektiğini biliyordum ama nasıl yapacağımı ve tepkisinin ne olacağını bilmediğim için korkuyordum. Tabikide bir anda bunu kabul etmesini beklemiyordum ama içimde yinede küçükte olsa bir umut vardı, beni kabul edeceğine dair. Eğer umduğum gibi olmaz ise, neler olacağını bilmiyordum ama şuanda bunları düşünmek istemiyordum. Çünkü bundan önce yoluna koymam gereken başka bir konu vardı.
"Şu kıza öcü görmüş gibi bakmayı kesseniz artık."
Masada olduğunu unuttuğunu Banu'nun sesini duymam ile bakışlarım onu buldu. Banu masada bulunan herkese sıkıntılı bakışlar aterken, sadece o diğerleri gibi değildi. O diğerleri gibi bakmıyordu bana. Diğerleri gibi davranmıyordu. Sanki, diğerlerinin bilmediği şeyleri biliyor gibi bir hali vardı. Sadece diğerlerinin değil, benimde bilmediğim şeyleri bildiğine eminim.
"Aaa bakın burada kim varmış," diyerek Emre, Banu'ya baktığında, Banu bakışlarını Emre'ye doğru çevirdi. "Hiç bir işi olmadığı halde, buraya gelip kendi kendine konuşa biri." dediğinde Emre, Banu sadece gözlerini devirdi. Emre'nin hemen yanında oturan Yakut, sevgilisine arka çıkmak istermiş gibi "Doğru söylüyorsun hayatım. Öykü ile alakası olmadığı halde buraya gelip kendi kendine konuşuyor işte." dediğinde, Banu oturduğu yerde dikleşerek, "Siz ikiniz ne kadarda tatlı bir çift olduğunuz böyle ya," dedi. "İnsanın sinirini bozmakta, çok başarılısınız."
Emre bir şey diyeceği sırada, bu konuşmanın devamının nasıl gideceğini bildiğim için "Tamam yeter!" diyerek araya girdim. Hepsinin bakışı beni bulurken "Buraya, Banu'nun burada neden olduğunu degil, ben yokken neler olduğunu konuşmaya geldik." demem ile, Emre "Yani sen bir anda ortadan kaybolmasaydın, neler olduğunu öğrenirdin." dediğinde, "Emre ciddi ol." dedim. Emre gözlerini devirerek "Kussura bakma ama şuan seninle ciddi bir şekilde konuşamıyorum." dedi.
"Bana kızgın olduğunuzu biliyorum. Ama gitmek zorundaydım." dediğimde, Yakut ellerini masaya koyarak "Evet Öykü gitmek zorundaydın, bunu anlıyoruz ama.." diyerek derin bir nefes aldı. Sanki cümlenin devamı dudaklarından dışarı çıkmak istemiyormuş gibi bir hali vardı. Yakut dudaklarını bir kaç kez açıp kapattığında, Emre sevgilisinin yerine "Bir anda ortadan kaybolup kendini ölmüş gibi göstermek zorunda değildin!" dediğinde, ses tonuna işlemiş olan kızgınlık ve üzüntü, bir anda beni bulduğunda, şaşkın bir şekilde ona baktım. Emre'nin söylemiş olduğu şeyi tam olarak anlamadığım için "Neden bahsediyorsun sen?" diye sorduğumda, "Hadi ama Öykü bilmiyormuş gibi davranma." dedi Emre.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk-ı Hicrân
ChickLitÖykü.. Aşk-ı'n Esaret'inin içinde kalmış, sahip oldukları ile, ordan bir şekilde çıkmaya çalışıyordu.. Bütün benliği ile içindeki Aşk-a karşı gelmeye çalışıyor.. Onu yok saymayı deniyordu.. Ama olmuyordu.. Çünkü bu Aşk-ı'n Esaret'i, onu Aşk-ı'n...