-25.Bölüm-

2.7K 170 57
                                    

31.12.2017

Oturdugum yerden hızlı bir şekilde kalkıp, Nazife annenin odasına dogru gittim. Attığım her adımda içimdeki korku öyle bir büyüyordu ki, bütün etrafımı çoktan sarmıştı bile. Aldığım her nefeste vücuduma gereken oksijen gitmiyormuş hissi bedenimi kaplarken, bir an sanki gözlerim karardı. Bir kaç saniye olduğum yerde durdum ve derin nefesler aldım. Gözlerimin önünü siyah bir örtü gibi saran karanlık kayboldugunda, Nazife annenin odasına girdim ve karşımdaki manzara yüzünden oldugum yerde şaşkın bir şekilde durdum.

Nazife anne, sırt üstü yatağında yatıyordu. Üstüne karın bölgesinde biten bir battaniye sermişti. Bakışlarım Nazife annenin yüzüne geldiginde ise, yüzünü kaplayan huzuru göre biliyordum. Sanki şuan olmak istedigi yerdeymiş gibi duruyordu. Ama o oraya ait degildi ki. O buraya, bizim yanımıza aitti.

Hala şaşkındım. Sanki şuanda karşımda bana sunulmuş olan manzara, kötü bir kabustu ve ben o kabustan en kısa zamanda uyanacak ve her şeye kaldığım yerden devam edecektim. Sanki Nazife annenin kalbi durmamışta, uyuyordu. Bu düşündüğüme şeye bir an kendimi o kadar çok inandırdım ki, bir iki adım atarak Nazife annenin yatağının hemen yanında durdum. Bakışlarım Nazife annenin yüzünün her karesinde gezerken „Nazife anne?" diye seslendim, beni duyup uyanmasını bir umut beklerken.

Ama olmamıştı. Nazife anne hiç bir tepki vermemişti. Oysa ben ona ilk seslenmemde hemen gözlerini açıp „Buyur güzel kızım." Derdi. Peki şimdi neden bunu yapmıyordu? Neden gözlerini açıp, benimle konuş muyordu?
„Nazife anne, uyansana." Diye tekrar seslendim. Ama yine tepki vermedi. Bir daha seslendim bu sefer yüksek bir sesle ama yine hiç bir tepki yoktu. Bu sefer omzuna dokundum, bu sayede uyandıra bilirim diye. „Nazife anne hadi aç gözlerini," dedim gözümden bir damla yaş aşağıya doğru süzülürken. „Yalvarırım sana aç gözlerini."
Ama Nazife anne sanki bana küsmüş gibi gözlerini açmıyordu. Ama açmak zorundaydı. Ne olursa olsun gözlerini açıp, bana bakması lazımdı.

Burak hızlı bir şekilde odaya girdiğinde „Öykü ambulansı ara. Hemen!" diye bağırdı. Beynim bedenime Burak'ın söylediğini yapması için emir veriyor olsada, bedenim bu emire karşı gelerek, öylece olduğum yerde duruyordum. Burak'ın „Öykü kendine gel!" diye bağırdığını duydum ama ben zaten kendimdeydim. Sadece bedenim, beynimin emirlerine uymak istemiyordu. Bu kendimde olmadığımı mı gösteriyordu?

Burak, Nazife annenin yanına gidip, iki parmağınıda boynuna koydu. Istedigini bulamamış gibi „Allah kahretsin!" diye bağırdı. Nazife annenin üstündeki battaniyeyi kenara itip, Nazife anneyi kucağına alarak, dikkatli bir sekilde yere yatırdı. Nazife annenin tam yanına geçerek, sol elini kalbinin üstüne koydu ve sağ elinide, sol elinin üstüne gelecek şekilde yerleştirdi. Ben hala şaşkın bir şekilde onlara bakarken, Burak'ın „Öykü ambulansı ara. Çabuk!" dediğini duydum.

Bedenim hala beynimin komutlarını uymadığından, olduğum yerde öylece durmaya devam ederken, odaya annem girdi. Yerde yatan Nazife anneyi gördüğünde „Ona ne oldu?" diye şaşkın bir şekilde sordu. Burak Nazife anneye kalp masajı yapmaya devam ederken, „Melike ağlamayı bırak ve git hemen ambulansı ara!" dediginde, annem hiç zaman kaybetmeden „Tamam." diyerek odadan çıktı.

Bedenim en sonunda beynimin emirlerini uymaya başladığında, Burak ve Nazife annenin yanına doğru gittim. Burak Nazife anneye kalp masajı yaparken, ben dizlerimin üstüne çöküp, Nazife annenin yüzüne baktım. Yüzünde hala o huzur ifadesi duruyordu. O ifadeyi görmek benimde içimde bir yerlerde huzurun oluşmasını sağlıyor olsada, yinede bu huzurun nereden ve neden geldiğini biliyor olmam, o huzurun hemen kaybolmasına neden oluyordu.

Gözümden yaşlar öylece akıyordu. Ne onları durdurmak için bir şeyler yapıyordum, nede silmek için. Bırakmıştım öylece. İzin vermiştim içimdeki acının böyle dışarı çıkmasına. Ama ne olursa olsun o acı hala oradaydı. Hissediyordum onu. En derinliklerimde hissede biliyordum. Bütün benliğimi ele geçirmeyi başarmışdı işte. Ve ben ondan nasıl kurtulacağımı gerçekten hiç bilmiyordum.

Aşk-ı  Hicrân Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin