21.04.2018
Siz hiç canınızdan bile çok sevdiğiniz birini kaybettiniz mi? Onu bir daha göremeyecek olmanın bilincinde yaşadınız mı? Aşık olduğunuz kokusunu bir daha koklayamayacagınızı bilsenizde, yinede onun kokusunu aradınız mı? Kulaklarınız onun sesini bir daha duymayacagını bildiği halde, diğer bütün seslere sağır olup, sadece onun sesini duymak için çaba sarf ettiniz mi? Bakmaya doyamadığınız gözlerini kapattığını ve bir daha acmayacagını bildiğiniz halde, her göz göze geldiğiniz kişilerde onun gözlerini görmeye başladınız mı? Yada en kötüsü.. O kara toprağın altına girerken, sizde onunla beraber girdiniz mi?
Burak ve diğerleri bunları ve daha fazlasını hissediyorlardı. Tam tamına bir haftadır!! Evet Öykü'nün ve Öykü ile o arabanın içinde olanların ölümünü öğrenmelerinin üstünden tam bir hafta geçmişti. Ve o bir hafta içinde hepside bir birinden daha kötü olmaya başlamıştı.
Belkide aralarında en kötüsü Burak idi. O sadece sevdiği kadını değil, aşklarının bu dünya üzerinde olan en güzel meyveleri ve küçüklüğünden beri her anında yanında olan kuzeni Berk'i de kaybetmişti. Burak daha birinin acısı ile bile başa çıkamıyor iken, hepsinin acısı ile asla başa çıkamazdı.
Burak yaşamıyordu artık. O günden sonra yaşayamıyordu. Evet nefes alıyor olabilirdi ama nefes almak yaşamak anlamına gelmiyordu ki. Yaşamak için sadece nefes almak yetmiyordu ve hiç bir zamanda yetmeyecekti.
Burak kendine gelememişti o günden sonra. O gün polisin söylediği isim ile, Burak'ta orada araba ile patlamış ve arabanın içindeki cesetler ile yok olmuştu. Burak inanmadı. Polislerin söylediği isimi duydugu ilk anda inanmadı ve bir umut yalan söylüyorlar diyerek, polisin elindeki kimliği aldı. Kimliğe baktığında ve sevdiği kadına ait olduğunu gördüğünde ise, işte o an kendini büyük kötü bir şakanın içinde hissetti. Onun içinde kimseyi dinlemeyip, Öykü'nün kaldığı tahmin edilen eve deliler gibi koşarak gitmiş ve içinde bulunan son umududa o evin içine girip boş bulduğu anda öldürmüştü.
Burak her odayı gezdiginde, girdiği her oda ile içindeki umut tohumlarıda yok oluyordu. Helede yatak odasına girip, etrafa saçılmış olan kıyafetleri gördüğünde ise, bir an, kısa bir an mutlu olmuştu. Taki beyni ona büyük bir oyun oynayarak sevdiklerini kaybettiğini ve bir daha göremeyeceğini hatırlatana kadar. Işte o an, bomboş evde Burak'ın acı dolu çığlığı duyulmuştu.
Emre ve diğerleride, duyduklarına inanmıyordu. Böyle bir şeyin mümkün olması, onlar için bir seçenek bile değildi. Arkadaşları biraz önce gözleri önünde patlayan arabanın içinde değildi. Bu saçma bir oyun idi. Evet öyleydi ve bunu kendilerine kanıtlamak içinde, onlarda deli gibi Burak'ın peşinden gitmişlerdi. Onlar Burak gibi hızlı olmasada eve geldiklerinde kulaklarını Burak'ın acı çığlığı doldurduğunda, hiç biride içeri girmemiş kapının önünde durmuştu.
Yakut ve Hilal yere çökerek içlerini sarmaya başlayan acı ile ağlamaya başladıklarında, ikisininde sevgilisi hiç bir şey demeden öylece evin giriş kapısına bakıyordu. Sanki, sanki birazdan Öykü çıkacak ve onlara gülümseyecekmiş gibi hissediyordu ikiside. Saniyeler dakikalara dönüşmüş olmasa, ikisininde içindeki umut hiç sönmemişti.
Bir zaman sonra umutları içeriden gelen sesler ile yavaş yavaş yok olmaya başladığında, kulaklarını "Allah kahretsin!" diyerek bağıran Burak'ı duymaları ile evin içine girdiler. Seslerin geldiği yöne doğru giderlerken, Burak’ı yatak odasındaki eşyaları dağıtırken görseler bile, ikiside hiç bir şey yapmadan öylece kenarda durup onu izlediler.
Burak içindeki hislerin yarısını dışarı bırakmış olmanın rahatlığı ile bakışları yatağın üzerinde duran elbiseye takıldı. Eli istemsiz bir şekilde o elbiseye doğru giderken, gözlerinin önüne sevdiği kadının bu elbiseyi giydiğinde ne kadar güzel göründüğü aklına gelmiş ve yüzünde küçük bir tebessüm belirmişti. Yüzündeki tebessüm bir saniye bile silinmeden elbiseyi eline aldığı gibi, kokusuna doymak için burnuna götürdüğünde, ciğerleri çoktan onun kokusu ile dolmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk-ı Hicrân
ChickLitÖykü.. Aşk-ı'n Esaret'inin içinde kalmış, sahip oldukları ile, ordan bir şekilde çıkmaya çalışıyordu.. Bütün benliği ile içindeki Aşk-a karşı gelmeye çalışıyor.. Onu yok saymayı deniyordu.. Ama olmuyordu.. Çünkü bu Aşk-ı'n Esaret'i, onu Aşk-ı'n...