44; şarap ve hastane kokusu

70.9K 3.2K 13.4K
                                    

Selam! Bakın kim geldi🙈 Classroom'u özlediniz mi?

Ben sizi çok özlediiim💜💜😭

Sizi bekletsem de yine 5k bölümle geldim, tadını çıkara çıkara okuyun😍

Medyadaki şarkıyı mutlaka dinleyin ve sizi sevdiğimi unutmayın💜

İyi okumalar!💕

Yer: Kim Dairesi, Seul

Tarih: 30.12.2016 23.30

"Siktir," dedim, zorlukla yutkunurken. "yatağım mı kırıldı?"

Jungkook'un irileşen göz bebekleri, yüz çevremde gezinirken çıplak bacaklarını -tanrım, sen sabır ver- bacaklarıma sardı ve cevapladı.

"Doğum günü hediyelerine çift kişilik yatağı da eklersin," diye mırıldandığında suratındaki ukala gülümseme buram buram pislik kokuyordu. Aklıma kravat mevzusu gelince garipten bir titredim ama bulunduğumuz durumu düşünüp kafamı iki yana salladım. Ulan Jungkook, ne yataklar kırılıyor ne savaşlar veriliyor, sen hâlâ çapkınlık peşindesin! "bu, bizim için çok küçüktü zaten."

Bizim için?

Bizim?

Biz?

Öhm, öhm, bir dakika! NE DEMEK BU?

Kırık bazanın üstünde iki büklüm uzanmamızı boş verip öksürüklerle boğulurken Jungkook'un egoist kıkırtısı kulaklarıma doldu ve gözlerimiz çarpışınca içimdeki kelebekvari hisler, onun güzelliği hakkında şiirler yazmaya başladı. Aklıma binlerce soru aynı anda üşüşürken -bunu nerede duydum ben ya, of- dikkatimi yalnızca bir tanesine odakladım.

"Bizim için?" dedim, masumiyet kollarımdan tutup beni az önceki ateş ile karşılaştırmadan önce.

Kahvrengi; içinde yıldızlar barındıran gözler birkaç saniye titreşirken yaramaz dili dudaklarının üzerinde dolandı ve mırıldandı.

"Evet," dedi, burnunu burnuma sürterken. "bizim için, güzelim."

"İkimiz için."

"Çok ayıp, Jungkook." dedim, elmacık kemiklerimin kızardığını hissedip gözlerimi kaçırdığımda. Parmakları, bel oyuntumda gezinirken yüzlerimiz karşı karşıya sadakâtin ve şehvetin yarıştığı anlamsız bir savaştaydı.

"Ayıp mı?" diye sorduğunda gözlerindeki şaşkın parıltılar, içimi daha da nahoş yapıyordu. "Adımı inlerken de ayıp mıydı?"

Kollarının arasında buz kesilirken göğsündeki ellerimi, boynuna sardım ve utancıma yenilip suratımı omzuna sakladım. Halbuki, tüm varlığımı onun omuz kırıntılarına saklayıp kaçabilsem dünyanın en mutlu adamı olurdum. Tanrım... terli ve haz doluyken o kadar güzel kokuyordu ki hangi kelime ile betimlesem yanında ezik kalırdı. Jeon Jungkook, bana fıldır fıldır -yok bu çocuk adam olamıyor- dönen gözleriyle bakarken ve elleri, tenimde izler bırakmaya yemin etmişken tek yapabildiğim yine ona sığınmaktı.

Ha bu arada... utanmaz arlanmazsın, Jungkook.

Arlanmak ne diye sorma, ben de bilmiyorum. Öf, aklımı başımdan alıyorsun ve geri bırakmıyorsun! Hem çok enfes kokuyorsun, nasıl bu kadar kafa karıştırıcı kokabiliyorsun?

Ben kesin küflü çorap gibi kokuyorum, kesin!

"Hadi ama," dedi, tırnaklarıyla sırtımda daireler çizmeye başladığında. Sesindeki ihtiras hâlâ elle tutulur -yav, bakın ayıp diyorum, sıcak basıyor- cinstendi. "niye saklanıyorsun?"

classroom :: vkook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin