Merhaba, efenim. Sappy is here.
Kılasrumu yazmayı çok özlemişiim, ömrümü yediler yine beynimde bizi yaz, bizi yaz diye... İşte karşınızda liseden sonra geçirdikleri yaz tatilinden ufak bir bölüm.Umarım, memnun kalırsınız. Mutlaka medyadaki şarkıyla okuyun. Bağımlısı oldum♡
Haydi, iyi okumalar! (hâlâ okuyan kaldıysa ahaha) 💜😍
Yer: JeKi Dairesi, Seul
Tarih: 08.08.2017 08.08
Âşk.
Jungkook'un çıplak teninin kayıplara karıştırdığı gizli mahzenlerden biriydi; Âşk. Cehennemden sürgün edilmiş misali külleri vardı sırtında tüy diye adlandırılan ve bir nefesiyle gümbürtüye giden tüm hayal kelebeklerine dualar ediyordu omzuna sıralanan melekler. Âşk için hepsi esas duruşta bekliyordu sessizce. Âşk için dua ediyorlardı, onun kıvrımlarının şekil aldığı her köşede. Jeon Jungkook, yaz tatilinin verdiği mağrur yorgunluk ile güzellik uykusuna devam ediyor, günlerden salı oluşu ise zihnini bir saniye dahi meşgul etmiyordu. Çünkü, Âşk. Âşk, elinde avucunda ne varsa harap etmişti onun yolunda. Jeon Jungkook'a giden bütün yollar kan revandı; cehennem azabıydı; iflah olmaz bir yıldız savaşıydı. Jeon Jungkook, saat sekiz sularında yatağımın içinde yüz üstü uyurken âşkın sanki gerçek tanımıydı.
Tanrılar susmuş, kelebekler secdeye durmuş ve bulutlar donmuştu. Jungkook derin bir nefes aldı ve yastığa yaslanan ağzıyla geri verirken ıslak dudakları, yastık kılıfını hafifçe ıslattı. Kahverengi saçlarının çevrelediği çiçek bahçeleri, çıplak sırtına doğru inen benler ile muazzam bir birliktelik yaşarken içime çektiğim oksijen titredi ve güzelliğini hazmetmeye çalıştı.
Beyaz çarşaflar arasında, açık pembe perdelerin gölgesi altında, yarı çıplak ve hülyalı bir şekilde uyurken sözlük yazarları işsiz kaldı. Tanrım, o kuşları dilsiz bırakmıştı. Güneş, sol tarafını naifçe ısıtırken kaşları büyük bir incelikle çatılmaya başladı. Ardından, anladım. Neden kelimelerin kifayetsiz kaldığını. Neden bazen sözcüklerin, sıkışan kalbime sığmadığını.
Çünkü, Jeon Jungkook; âşktı.
Kulağına doğru eğilip nefesimi üflediğimde burnunu kırıştırdı ve kaşları tamamen çatılırken gözlerini araladı.
"Güzelim," dedi, alışkanlığından hiç şaşmazken. Her sabah uyandığında -pardon, gece de uyansa, akşamüstü de uyansa- direkt böyle sesleniyordu bana. Başka telafisi, başka seçeneği yoktu sanki. "uyandın mı?"
"Evet, sevgilim." dedim, saçlarını okşamaya başlarken onun kafasını göğsüme doğru çekmiştim.
"Hmm, çok güzel kokuyorsun."
Gülümseyip saçlarını karıştırdığımda alnına sıcak bir öpücük kondurdum ve konuştum.
"Çünkü favori parfümlerinden birini sıktım."
Tebessümü, suratına düşen bir kar tanesi gibi yayıldığında göğsüme iyice uzandı ve kafasını boynuma gömdü.
"Teninin kokusu hiçbir parfüme benzemiyor, Taehyung."
Perdelere deprem etkisi yaratan rüzgar ile tüylerimiz diken diken olduğunda bedenlerimizi birbirine yaklaştırdım ve eksik noktalarımız bir yapboz gibi yerine oturduğunda dilimi yerinden çıkarıp biraz yaramazlık yapmaya karar verdim.
Çünkü, üzüm üzüme baka baka kararır, demişti Selim Amca.
Biz üzüm değildik belki ama birbirimize giderek benziyorduk ve kesinlikle cinsel olarak da ona çok benzediğimle alakası yoktu. Sadece her seferinde onu daha çok istiyordum. Hepsi bu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
classroom :: vkook
Hayran KurguGözlerinizi, size yabancı olan birinin gözlerine değdirdiğinizde o kaçamak bakışların kaç saniye sürdüğünü saydığınız oldu mu? Benim, oldu. Tam tamına on dokuz saniye.