Heyo!! Ben geldimm, özlediniz mi diye sormayacağım biliyorum, özlediniz 😂🙈
Her neyse, medyadaki şarkıyı muhakkak dinleyin! Özellikle bölümün ortalarında iyi gelecektir.
"Cem Adrian - Beni Hala Öldürüyorsun"
Sizi sebiyorum, yorum yapanları öpüyoruum, iyi okumalar! 💜🌸
Yer: Seul Sanat Lisesi, F-12 sınıfı
Tarih: 12.04.2017 10.43
Tarih hocası, Bay Kanggu'nun dikkat toplamaya çalışan tiz sesiyle Jooseon döneminin son zamanlarını dinlerken bir yandan çıkardığım not kağıtlarında önemli olan yerlerin altını çiziyordum. Hastaneden çıkalı çok olmamıştı fakat o acılı günden sonra, onu düşünmemek için kendimi derse vermiştim. Kaçırdığım notları toplamış, gelecek konulara çalışmış ve sınavlar için pratik yapmıştım.
Ondan önceki hayatımda hep yaptığım gibi.
Hayatımın miladı olduğunu söylerken ciddiydim çünkü konu o olduğunda, ömrüm ikiye bölünüyordu; onun gözlerinde kayboluşumun ve aşk ile yanışımın sergilendiği ilk bölüm. Yine onun gözlerinde kan revan olup bir hastane odasının soğuk çarşafları arasında terk edilişimin resmedildiği ikinci bölüm.
Nerede hata yapmıştım? Benimle oynamasının sebebi neydi? Hiçbir fikrim yoktu ama geceler boyu hıçkıra hıçkıra ağlamalarım yanı sıra; odamdaki halıya, penceremin kenarına ve her zaman çıktığı balkonumun kıyısına bıraktığım kanlı yaralarım sayesinde çok da düşünmemeye karar vermiştim. Kendim için en baştan bir çağ oluşturmak için yorgun argın çabalarken dünyaya onsuz olacağım gerçeğini kabul ettirdim.
Onsuz dünyamın artık asla eskisi kadar mutlu olmayacağını kabullendim.
"Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz, Jungkook Bey?" diyerek sorusunu yanımdaki şahsa yönelten hoca yüzünden öflediğimde yerimde kıpırdandım ve verdiğim nefes yüzünden ağır bakışlarının yalnızca bir anlığına bana döndüğünü hissettim.
Evet, hâlâ yan yana oturuyorduk ama sanki dünyanın diğer uçlarındaydık.
Evet, hâlâ tenlerimiz iflah olmaz bir çekim içindeydi fakat birbirimize yabancıydık.
Birbirimizin yabancısıydık.
Yaşam adı verilen oyunun, kahroluş sahnesinde iki oyuncuyu canlandırıyorduk. Birbirini asla tanımayan ve daha öncesinde de tanıyamamış iki zavallı oyuncu.
Jeon Jungkook, benim için bir sınıf arkadaşından fazlası değildi artık.
Hatta gözlerime bakmaya dahi tenezzül etmeyen bir adam için bu tanım bile fazlaydı.
"Bence," dedi, beni kalbimden bıçaklamaya tek başına yeten sesi. "Kral, sonuna kadar halkını korumaya odaklanmalıdır."
Hah, beyefendi korumaktan çok anlıyormuş gibi konuşmuyor mu, yıkılıyorum.
Yok yani, mecaz yapmıyorum. Bildiğin, yıkılmamıştım, ayaktaydım ve yıkıldım.
Ehe, komik değildi. Her neyse.
"Soruyu çok yanlış kişiye sordunuz, hocam." dedim, dudaklarımın altından. Jungkook'un yanıtladığı cevaba karşılık göz devirirken açılan çenemi tutamamıştım.
Eh, bay ben seninle oynadım da duydu tabii ki.
"Ne dedin?" dedi, sırada bana doğru dönüp kalemini tehlikeli ellerinde çevirmeye devam ederken.
![](https://img.wattpad.com/cover/111216372-288-k882288.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
classroom :: vkook
Fiksi PenggemarGözlerinizi, size yabancı olan birinin gözlerine değdirdiğinizde o kaçamak bakışların kaç saniye sürdüğünü saydığınız oldu mu? Benim, oldu. Tam tamına on dokuz saniye.