Herkese merhaba!! Umarım iyisinizdir efeniim, çünkü ben geldim😏
Tekrar kontrol edemedim, hatalarım var ise görmezden gelin😭✌
Medyadaki şarkıya aşık oldum, dinlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum💫
Artık finalden bir önceki bölüm olduğu için bolca yorum görmek istiyorum, sizi seviyorum! İyi okumalar💜👋
Yer: Jeon Villası, Seul
Tarih: 15.04.2017 22.30
İnanmayacaksınız ama Jeon Jungkook'u çok fena bir şekilde düzüyorum.
Ehe.
"Soy beni," diyerek emir veren boğuk sesiyle buluştuğumda üzerindeki kırışmış gömleği bir çırpıda çıkarttım ve benim aksime dar, siyah yırtık kotuyla kaldığında belli belirsiz homurdandım ve çıplak bacaklarım, onun kumaşlar altında kalan uyluklarına yaslandığında boynumu iki yana çevirip derin bir nefes aldım.
"Bana yardımcı olmayacak mısın?" diye sorduğumda ayıldığım için kelimelerim düzgün ve anlaşılır çıkmıştı. Sesime kışkırtıcı bir ton eklemeyi de unutmamıştım. Çünkü bu gece, terleten taraf ben olacaktım.
"Hayır, güzelim." diye cevap veren Jungkook, bilmiş gülümsemesini suratına en güzel aksesuarı olduğunu bilircesine taktı ve damarlı kolları, kalçamı kasıklarına daha çok bastırırken kafasını çarşafların içine gömdü.
"Nasıl yapacağını görmek istiyorum."
"Hadi," dedi, ardından. Lacivert çarşaflarıyla boğuşan bal rengi teni, ay ışığında dudaklarıma yakışır bir lezzet için altımda kıvranıyordu. "soy beni, Taehyung."
"Sen bilirsin," diyerek yüzüne doğru eğildiğimde alnına düşerek efsanevi kaşlarını kapatan saçlarını tek elimle yukarı kaldırdım ve tebessümümü, en acımasız silahım haline getirirken parlayan göz bebekleri karşısında dudaklarımı susuz kalmış bir köle misali ıslattım. "Jungkook-ah."
Dişlerimi sürterek adem elmasının üzerinden geçerken inip kalkan göğsüne memnuniyetle bakıyordum ve saniyeler arttıkça sertleşen parmaklarıyla uyuşuyordum. Kaslı karnına da dudaklarımın izini bırakarak dişlerim pantolonun kemer kısmını bulduğunda derin bir nefes çektim ve aldığım nefesin tümünü, Jungkook'un ateş gibi olmuş kasıklarına üflerken alt bir tonda kıkırdadım.
"Nasıl gidiyor?" diye sorarken Jungkook'un hınzır ve sabırsız parmaklarının kalçamdan ıslak sırtıma doğru ilerlediğini anlamıştım.
"Hayatım," dedi, tek solukta. Üzerinde oturduğum dizlerinin kasılmasından gerildiğini ve adrenalin içeren kan damarlarının durmak bilmeyen bir yarışa girdiğini fark ediyordum. "senin dudaklarının arasında."
"Hayatın," diye fısıldadım, dişlerimi kotunun düğmesine sıkıştırıp hafifçe ısırdığımda. "benim dudaklarımın ucunda."
Yapacağım şeyi anlamasını kolaylaştırmak için açılan düğmeden sonra hareketlerimi hızlandırmadan saçlarımla kasılan karnını gıdıkladım ve sırtı gerilirken güçlü ellerinin, enseme çıkmasına neden oldum. Becerikli dişlerim sayesinde fermuarı da halledip kotun ağ kısmını ısırdığımda Jungkook'un odayı aydınlatan inlemesini duydum.
"Ah, Taehyung," diye küçük harfleri, ses tellerinde huzura kavuşturan aptal sevgilim henüz eğlencenin başında olduğumuzu bilmiyordu bile. Benim aptalım. Benim on dokuzum. Benim hayatım. Benim dudaklarım.
Jungkook'a dair ne varsa, ben de onunlaydım.
"İnlemen için çok erken, Jungkook," dedim, ısırdığım kotu minik saliselerle kalçasından kurtarırken. "yoksa bu kadar çabuk mu pes ediyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
classroom :: vkook
FanficGözlerinizi, size yabancı olan birinin gözlerine değdirdiğinizde o kaçamak bakışların kaç saniye sürdüğünü saydığınız oldu mu? Benim, oldu. Tam tamına on dokuz saniye.