27; sadece bir gece

68K 5.3K 23.7K
                                    

Bölüm, hayal ettiğimden çok... çok uzakta fakat uzun ve sonlara doğru yine yürek dağlıyor😂 *en sevdiğim*

Ayrıca beklediğiniz için teşekkür ederiim, 28'i de yarın yayımlamaya çalışacağım🙈

Umarım, beğenirsiniz... İyi okumalar♡

Yer: Seul Sanat Lisesi, Spor Salonu

Tarih: 10.10.2016 14.57

Kutsal salı günü.

Soyunma odasının demir kapaklı dolabına yaslanıp göz ucuyla Jungkook'un üzerine voleybol formasını geçirmesini izlerken kendimi sapık gibi hissediyordum ama koca dört gündür yüzünü doğru dürüst görmemiştim ve arabasından çıkıp gittiğim andan beri benimle muhattap olmamıştı. Araya hafta sonu girince doğal olarak hiçbir yerde rastlamamıştık çünkü geniş tatil günlerimi, not çıkartarak ve soru çözerek geçirmiştim.

Ne örnek öğrenciyim ama.

Tüm sosyal medya camiasında herhangi bir fotoğrafını aramıştım ama tek bulduğum, gizli bir Instagram hesabıydı. Profil fotoğrafı bile bulanıktı fakat takip edenler arasında Yoongi ile Hoseok Hyung'u görmüştüm. Acaba istek atsam kabul eder miydi?

Çocuğa mideni bulandırdığını söyledin, Taehyung. Elbette kabul etmez.

Ay, çok meraklıyım sanki.

Çaktırmayın... Meraklıyım.

Her neyse, Instagram hesabının ekran görüntüsünü alıp biraz ağladıktan sonra Jungkook'un gizlice çektiğim bir fotoğrafını en yakın kırtasiyeden çıkarttırıp odama asmıştım ve dart olarak kullanıyordum. Okları her atışımda, aklıma ona dokunan elleri hatırlamakta ısrar ediyordum. Sungjae'ye de hazırladığım planı anlattıktan sonra beni desteklemiş, yanımda olacağını söylemişti. Aslına bakarsanız, çok kötü biri sayılmazdı. Sadece henüz ergenlikten çıkamamıştı, işte. Her yaptığım hareketi yanlış anlayıp beni öpmeye çalışması dışında epey anlaşmıştık.

O sırada burnumu kaşındıran gözlüğümü düzeltirken Jungkook, kumaş pantolonu kalçalarından çıkardı ve on beşe yakın erkeğin içinde yalnızca iç çamaşırıyla kaldı. Tercih ettiği renk, siyahtı. Ah, elbette koyu renk olacaktı. Benim gibi ona sürekli beyaz boxer alan bir annesinin olduğunu sanmıyordum. Cidden ama, annem beyazın uğur getirdiğine inanır ve çamaşırlarımı hep o renkten seçerdi.

Benim uğurum geri falan mı tepmişti?

Çocuğun bana aşık olmasını bekliyorum ama fırsatını bulsa benim beyaz donumla bile dalga geçerdi. Çünkü bilirsiniz, kendisi Jeon Jungkook ve en büyük hobisi, benimle uğraşmak.

Yani... en azından üç gün önceye kadar öyleydi.

Kendime gelmek için öksürürken izlediğim yerden kaçıramadığım gözlerim, Jungkook'un kalın bacaklarını seyretmeye devam etti ve uyluk kısmındaki kaslar, beni yeniden sanki ilk pornomu izliyormuşum gibi titretmeye başladı. Parmaklarımı kasıklarımın önüne bastırıp derin nefesler alırken koçun sesini duydum ve giyinmem gerektiğini fark ettim.

"Maç, beş dakika içinde başlayacak!"

Hızla üzerimdeki gömleğin düğmelerini açıp omuzlarımdan atarken koşar adımlarla soyunma odasından çıkan adım sesleri duydum fakat geç kalmamak için kafamı kaldırmadım. Pantolonumu da çıkartıp bacaklarımdan şortumu geçirdiğimde geriye giymem gereken yalnızca polyesterli voleybol tişörtüm kalmıştı.

Lakin... tanınmış parmaklar, formamı giymeme engel oldu.

Başımı hafifçe kaldırdığımda gördüğüm surat, beni en çok yaralayan adama aitti.

classroom :: vkook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin