Yazarınız yine upuzun bölümle gelmiş!! Bol bol yorum bekliyormuş🙈
Feels geçirin diye yazdım o kadar, geçirmezseniz kızarım🔪🔪😂
Şaka maka, kafanız çok karışmasın bölüm sonunda;) diyor ve gidiyorum...
İyi okumalar💜🌸😙
Yer: Min'in Öğrenci Evi, Seul
Tarih: 15.10.2016 20.10
Yoongi Hyung ve Jiminie öpüşüyorlardı.
Hem de öyle böyle değil.
Ne kadar süre nefessiz kalabileceklerini ölçüyorlarmış gibi.
Evet, güzel bir çiftlerdi ve ilişkilerini sonuna kadar destekliyordum ama biraz... Fazla yılışık değiller miydi? Çünkü Sungjae ile birlikte dikildiğim masanın yanında öylece onları izliyor ve aklıma, adı lazım değil -Jungkook- ile yaşadığım ateşli ve sıcak dakikalar geliyordu. Ateşli ve sıcak mı dedim? Yok canım, demedim öyle bir şey.
Benim zihnime göre bu görüntü haksızlıktı çünkü yanımda duran yakışıklı mı yakışıklı -cidden yakışıklıydı, tanrım onu reddedemeyecektim sanırım- çocuğun parmakları, yanlışlıkla veya değil parmaklarıma çarpıyor, tenimizin birbirine değdiği her saniye bana daha çok sıcak basıyordu.
Ama Sungjae'nin dokunuşlarından dolayı değil.
İki masa ötemizde, çalan müzik ile hafif hafif bedenini oynatarak dans eden ve kaçamak bakışlarla beni izleyen Jungkook yüzünden.
Yoongi Hyung'un evindeki klasik cuma partilerinin birinde karşılaşmamız gayet olası olmasına rağmen Sungjae ile ona nispet olsun diye gelmemiştik. Sahte erkek arkadaşlık rütbesi yerine 'gerçek' olanı istiyordu ama önce, onu tanımak istediğimi söylemiştim ve seve seve kabul etmişti. Buz dolu kola bardağımından bir yudum alıp arkamdaki duvara yaslanırken Sungjae'nin kolu da omzumdaki yerini almıştı.
Eh, kendisi en azından birileri gibi öküz değildi.
"Çok güzel kokuyorsun," dedi, mırıldanışı boynumu gıdıklarken içine çektiği şey, kokum olmalıydı. "bunu sana daha önce söyleyen oldu mu?"
Sungjae'nin parlak gözlerini irdelerken sertçe yutkundum ve zavallı hafızam, asla unutamadığım anıları elime verdi. Gelecekte de elime verilen çok şey olacaktı, altıncı hissim öyle diyordu.
Jungkook'un arabasında uykulu uykulu fısıldadığı cümle, aklımın ücra köşelerinde yankılandı.
"Hmm," dedi Jungkook, "çok güzel kokuyorsun..."
Sungjae bana merakla bakmaya devam ederken iç çekerek gülümsedim ve kafamı olumsuz anlam vermek istercesine iki yana salladım.
"Hayır," diyerek çıkan fısıldayışım, yalancılığımı zirveye çıkarmıştı. "kimse söylememişti."
Soğuk dudaklarını, boyun girintimde hissettiğimde belimin iki yanında sallanan ellerimi yumruk yaptım ve kaskatı kesildim. Öpücüğü narin sayılmazdı ve hiç kimsenin bizimle ilgilenmemesi önemli değildi.
Jeon Jungkook'un radarı hala üzerimizdeydi.
Sungjae'nin becerikli dudakları, boynumun doğrultusunda gidip gelirken araladığım gözlerim yalnızca onu görüyordu. Dansı bırakmış ve kokteyl masasına dirseklerini yaslamıştı. Elindeki yeşil bira şişesini saniyede on kez ağzına götürüp tekrar çekmişti. Bizi izleyişini izlemeye devam ederken ellerimi Sungjae'nin saçlarına çıkardım ve dikkati, hareket eden parmaklarıma kaydı. Göz bebekleri büyürken boynunu kütletti ve gözlüğümün ardından görebildiğim kadarıyla bize doğru bir adım attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
classroom :: vkook
FanfictionGözlerinizi, size yabancı olan birinin gözlerine değdirdiğinizde o kaçamak bakışların kaç saniye sürdüğünü saydığınız oldu mu? Benim, oldu. Tam tamına on dokuz saniye.