" Evet? "
Çok fazla ağladığım söylenemezdi fakat ben tamamen sakinleşene kadar oturduğumuz duvar köşesinde bekledi beni Lay. Neden beklediğini gerçekten bilmiyorum. Diğerleri soyunma odasında anlamsız sesler çıkararak minik bir kutlama yaparken o benim yanımda durmaya devam ediyordu.
" Neden ağladığını merak ettim sadece. "
Evet lafından sonra ona attığım tuhaf bakışları görmüş olmalıydı. Omuz silkmeyi tercih ettim sadece. Cevap vermeyi istiyor muydum pek emin değildim.
" Sanırım tanıdığım Lee Moonri hiç için ağlayacak biri değil. "
Lay'in aksanlı ve masum çıkan sesi beni gülümsetmeye yetmişti. Beni az çok tanıyordu. Aslında bu bile beni gülümsetmeye yeterdi.
" Sanırım öyle. "
" O zaman neden? "
Bana biraz daha yaklaşınca bakışlarımı yeniden ona çevirdim.
" Seul Üniversitesi kayıt formumu geri çevirdi. "
" Oh, anladım. Fakat senin ne kadar zeki biri olduğunu biliyorum. Bu yüzden diğer üniversitelerin seni havada kapacağına eminim. "
Gerçekten etrafına neşe saçan bir yapıya sahipti. O gülünce sizde ister istemez ona katılıp gülümsüyordunuz. Fakat bu söylediği aksine benim gülümsememi soldurmuştu.
" Ne oldu? "
Sordu meraklı bir sesle biraz daha yaklaşarak. Bana yakın durması sorun değildi ama başkaları bunu yanlış anlayabilecek endişesi ile kendimi biraz geri çektim.
" Seul Üniversitesi okumak istediğim tek yerdi. Bu yüzden ondan başka bir seçim yapmamıştım. "
" Ah, ciddi misin? Bu biraz kötü olmuş. "
Onun da yüzü düştü.
" Şimdi ne yapacaksın? "
" Üniversite işlerim bir yıl ertelendi. Sanırım tekrar Amerika'ya dönüp bekleyeceğim. "
" Ah, "
Ona dönüp baktığımda yüzünün daha da düştüğünü gördüm.
" Gideceğime bu kadar mı üzüldünüz? "
Şakayla karışık olarak söylediğim şeyi aslında bu kadar ciddiye alacağımı hiç düşünmemiştim. Yeniden bana dönen bakışları oldukça ciddiydi.
" Sanırım üzüleceğim. Yani sadece ben değil, hepimiz. Sana alıştığımızı düşünüyorum. "
Cevap vermek yerine başımı salladım yavaşça.
" Artık grubun yanına dönmeniz gerekiyor. "
" Evet, gerçi yokluğumu fark ettiklerini sanmıyorum ama. "
O bunu söylerken soyunma odasının kapısı hızla açıldı. Üyeler içeriden kahkahalar eşliğinde çıkarken yerde oturan Lay ve beni biraz geç fark etmişlerdi.
" * ...... * "
Luhan'ın konuşması üzerine Lay ile birlikte ona döndük. Çince konuştuğu için anlamamıştım ama Lay'in hafifçe çatılan kaşları ile Luhan'ın pek iyi birşey söylediğini sanmıyordum.
" Ne yapıyorsunuz burada? "
" Yerde oturarak? "
" Sadece ikiniz? "
" Ne konuşuyordunuz? "
Chen ve Baekhyun akıllarına gelen tüm soruları tek tek sessiz ortamın içine doğru sıralarken ne diyeceğimi gerçekten bulamamıştım. Açıkcası bu duruma biraz utandığımı bile söyleyebilirdim. Hepsinin gözleri ikimiz arasında gidip geliyordu. Ve içlerinde bir çift sulu göz özellikle benim daha fazla rahatsız hissetmeme neden oluyordu.
" Moon, kendini kötü hissediyordu ve ben onu biraz teselli ettim. "
Lay'in masumca söylediği şeye Luhan diğerlerinin aksine Tch'layarak alaycı bir şekilde güldü.
" Moon? "
Evet, Lay'in söylediği şeyi Luhan tekrar ettikten sonra anlayabilmiştim. Ve bu daha da utanmama neden oldu. Neden böyle seslenmeşti ki bana?
" Moon daha samimi. Bundan sonra ona bu şekilde sesleneceğim. "
Lay gülümsedi. Fakat bunu diğerleri için söyleyemezdim. Kesinlikle yanlış anladıklarını kolaylıkla görebiliyordum.
" * ..... * "
" Hyung! "
Luhan onunla Çince konuşurken Lay de onunla korece konuşurdu.
" Yanlış anlaşılacak bir durum yok, gerçekten. Sadece teselli ediyordum o kadar. "
Teselli kelimesi aklına gelmeyince hemen yanında bulunan Kris'ten yardım istemişti.
" Siz eğlenirken o burada tek başınaydı. Onu yalnız bırakmak istemedim o kadar. "
" Yixing, herkesin yerini bilmesi gerekiyor. Bunu biliyorsun, değil mi? "
Luhan bir kaç adım atarak hemen önümüzde durdu. Yüzündeki sert ifade normalde çekinmeme neden olurdu fakat söylediği şey canımı o kadar yakmıştı ki hiç birşey düşünmeden onun az önce yaptığı gibi Tch'layarak gözlerimi devirdim. Bu hareketim diğerleri tarafından pek hoş karşılanmamıştı. Zaten son günlerimi geçirmiyor muydum? Ağzımı açıp isteğimi söylersem pek birşey olmazdı.
" Herkesin yerini bilmesi gerekiyor? "
Onu taklit ederek sinirli bir şekilde güldüm tam önünde durarak. Diğer üyelerin şaşkınlıktan oldukları yerde sindiklerini görebiliyordum.
" Zhang Yixing'in neden benim yanımda kaldığını biliyor musun? "
Ona yada onların yanında bulunduğum süre boyunca ilk defa resmi olmayan bir şekilde konuşmuştum. Ve bu onları daha da şaşkına çevirmişti.
" Tam 2 hafta önce, bir saat boyunca gelmesini beklediğim taksiye kendi yerini bilmeyen, ukala bir Idol beni kenara iterek bindi. Ve bu da yetmezmiş gibi bir grup aptal fan beni aralarına alarak tartakladı. Peki bu kadar mı? Hayır. Bu yüzden üniversite kaydıma geç kaldım. O aptal kızların üzerime dökmüş oldukları kahve kayıt belgelerimi mahvetti. Rektör ise sorumsuz ve yetersiz biri olduğumu söyleyerek hayalim olan tek şeyi, Seul Üniversitesi'nde okuma şansımı anında iptal etti. Ve dahası da ne biliyor musun? O, şuan karşıma geçmiş beni ezmeye devam ediyor. "
Tekrar akmaya hazırlanan yaşlarımı yumruk yaptığım ellerimi sıkarak yok etmeye çalıştım. Ve evet, başarılı da olmuştum. Başkalarının karşısında ağlamayı sevmeyen biriydim.
" Sen Lu Han, herkesin hayallerini süsleyen bir adam olabilirsin ama benim hayalimi elimden çaldın. "
Luhan'ın az öncekinin aksine yumuşayan suratına daha fazla bakmak istemeyerek orayı hızla terk ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oh, My Daughter! (✓)
FanfictionÇin mitolojisinde " Kaderin Kırmızı İpi " adında bir inanış vardır. İnanışa göre; Tanrı her insanın ayak bileğine kırmızı bir ip takar ve kaderleri birleşecek olan insanları bu ipler sayesinde birbirlerine bağlarmış. Bu ip esner, kördüğüm olur ama a...