Kısa bir tatilden kastının Hawaii adası olacağını aklımdan bile geçirmemiştim. Ayrıca kısa bir tatil kesinlikle en fazla iki ya da üç hafta olurdu. Bizim neredeyse 2. ayımız dolmak üzereydi. Bundan kesinlikle şikayetçi değildim. Luhan'ın güvenini hala kazanamasam da aramız daha iyiydi. En azından aynı evde kavga etmeden güzelce geçinebiliyorduk, bu da birşeydi.
Anneme Çinde bir otelde kaldığım 2 aydan sonra Hawaii'ye geldiğimiz ilk gün burada bir süre kalacağımı söylemiştim fakat bu süre uzadıkça hem o hem de ben oldukça rahatsız hissediyordum. Luhan'ın beni zorla yanında tuttuğu yoktu elbette. Fakat dava tamamen sonuçlanana kadar onu yalnız bırakmak istemiyordum. Yixing'in diğer üyelere Luhan'ın neden grubu bıraktığını söylemediği belliydi çünkü hala hepsi çıktıkları programlarda ondan söz açıldığı her vakit konuyu kapatmaya çalışıyorlardı. Annesi ve babası da kendi işlerini düzene sokmaya çalışırlarken Luhan'ı boşlamışlardı. İşte tam da bu yüzden onu tek başına bırakamıyordum. Bana ihtiyacı vardı, bunu çok iyi biliyordum.
" Dolapta pek birşey kalmamış. Markete gitmeliyim. “
Elinde ki dokunmatik bilgisayarıyla yeni bulduğu bir oyunu oynamaya devam eden Luhan'ın bakışları bir süre benimkilerle çakıştı.
“ Bu kılıkla? “
Üzerime giydiğim ince saten ve Luhan’a göre oldukça kısa ve bana göre oldukça normal bir boyu olan elbiseye baktım.
Hawaii'de akşam bile derece 30'un altına inmiyordu, tamam mı? Benden kazak falan giymemi mi bekliyordu acaba?
“ Bu elbiseyi beğenerek almıştım. “
Daha fazla konuşmasına müsaade etmeden ince askılı çantamı alarak küçük evimizden kendimi dışarıya attım.
Onunla bir kavganın içine girmekten sürekli kaçıyordum. Davayla canı yeterince sıkkınken üzerine birde benim gelmem onu bunalıma sokabilirdi. Benimle gelmeyeceğine adım gibi emin olduğum için sesimi çıkarmadan akşam olduğu halde insanlarla dolup taşan caddede yürümeye devam ettim. Ne yazık ki bacağında ki sakatlık yüzünden uzun bir yürüyüş yapamıyordu.
Kiraladığımız evin süresi iki hafta içinde sonlanacaktı ve yeni bir kira sözleşmesi için yeteri kadar paramız olduğunu da sanmıyordum. Benim yoktu fakat Luhan'ın yenilemesine de izin vermeyecektim. Burada haddinden fazla zaman geçirmiştik ve babam oldukça sabırsızlanmıştı. Geri dönmem için Luhan'ın meselesini kapatmayı teklif etse de bunu gözüm kapalı red etmiştim. Eğer böyle birşey Luhan'ın kulağına gitseydi onu kesinlikle kaybederdim. Teklifini geri çevirdiğim de gerçekten sinirlenmiş ve telefonu suratıma kapamıştı babam. O günden sonra da bir daha konuşmadık -ki yaklaşık 4 ay oluyordu. Annemin söylediği kadarıyla onu arayıp benim haberlerimi alıyordu. Eh, en azından beni tamamen silmemişti hayatından.
En yakın marketle aramızda neredeyse 3 KM'lik mesafe vardı. Bu yüzden yol gerçekten uzun bir zaman alıyordu. Luhan geldiğimiz ilk zamanlar bir araba kiralamak istediyse de karşı çıkmıştım. Birde ona para harcayarak kendimizi iyice zora sokmak istemiştim aslında. Buna gerçekten sinirlendiği için de tek bir kez bile benimle dışarı çıkmamıştı. Buna gerçekten üzülsem de sesimi çıkarmıyordum.
Yaklaşık 45 dakika süren uzun bir yürüyüşten sonra nihayet büyük markete geldiğim de elime minik bir sepet alarak ihtiyacım olan malzemeleri bulmaya çalıştım. Sürekli etrafımda gezen çiftlere aldırmamaya çalışsam da gözlerim sürekli onlara kayıyordu.
Luhan'la aramız tam olarak ne zaman düzelecekti? Bu şekilde olmak gerçekten artık canımı sıkmaya başlamıştı. Aynı evde kaldığımız halde, beni terk ettiği zaman ki gibi davranmasa da en azından, hala soğuktu.
Onu seviyordum, onunda beni sevdiğini çok iyi biliyordum. Fakat aramızda ki bu mesafenin kapanmasını beklemekten yeterince sıkılmıştım. Filmlerde ki gibi bir kaza falan geçirip hastaneye kaldırılma fikri oldukça iyi aslında. Belki Luhan beni kaybetme fikriyle aramızda ki mesafeyi bir çırpıda silip atar...
Ah, hayır. Canım oldukça tatlıydı ve kendimi bir arabanın altına da asla atmazdım.
İhtiyacım olan malzemeleri alıp kasaya doğru yürümeye başladığım sırada biran da karşımda tanıdık bir silüet belirdi. Elimde zorlanarak taşımaya çalıştığım ağır sepeti ayaklarımın ucuna bıraktığım gibi emin adımlarla cama doğru yaklaştım.
Ah, hayır! Bu tanıdık bir silüet falan değildi. Bu kesinlikle Zhang -Her yerde biten- Yixing'di.
Lanet olsun! Beni görmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oh, My Daughter! (✓)
FanfictionÇin mitolojisinde " Kaderin Kırmızı İpi " adında bir inanış vardır. İnanışa göre; Tanrı her insanın ayak bileğine kırmızı bir ip takar ve kaderleri birleşecek olan insanları bu ipler sayesinde birbirlerine bağlarmış. Bu ip esner, kördüğüm olur ama a...