Hayır, gözlerimi her zaman alışık olduğumuz o sabah güneşiyle falan açmadım. Uyanmamı sağlayan şey yüzüme savrulan soğuk su olmuştu.
Zaten hastaydım ben ama. Bir de soğuk su mu?
Tanrım!
Hala yanmaya devam eden gözlerimi zorlukla açtığımda karşımda hiç beklemediğim kişiyle karşı karşıya gelmiştim.
“ Luhan, ne yapıyorsun? “
Yüzümden boynuma doğru kayan sulara aldırmadan yatırıldığım yataktan kalkmaya çalıştım. Her tarafım ağrıyordu.
“ Seni uyandırmaya çalışıyorum tabiki de. Baygın bir halde, kucağımda hastaneye götüremem seni. Hadi, kalk. “
Kolumdan tutarak, nazik olmaya çalışır bir şekilde beni kaldırmaya çalıştı fakat izin vermedim. Yani, onun beni kaldırmasına izin vermedim. Elini nazikçe iterek yavaşça kendim kalkmayı tercih ettim.
" Hastaneye gerek yok. İlaçlarımı alır ve biraz dinlenirsem geçer. "
" İlaçların yok Lee Moonri, yalan söyleme, yine. "
Yalan söyleme, yine. Kesinlikle çok şey barındıran bir laf olduğu açıktı fakat o kadar yorgundum ki onunla tartışacak gücüm yoktu. Gerçi tartışmaya bile gerek olduğunu sanmıyordum. Sonuçta haklı sayılmaz mıydı? Onu aldatmış, arkasından iş çevirmiştim, değil mi?
“ Eşyalarımı mı karıştırdın. “
Adımlarımı hızlandırarak, koridorun her tarafına dağılan bavuluma baktım. Bunu başka biri yapsa elbette elime geçirdiğim ilk şeyi kafasına fırlatır onu hastanelik ederdim. Eşyalarıma dokunulmasından nefret ediyordum fakat Luhan'ın herşeye rağmen beni düşünüp ilaçlarımı aramasına gerçekten mutlu olmuştum.
" Sanırım benden düşündüğüm kadar nefret etmiyorsun. “
Dizlerimin üstüne çökerek dağılan eşyalarımı kendim toplamaya çalıştım. Kıyafetlerim çoktan kırışmıştı bile.
“ Senden nefret ettiğimi söylemedim, hiçbir zaman. “
Yüzüme bakmaktan oldukça uzak olan Luhan eğilerek dağıttığı eşyaları toplamamda yardım etti.
“ Benden nefret etmelisin. “
Ayağımın ucunda ki makyaj çantamı gelişi güzel Luhan'ın yanında bulunan bavulun içine attım.
“ Neden? “
O her konuştuğunda ona bakıyordum fakat onun bana baktığını bir kere bile yakalayamamıştım.
“ O zaman seni daha çabuk unuturum. “
Luhan bu cevabımdan sonra sessiz kalmayı tercih ederek bana çok büyük bir iyilik yapmıştı aslında. Hasta kafamla bu kadar açık konuştuğumu çok iyi biliyordum çünkü.
Kısa bir sürede bavulumu toplayıp yeniden ayağa kalktım.
“ Sağol, en azından beni yeniden görmezden gelmeyip yardım ettiğin için. “
Çantamı aldıktan sonra bavulumun sapını çekerek odanın çıkışına doğru yöneldim. Luhan yeniden birşey söylememeyi tercih ederek odadan sessizce çıkmama izin verdi. Uzun bir süre kapıda bekledim. En azından içeriden bağırış ve kırılma sesleri duyacak kadar uzun bir süre.
______
Menejerler ve grup, açıkçası beni gördüğüne çokta sevinmiş gibi değillerdi. Onların başına bela açan ve hiçbir şekilde bana tek bir söz bile söyleyemeyecek kişiydim onlar için. Luhan bile dün olanları unutmuş ben masaya otururken orada yokmuşum gibi davranıyordu. Yixing ise her zaman ki gibi içlerinde benimle ilgilenen tek kişi olmuştu.
Hasta olduğumu çok fazla belli etmemeye çalışıyordum ama önüme koyulan ve daha önce hiç görmediğim yemekler midemi altüst ediyor kusma istediğimi artırıyordu. Babam yanımda konser organizasyonu yapan yetkili kişilerle koyu bir sohbet içindeyken onu rahatsız edipte masadan çekip gitmek istemiyordum. Çok şükür ki artık başkalarıyla beni tanıştırırken " Bu da benim kızım. " demeyi becerebiliyordu.
Önüme koyulan son yemek olan adını bile duymadığım ve burnuma oldukça kötü kokan etli yemek bardağı taşıran son damla olmuştu. Ağzımdan bir öğürme çıktığında bizim masa da bulunanların dikkatini çekmiş ve yerin dibine girmemi istiyorlarmış gibi hepside aynı anda bana dönmüştü.
“ Lee Moonri? “
Babam ne olduğunu anlamaya çalışır bir şekilde sessizce sordu. Ona bir sorun olmadığını söylemek isterdim fakat hiçte öyle değildi. Başımı iki yana sallayarak daha fazla dayanamayacağımı hissettiğim için oturduğum yerden kalktım hızla. En yakın tuvalete girip az önce yemeye çalıştığım bütün herşeyi çıkardım. Tanrım, başım dönüyordu ve çöktüğüm yerden bile kalkacak halim yoktu.
Bunun normal bir grip olmadığı apaçık ortadaydı. Sanırım enfeksiyon kapmıştım. Biran önce hastaneye gitmem gerekiyordu.
Tanrım!
" Moonri! "
Girdiğim kabinin hemen arkasından gelen Luhan'ın sesi bütün dikkatimi dağıtmaya yetmişti. Kadınlar tuvaletinde onun ne işi vardı?
“ Luhan? “
“ Giriyorum. “
Açmaya çalıştığı kapının arkasından çıkarak ona bir nevi yardım ettim. Yerlerde sürünen halimi görünce yüzünde ki dehşete düşmüş ifadeyi hemen yakaladım. Benim için hala endişlenmesi güzeldi.
“ Sana hastaneye gidelim demiştim. Neden beni dinlemiyorsun? "
Sinirden bağırmamak için öfkeyle sıktığı dişlerinin arasından konuşuyordu resmen. Ağzımı açmaya cesaret edemedim. Haklıydı çünkü.
Çok zorlanmadan beni kucağına alarak dar alandan çıkardı.
“ Kang menejer.. Beni ona götür. Sen götürme,Luhan. Birileri görebilir. “
Boynuna koyduğum ellerimi sarmam için beni uyardıktan sonra kucağında biraz daha yukarıya kaldırdı.
“ Sence bunu önemsiyor gibi mi duruyorum? Saçma saçma konuşma Moonri, sana hala sinirliyim. “
“ Luhan, biri görecek diyorum. İndir beni, hemen. “
Güçsüz çıkan sesimi ve kolumu bile kıpırdatamayacak olduğumu bildiği için çok önemsemedi. Hiçbir cevap vermeden asansöre binerek beni otoparka kadar getirdi.
“ Cidden salaksın. “
“ Evet. “
" Ayrıca aptalsın. “
“ Evet. “
" Kendini beğenmişsin, ukalasın ve de kız gibisin. Neden sürekli Sang Namjayım diye dolanıyorsun? Benden bile güzelsin. Ayrıca sana Bambi demek istiyorum. Gözlerin neden sulu sulu? Çokta zayıfsın. Zayıf erkekleri sevmiyorum... Ama, seni seviyorum. “
Luhan son söylediğimle bayağı afallasa da hastaneye yetişmek üzere olduğu son anda aklına gelmiş olacak ki yeniden koşar adım yürümeye başladı. Gözlerimi kapatıp uyumayı denesem de araya giren Kang Menejerin sesi buna engel olmuştu. Luhan'ı yollamak istiyordu fakat Luhan bir türlü gitmiyordu. Ve sanırım ona kuala gibi yapışmış olmam işleri epey zorlaştırmıştı.
“ Luhan? “
Arka koltukta, dizlerinin üzerine yatmış olduğum Luhan sessiz bir şekilde saçlarımı parmakları ile taramaya devam ediyordu.
“ Zhang Yixing ile yalan söyledik. “
Kendime o kadar söz vermiş olmama rağmen çenemin açılmasına neden olan şey ne olmuştu acaba?
" Biliyorum. “
Luhan'ın sakin ve herşeyi bildiğini söyleyen sesi kalbimin sonunda rahatlamasına neden olarak uykuya dalmama oldukça yardımcı oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oh, My Daughter! (✓)
FanfictionÇin mitolojisinde " Kaderin Kırmızı İpi " adında bir inanış vardır. İnanışa göre; Tanrı her insanın ayak bileğine kırmızı bir ip takar ve kaderleri birleşecek olan insanları bu ipler sayesinde birbirlerine bağlarmış. Bu ip esner, kördüğüm olur ama a...