● İlk karşılaştığımız gün, seninle taksi için kavga etmiştik. Belki alışveriş yapmak için sadece bir 10 saniye daha bekleseydim, karşılaşmamız bu şekilde olmayacaktı. Gerçekten, senin yurt dışından gelen Saesang bir fan olduğunu sanmıştım. Kalbimi çalacağını nerden bilebilirdim ki? Aynı gün içinde tekrar karşılaştık. Babanın odasında. Bu da tamamen tesadüftü. Başkanın odasının önünden geçip gidiyorduk sadece, son anda Young joon hyung beni kolumdan yakalayıp odaya sokmuştu. Belki o gün, bizim menejerimiz yerine, şirkette ki başka bir grubun menejeri odaya girseydi, şuanda birbirini tanımayan iki yabancı olacaktık.
● Music Bank'in olduğu gün ilk kez resmi olarak tanıştık. Başta şaşırdım. Çünkü Koreli olmanı beklemiyordum. Sapsarı saçlarında bunun tersini söylüyordu zaten. Fakat, sen koreliydin ve de Başkanın kızıydın. Bir sonraki gün ise kayıt için telaş içindeydik. Stilist Haerin Nuna, benimle ilgilenmeni söyleyince yaşadığın tereddütü gözlerinde görmüştüm. Neden? Benden hoşlanmamış mıydın yoksa? Fakat daha sonra bana yardım ederken ki hareketlerini yakaladım. Sevimliydin ve çok güzeldin.
Başkanın kızıyla ilişki yaşasam ne kadar doğru olurdu?
O gün, ödül aldığımız da çok mutluydum. Ta ki soyunma odasından çıkıp, sarılmış bir şekilde gördüğüm sen ve Yixing'e kadar. Neden sinirlenmiştim bilmiyordum.
" Eğleniyor musunuz? “ diye sormuştum yerde oturan Yixing'e Çince olarak. Yixing'in kaşları çatıldı fakat senin birşey anladığını düşünmüyordum. Fakat ardından sana " Moon " diye seslendi. Moon? Bu kadar samimimiydiniz? Sinirlerim cidden bozulmuştu. Sana artık bu şekilde sesleneceğine dair birkaç şey daha söyledi.
" Bu kız yüzünden gruba zarar gelirse sana hesabını sorarım. “ Yeniden Çince konuştum ve Yixing daha da sinirlendi. Fakat sinirlenen bir tek o değildi. Sende öfkelenmiştin. Ve birden üzerime yürüyerek ağzına geleni saydın. Şaşırmıştım. Senden böyle bir çıkış beklemiyordum. Ve üzüldüm. Benim yüzümden bu kadar sıkıntı çektiğinden haberim yoktu.
Özür dilerim, Lee Moonri!
● Başkan ile konuşup ona herşeyi anlattım. Ve ardından kapı açıldı. Gelen sendin. Baban tarafından azarlanacağı için oldukça ürkek duruyordun ve de utanmış. Bir süre konuştun, özür diledin. Ardından yeniden Amerika'ya gideceğini dile getirdin. O an ne oldu bilmiyordum. Fakat delicesine seni burada tutmanın başka bir yolunu bulmaya çalıştım. Neden di?
Sanırım senden hoşlanmaya başlamıştım...
● Triple Crown'u kutlamak için kendimize tavuk ziyafeti vermeye karar verdik. Sense gönüllü olarak bize 7 paket tavuk aldın. Hep birlikte yedik ardından. Sonra işleri kızıştıran şu aptal oyun çıktı. " I love you " ne gerek vardı buna?
Yixing neden seni öpmüştü?
Sen neden bana karşı bu kadar öfkeliydin peki?
● Bir hafta! Tam Bir Hafta senden tek bir haber alamadım. Seni göremedim. Delireceğimi sandığım gün aniden karşımda belirdin. Neden bu kadar güzel olmak zorundaydın?
Benim için işleri zorlaştırıyorsun Lee Moonri!
● 20. yıl kutlaması! Saçmalık diye düşünmüştüm başta. Fakat bu bizim seninle ikinci tanışmamız olmuştu. Çok, çok güzeldin, beyaz elbisenin içinde. Fakat daha sonra, ellerimden kayar gibi buz gibi havuzun içine düştün. Yaşadığım şey berbattı. Yüzme bilmiyordum bile. Ve seni kurtaranın ben olmasını istemiştim.
Kahraman ben olmalıydım.
Sana sarılan kişide..
● Showtime çekimleri sırasında dilimi tutmayı beceremedim. Seni Kurtaranın ben olması gerektiğini söyledim. Sense sustun. Eğer neden diye sorsaydın vereceğim cevaptan mı korkuyordun? Çünkü biliyordum. Sende benden hoşlanıyordun..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oh, My Daughter! (✓)
FanfictionÇin mitolojisinde " Kaderin Kırmızı İpi " adında bir inanış vardır. İnanışa göre; Tanrı her insanın ayak bileğine kırmızı bir ip takar ve kaderleri birleşecek olan insanları bu ipler sayesinde birbirlerine bağlarmış. Bu ip esner, kördüğüm olur ama a...