" Biraz uyu. “
Yixing'in memleketine gitmek için bindiğimiz tren Tanrıya şükürki çok fazla insan barındırmıyordu. Bulunduğumuz vagonda yaşlılardan oluşan küçük bir kafile vardı sadece ve bu da Yixing'in ister istemez daha rahat hareket etmesine neden oluyordu. Tabi bunun sebebi de gecenin bir körü olmasıydı.
" İstemiyorum. “
Bana uzattığı yastığı alıp bir arka koltuğa doğru koydum.
" Kore'ye dönmeliyiz, biliyorsun değil mi? “
Etrafımızda ki yaşlı insanların bizi dinlememeleri adına Korece konuşuyordum. Ki aslında bu onların daha da dikkatini çekmişti. Yani en azından hemen çaprazımız da oturan yaşlı teyzenin bakışları üzerimizdeydi.
" Kim Jongdae doğum gününde senide yanında ister. Birde sen onları bırakma. Eminim kötü hisseder. “ Sesimin hissettiğimden çok ayrı bir şekilde oldukça soğuk çıkmasına şaşırsam da bozuntuya vermedim.
" Grubumuzu bizden çok daha fazla düşündüğün için teşekkür ederim Moonri fakat bunu bende biliyorum. Merak etme iki gün içinde tekrar Kore'ye döneceğiz. Ve bu süre içinde sen kesinlikle benim yanımdan ayrılmayacaksın.
“ Bana emir verme. “ Başımı çevirerek öfkeli gözüktüğümü belli eder bir bakış yolladım ona. Bundan birz rahatsız olduğunu görebiliyordum.
" Uyu Moon, geldiğimizde söyleyeceğim. “
Yixing işte böyleydi. Ona ne yaparsam yapayım, ne söylersem söyleyeyim bana karşı durmuyor, yanımda oluyor ve her zaman beni korumaya devam ediyordu. Korkuyordum. Onun bana olan sevgisinin Luhan'ınkin den daha büyük olduğunu düşündüğüm de kalbime kocaman bir ağrı saplanıyor, canımı fazlasıyla yakıyordu.
Ona yeniden karşı çıkmak yerine hala bende olan bakışlarını gördüğümde başımı sallayarak bir süre uyumayı denedim.
_____
" Moon? "
Yixing'in bana seslenen hafif kısık sesi hızla gözlerimi açmama neden oldu.
Güneş yeni doğmaya başlıyordu, hava aydınlanmıştı. Bu ister istemez bende bir telaş yaratsa da Yixing oldukça sakindi. Omzuna düşen başımı nazikçe kaldırdıktan sonra üzerime serdiği ince pikeyi alıp karşısında ki koltuğa attı.
“ Geldik mi? “
" Evet. Ve sen biraz daha uyumaya devam edersen inme imkanımız olmayacak. ”
" Tamam, hadi. "
Yerimden uyku sersemliğiyle yavaşça kalktığımda Yixing benden daha önce kalkıp yukarı sıkıştırdığı bavulumu kaptığı gibi yürümeye başladı.
“ Moonri, hadi. "
Hala hareket etmediğimi gören Yixing başkalarına aldırmadan bileğimi tuttuğu gibi açık kapıya doğru koşturmaya başladı.
“ Aa! " Tren'in yeniden hareket etmeye başlaması üzerine şaşkınca birbirimize döndük. “ Ne yapacağız? " Telaşlı halim iki katına çıkarken Yixing sakin olmaya çalışarak adımlarını yeniden atmaya başladı.
“ Yixing? Atlamayı mı düşünüyorsun? "
" Tren daha fazla hızlanmadan, evet. ” Tek eliyle bavulu tutmaya devam ederken bir yandan da beni çekiştiriyordu.
Tamam, işte bu oldukça çılgıncaydı ve kesinlikle Yixing'si biryer değildi. Ne zamandır aklı beş karış havada gezmeye başladı?
“ Saçmalama, nasıl atlamayı düşünüyorsun? Yaralanabiliriz. “
“ Birşey olmaz. " Kapının ağzına geldiğimiz de bileğimi serbest bırakarak yavaş giden trenden dışarıya baktı.
“ Çok fazla film izliyorsun, Zhang Yixing! "
Ne söylersem söyleyeyim fikrinden vazgeçmeyeceği için bende çırpınmayı bıraktım. Bir karar verdiyse onu yıldırmanız oldukça zordu.
“ Ölmek istemiyorum, tamam mı? “
Yixing atlamak için bir bacağını dışarıya atmıştı ki arkasını dönerek bana baktı. Bana ' Ciddi misin? ' bakışları atarken gözü kapalı atlamıştı bile. Bu bende Yixing'in bunu daha önce de yapmış olduğu kanısını aklıma getirdi. Muhtemelen onun için bu kadar sakin davranıyordu. Benim aksime.
" Hadi, Moon. "
Hızlanmaya başlayan trenin dışından yavaşça koşarken bana elini uzattı. Onun yanındayken korkmamam gerektiğini biliyordum. Çünkü her zaman beni koruyacağı hissini bana gösteriyordu.
Aptalcaydı biliyordum ama sanki onun elini o an tutarsam bir daha hiçbir şekilde bırakma imkanım olmayacaktı. Yixing'in tamamen aklından çıkmak için başka şansım yokmuş gibi sanki.. Sanki beni unutmasının tek yolu buymuş gibi.
" Hadi. "
Birkez daha bana telaşlı bir şekilde elini uzatan çocuğa karşı üzgün olduğuna emin olduğum bir surat ifadesiyle baktım.
" Moon? “
Tren hızlandı.. Ve daha fazla..
İnmedim.
Önümde duran bavulumu arkaya çektikten sonra sürgülü kapıyı kalan son kuvvetimle hızla çekerek Yixing ile arama oldukça büyük bir duvar koydum.
Sanırım bundan sonra yüzüme bile bakmayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oh, My Daughter! (✓)
FanfictionÇin mitolojisinde " Kaderin Kırmızı İpi " adında bir inanış vardır. İnanışa göre; Tanrı her insanın ayak bileğine kırmızı bir ip takar ve kaderleri birleşecek olan insanları bu ipler sayesinde birbirlerine bağlarmış. Bu ip esner, kördüğüm olur ama a...