51.

2.4K 229 14
                                    

Luhan'ın beni affetmesi sandığımdan çok daha uzun sürmüştü. Ona otel odasında söylediğim şeyler elbette yenilir yutulur şeyler değildi. Fakat bir kere olmuş ve kelimeler ağzımdan çıkıvermişti.

Çok kötüydü.

Trende ona sarıldıktan sonra ne yapacağımızı bilemez bir şekilde yalayalnız kalmıştık. Luhan bile uzun süre Kore'de yaşadığı için bindiğimiz tren'in tam olarak nereye gittiğini bilmiyordu. Sessiz ve sıkıcı geçen uzun bir yolculuğun sonunda en son istasyonda inmek zorunda kaldık.

Hava tamamen aydınlıktı ve Luhan tanınmamak için kapüşonlusuna iyice gömüldü. Bense onu tanımıyormuş gibi arkasından yürümeye devam ediyordum bavulumu peşimde seslice sürüklerken. Bundan, bavulun çıkardığı sesten canı sıkılmış bir şekilde aniden arkasını dönerek çatık kaşlarıyla bana baktı. Ne söyleyeceğini gergince beklerken Luhan sessiz kalmayı tercih ederek bavulumun sapını elimden alarak yeniden önden yürümeye devam etti. Bir süre sonra bundan sıkılarak adımlarımı hızlandırıp yanında yürümeye başladım. Bana tek birşey söylememesinin yanında tek bir kez bile dönüp bakmadı. Kalbim gerçekten acıyordu ve bunu hak ettiğimi de biliyordum. Bunun yüzden ses çıkarmadan yürümeye devam ettim. Fakat merak ediyordum.

Nereye gidiyorduk?

" Uçağımın kalmasına birkaç saat var. Ve ben hala nereye gittiğimizi bildiğini sanmıyorum. “

Cevap vermesini hevesle beklerken ağzını mühürlemiş gibi suskunluğuna devam etti. Bu durum gerçekten canımı sıkmaya başlamıştı. Benimle konuşmasına ihtiyacım vardı. Sıkkınca bir nefes alıp bıraktım yeniden. Uçağa bu saatten sonra yetişebileceğimi hiç sanmıyordum. Gerçi Yixing'in peşine takıldığımda çoktan Kore'ye gitme planlarımı ertelemiştim fakat Luhan'ın yanındayken ve aramızda bu kadar gergin bir ortam varken burada daha fazla duramazdım. En azından bana olan kızgınlığını üzerinden attıktan sonra onunla herşeyi konuşabilirdim.

Tabi ilk önce soracağım şey;  Onun trende ne aradığıydı?

Hala Luhan'ın yanında yürümeye devam ederken telefonumu çıkarıp biletimi ayırttığım hava yolu şirketini aradım.

“ Merhaba, bugün saat 10'da olan uçuşumu en yakın sefere aktarabilir misiniz? "

Konuştuğum genç kadın en yakın tarihin yaklaşık 7 saat sonra olduğunu haber verince biraz rahatlamıştım.

“ Teşekkür ederim. Saat 5 benim için uygun. “

Başka birşey söylemeden telefonu kapattığım da Luhan hala ilgisizce yürümeye devam ediyordu.

Istasyona geri dönüp Pekin'e yeni bir bilet almam ve en hızlı şekilde havalimanına dönmem gerekiyordu.

“ Bavulumu artık alabilirim. “

Elimi uzatıp bavulun sapını tutacağım sırada Luhan'ın aniden bavulla birlikte kendini geri çekmesi beni olduğum yerde durdurmuştu.

“ Yetişmem gereken bir uçak var. Üzgünüm, gitmeliyim.  En azından bana olan öfken geçene kadar yakınında olmasam iyi olur. Çünkü bu halin gerçekten canımı yakıyor. “

Luhan suskunluğunu bozmadan öfkeli suratıyla bana bakmaya devam ederken daha fazla bu anı uzatmak istemeyerek bavulu elinden hızlıca kapıp istasyona doğru yürümeye başladım.

" MARİ! "

Uzun zamandan sonra duyduğum sakin sesi kesinlikle atmaya hazırlandığım adımımı havada keserek bir ümitle ona dönmeme neden oldu. Bana doğru attığı her öfkeli adımda daha da yaklaşıyordu.

Seni uzun bir süre affetmeyeceğimi biliyorsun. “ Kabul eder bir şekilde başımı salladım. " Fakat, seni seviyorum. “

Bütün vücuduma yayılan rahatlık duygusunun yanında çok başka bir şey daha vardı. Çok daha güçlü ve bacaklarımın titremesine neden olan bir şey. Kalbim şiddetle çarpmaya başladı.

" Benden ayrı kalmanı istemiyorum. Özür dilerim ama davam bitene kadar benim yanımdan bir saniye olsun bile ayrılmayacaksın, anladın mı? "

İtaatkar bir asker gibi hazır ola geçip başımı şiddetle salladım.

" Ama, en son olanlardan sonra bir daha sizin eve girebileceğimi sanmıyorum. “

" Bizim eve gittiğimizi kim söyledi?  “

Nereye gideceğiz? “ Merakla sordum. Çünkü aklından geçen şeyler pekte iyiye benzemiyordu.

“ Kısa bir tatile çıkacağız... "





Oh, My Daughter! (✓)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin