Sonunda kalacağımız otele geldiğimiz de oldukça büyük bir kaos ile karşı karşıya kaldık. Yani daha doğrusu en son gelen SM sanatçıları bizimkiler olduğu için karmaşanın içine dalmıştık. Tokyo'nun en iyi otellerinden biri olan Shannon'a gelmiş ama bize yer ayrılmadığı için büyük bir sorun çıkmıştı. Yaklaşık yarım saat bütün çalışanlar ve üyeler lobide beklemek zorunda kalmıştık. Sonunda bizim için toplam 20 oda bulunmuş ve rahat bir nefes almıştık. Yine aynı şekilde Kang Menejer beni bir köşeye çekerek diğerlerinden ayrı olarak verdi oda anahtarımı. Evet, yanılmamıştım. First Class'ta uçtuktan sonra birde bana en büyük odalardan tutulmuştu.
“ Bu kadar lükse gerek olduğunu sanmıyorum. Ayrıca diğer gruplarla aynı katta olacağım. Biri beni görürse yeni bir yalan söyleyemem. Odamı değiştirip bana normal bir yer ayarlayabilir misiniz? “
Altın renginde olan anahtarı yeniden Kang menejere vereceğim sırada beni red ederek onu yanına çağıran diğer menejerlerin yanına gitti. Arkasından ne kadar seslensem de beni duymamazlıktan geliyordu. Normal bir şekilde, normal bir bütçeyle yaşayan bir insan olarak biranda böyle lüksün içine dalmak dengemi bozabilirdi.
“ Hey, yolumda duruyorsun. Yürü artık. "
Anahtarımı avucumun içinde sıkı sıkıya tutmaya devam ederken hemen arkamda bana seslenen Luhan'a döndüm. Sırtına takması gereken Backpack'ini önüne almış beni itekliyordu gülerek.
“ Lobide olduğumuzun farkında mısın? Hayranlar dışarıda, hareketlerine dikkat etmelisin Luhan. “
Küçük bavulumun çekme sapından tutup sürüklemeye başladım. Luhan ise söylediklerimi hiç dinlemeyerek peşimden gelmeye devam etti.
“ Birşey olacağını sanmıyorum. Olursa bile onlara bir sevgilim olduğunu artık açıklayabilirim. “
Tek kaşım kalkık bir şekilde ona ' Sen çok biliyorsun ' bakışımı yollarken diğer üyelerin sıra olduğu büyük asansörün önüne gelmiştik. Onlarla aynı asansörde gitmemem lazımdı. Bu sefer bana yeniden yalan söyleyebileceğini sanmıyordum Luhan'ın. Bavulumu geriye çevirip onların yanından toz olmayı planlıyordum ki Luhan'ın kolumdan tutup durdurmasıyla çabam boşa çıkmıştı.
“ Nereye gidiyosun? “
Luhan'ın soru soran bakışlarına karşılık cevap vermek yerine elimde ki altın renginde olan anahtarı gösterdim.
“ Moonri, ..... "
Adımdan sonra birkaç Çince cümle söylerek beni deli etmeyi başardı. Yanımda Çince konuşunca ciddi anlamda sinir oluyordum. Onu anlayamıyordum çünkü.
“ Benim yanımda, benimle Çince konuşma. "
Sessiz bir şekilde uyardım onu sinirle.
“ Sadece ne kadar mutlu olduğumu dile getiriyordum. “
“ Neden? “
Sordum şaşkınlıkla, yüzünde ki sırıtmayı görünce. Ne düşünüyordu şimdi bu çocuk?
“ Çünkü aynı kattayız ve iki oda yanımdasın. “
Onun sırıtmasına karşılık benim yüzüm tuhaf bir şekle girdi. Ciddi anlamda ne düşündüğü beynimde dolanıp duruyordu? Odama gelmeyi falan aklından geçirmiyordu değil mi?
" Luhan, odamın çevresine 10 metreden fazla yaklaşırsan sana bunu ödetirim haberin olsun. "
" Huh? "
Yüzünde ki sırıtma aniden yok olup şaşkın ve oldukça saçma bir şekle girdi.
“ Sadece birbirimize yakın olduğumuz için sevinmiştim. “
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oh, My Daughter! (✓)
FanfictionÇin mitolojisinde " Kaderin Kırmızı İpi " adında bir inanış vardır. İnanışa göre; Tanrı her insanın ayak bileğine kırmızı bir ip takar ve kaderleri birleşecek olan insanları bu ipler sayesinde birbirlerine bağlarmış. Bu ip esner, kördüğüm olur ama a...