Bayan Idoller neden bu kadar kısa giyinmek zorundalardı, bir türlü anlayamıyordum. Bir bayan olarak benim bile onları baştan aşağıya süzme isteğim uyandığı halde bunu yapan erkekler genelde sapık olarak görülüyorlardı. Bunda onların kesinlikle bir suçu yoktu. Kısa giyinen kadın düşünmeliydi bunu. Fakat yine de bunu yapan benim erkek arkadaşımsa işler değişebilirdi.
Önümüzde sırasını bekleyen SNSD üyeleri bütün güzelliklerini sergilerken herkesin gözleri ister istemez oraya doğru kayıyordu. Kıskanç biri olmadığımı biliyorum ama Luhan'ın güzel bacak takıntısı olduğunu da daha yeni fark etmiştim. Çaktırmadan incelemeye devam ederken Haerin unnie'nin elinde tuttuğu yelpazelerden birini alarak yanına gittim.
" Ah, Moonri! "
Hiç çaktırmamaya çalışarak yüzüme doğru kocaman bir şekilde gülümseyince elimde ki yelpazeyi suratının ortasına geçirdim yanlışlıkla olmuş gibi yaparak. Onun oyunculuğu iyiyse benim ki de öyleydi.
“ Acıttı. “
Luhan elimde ki yelpazeyi uzanıp aldıktan sonra yeniden vurmamam için ellerimi tuttu.
“ Neden yaptın diye sormayacağım ama bu benim suçum değil. Gözlerim ister istemez oraya gidiyor. “
Çaresi yokmuş gibi omuzlarını indirip kaldırdı. Bu lafı beni sinirlendirmeye yetmişti. Tanrım, bu bir kız arkadaşa söylenebilecek şeymiydi ki?
" Luhan, sen- "
" Moon-ah. “
Azarlamamı daha başında kesen Lay'e döndüm sakin olmaya çalışarak. Luhan anında ellerimi bırakmış ve hiçbirşey olmamış gibi rol kesmeye devam etmişti.
“ Seni aradım ama sanırım telefonun yanında değil. “
Lay bir süre bakışlarını üzerimde gezdirdikten sonra bizimle ilgilenmiyormuş gibi davranan Luhan'a baktı.
" Telefonumu yanımda taşımıyorum, Kim Haerin-sshi kızıyor. “
“ Anladım, bu arada dün akşam söylediğim şeyi unutma. “
Luhan'ın bize vermiş olduğu dikkati gördükten sonra kalbim daha hızlı atmaya başladı. Yanlış birşey yapmamıştım, yapmayacaktım da. Ama Luhan'ın gözünde bu nasıl görünürdü onu bir türlü bilemiyordum.
“ Akşam seni almaya geleceğim. “
Lay başka bir şey söylemeden yanımızdan uzaklaştıktan sonra yanımda son derece öfkeli bir şekilde bana bakan Luhan'a döndüm. Ve daha ne olduğunu bile anlayamadan kaşla göz arası beni kalabalığın içinde sürüleyerek portatif kabinin içine sokup kapısını arkamızdan kitledi. Luhan, gerçekten sinirlerini kontrol edemeyen bir yapıya sahipti.
“ Zhang Yixing ne demek istedi? “
“ Bence ne demek istediğini gayet iyi anladın. “
Onunla böyle dik bir şekilde konuşmamam gerektiğini biliyordum. Ama bana sahibimmiş gibi davranması hiç hoş değildi.
“ Sana soruyorum Lee Moonri, bana cevap ver. Akşam seni almaya geleceğim ne demek? Beni daha üçüncü günden aldatıyor musun? “
Sinirlenmek yerine sakinliğimi korumaya devam ederek onu yatıştırmaya çalışıyordum ama Luhan söylediği sözlerle buna pekte yardımcı olmuyordu.
“ Seni aldatmıyorum. Zhang Yixing sadece benimle birlikte Tokyo'yu gezmek istediğini söyledi, o kadar. Bunda yanlış anlaşılacak birşey yok. "
" Yanlış anlaşılacak birşey yok mu? Lee Moonri, sen aptal mısın? Göremiyor musun Yixing'in sana olan bakışlarını? Eğer onunla gidersen ona ümit vermiş olacaksın. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oh, My Daughter! (✓)
FanfictionÇin mitolojisinde " Kaderin Kırmızı İpi " adında bir inanış vardır. İnanışa göre; Tanrı her insanın ayak bileğine kırmızı bir ip takar ve kaderleri birleşecek olan insanları bu ipler sayesinde birbirlerine bağlarmış. Bu ip esner, kördüğüm olur ama a...