23.

5.3K 329 38
                                    

" Moonri, sence bu atkıyı takmalı mıyım? "

Yanıma elinde kırmızı ve oldukça uzun bir atkı ile hızlıca gelen Suho'ya çevirdim bakışlarımı. Geçen gün şirkete fanların getirdiği hediyelerin arasında olduğunu hemen hatırlamıştım. Takarsa elbette ki hayranlar mutlu olacaktı.

“ Hayranlarınız sevinir, takmalısınız. “

“ Ah, değil mi? Tamam, sağol. “

Omzuma dokunduktan sonra bu sefer ağır adımlarla bavullarla ilgilenmek üzere bir görüşme yapan başka bir menejerin yanına gitti. Uçağın kalkmasına yalnızca 40 dakika kalmış ve üyeler güvenliklerin tam olarak hazırlanması için havaalanı otoparkında bekletiliyordu. Dış hatların önünde koca bir ordu hayran vardı ve açıkçası hepside oldukça ürkütücüydü. Ve bende Kang Menejerin önerisiyle üyelerin yanında değil de onlardan bir beş dakika önce tek başıma giriş yapacaktım.

“ Moon, Moon yanında parlatıcı varmı? “

Chen başına geçirmeye çalıştığı şapkası ile aniden yanımda bitince ister istemez irkilmiştim.

“ Ah, olması lazım. "

Ona tuhaf bir bakış atıp sırtıma astığım backpack'imi önüme aldıktan sonra makyaj çantamın içinde bir parlatıcı aradım.

“ Vaoh, sanırım Mac aşığısın. “

Chen makyaj malzemelerimin hepsinin Mac olmasına hayranlıkla bakarken bende parlatıcıyı bularak ona uzattım.

“ Evet, Mac severim. Ve işte, parlatıcı. “

“ Sağol. “

Ben onun için kapağını bile açamadan hızla elimden kapıp kendi dudaklarına sürdü.

“ AH! "

Şaşkınlıkla ağzımdan bir çığlık kaçırınca herkesin gözleri bize odaklandı. Yani, parlatıcımı vermiştim ama kendi dudaklarına süreceği aklımın ucundan bile geçmemişti ki.

Nasıl bu kadar rahattı bu çocuk?

“ Kendi dudağına niye sürüyorsun? "

Eşyalarımın bu şekilde ihlal edilmesi kesinlikle tarzım değildi, bir. Ve ikincisi ise Chen hala hiç bişey olmamış gibi omuz silkip arabanın camından kendine bakarak sürmeye devam ederken kafasını cama vurarak parçalamak geçmedi değil açıkçası. Ben o parlatıcı için 49,5$ harcamıştım.

“ Moonri, benimle banmal konuştuğunun farkında mısın? "

Chen kıkırdayarak parlatıcıyı tekrar bana uzattığında elini iterek almayı red ettim. Tanrım, Mac parlatıcım ellerimin arasından kayıp gitmişti.

“ Sende.. Sizde benim parlatıcımı sürdünüz. İzin bile vermemiştim. “

Çantamın fermuarını tekrar kapatarak sırtıma takıp Chen'in yanından hızla uzaklaştım. Bir süre onunla konuşmayı düşünmüyorum

“ Moonri-ah, beni aramayı dener misin? Telefonumu bulamıyorum. “

Chanyeol, bir süre ellerini üzerinde gezdirerek telefonunu bulmaya çalıştı hemen önümde. Sanırım bu bugün ki üçüncü telefonunu kaybedişiydi.

“ Tamam, bir saniye. “

Montumun cebinden telefonu mu çıkardıktan sonra rehberde Park Chanyeol'u bularak aradım. Kısa bir süre içinde çalan melodi kulaklarımıza ulaştığında telefonun arabanın içinde olduğunu anladık.

“ Moonri, "

Şimdi çıldıracağım diye düşünürken gelenin Lay olduğunu görünce söyleyeceklerimi yuttum.

Oh, My Daughter! (✓)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin