12.

5.9K 354 31
                                    

" Lee Moonri! "

Bana telaşla seslenen Haerin Unnie'ye döndüm, elimdeki iğne ve ipliği bir kenara bıkarak. Sehun her zamanki gibi pantalon ağını patlamıştı.

" Efendim? "

" Lay'in pantalonu ile ilgilenir misin? Sanırım oda yırtıldı. "

Büyük soyunma odasın da, o telaşın içinde onu nasıl bulacağım diye düşünürken birinin kolumdan tutup çekiştirmesi ile irkilerek arkamı döndüm.

" Bana yardım eder misin? "

Lay bir eliyle beni çekiştirirken diğer eliyle yırtılan ağı tutuyordu. Bu hali bana altına işemiş küçük bir çocuğu çağrıştırınca gülümsememe engel olamadım.

" Az vaktimiz kaldı, üzerimde dikmeyi deneyebilir misin? "

Lay sordu utangaç bir şekilde beni çok fazla kalabalığın olmadığı bir yere getirdiğinde.

Pantalonu üzerindeyken dikmek bütün dikkatimi dağıtabilirdi. Sonuçta elim sürekli o tarafta olacaktı, yani.

" Denerim. " diyebildim kısık bir sesle yeniden iğne ve iplik arayışına girdim daha sonrasında telaşlı bir şekilde.

" Oh, Sağol. "

En son bıraktığım yerden bir koşu gidip iğneyi alarak tekrar yanına döndüm.

" Tamam, şimdi biraz bacaklarını açabilirsin. "

" O-oh. "

Küçük bir kafa sallaması ile bacaklarını biraz aralayarak elindeki telefonuyla uğraşmaya başladı. Bende dizlerimin üzerine oturarak iğneyi ağzıma aldım. Elimle yırtılan yeri kontrol etmek için başımı biraz eğmiştim ki Lay birden kendini geri çekti.

" Ne oldu? "

Ağzımda ki iğneyi alarak şaşkınca başımı kaldırıp ona baktım. Lay'in bakışları arkadayken Çince birkaç cümle söyledi. Meraklanarak arkamı döndüğüm de Luhan'ın bize tuhaf bakışlar attığını gördüm. Lay ona ne söyledi bilmiyordum fakat şuan ki durumumuzu açıkladığını düşünmüştüm.

" Lay-sshi, olduğunuz yerde durursanız dikmeyi başaracağım. "

Başkalarımı Luhan'dan çekerek yeniden işime odaklanmayı denedim. Lay yeniden bacaklarını açıp bana izin verdiğinde hızlı olmayı deneyerek yırtılan yeri aradım. İğneyi yeniden elime almadan önce iki ucu birleştirerek dikkatli bir şekilde dikmeye başladım daha sonrasında.

Luhan'ın hala arkamda olduğunu bilsem de ne yaptığını tam olarak göremiyor ve oldukça huzursuz hissetmeme neden oluyordu. Neden böyle hissettiğime dair en ufak bir fikrim bile yoktu. Sonuçta onunla geçen hafta konuşarak aramızı düzelttiğimi düşünüyordum.

" Moonri, biraz daha hızlı. "

Haerin unnie'nin sesini duyar duymaz " Tamam " diye bağırarak kendimi biraz daha hızlandırdım. Fakat bu hareketim dikkatsizliğim ve biraz da telaşım yüzünden iğnenin elime batmasıyla sonuçlandı.

" Ah, "

Ani bir irkilme ile elimde ki iğneyi fırlatmıştım.

" İyi misin? "

Soruyu hala arkamda duran Luhan sormuştu fakat ondan önce davranan Lay hızla eğilerek parmağımı kendine çekti.

" İyiyim, sorun değil. Şunu bitirelim hemen. "

Çoktan kanamaya başlayan parmağımı kullanmamaya dikkat ederek birkaç dikişten sonra ipliği dişlerimle koparıp ayağa kalkmaya çalıştım.

" Parmağın nasıl? "

" Bundan daha kötülerini de gördüm. Küçük bir iğne beni öldürmez. "

Gülerek söylediğim şey onunda rahatlayarak gülümsemesine neden olmuştu. Masanın üzerinde duran peçetelerden bir top alarak elime bastırdım.

" Zhang Yixing? "

İsmini hala hatırlayamadığım M'in menejeri karşısında Lay'i görünce derin bir nefes alıp bıraktı.

" Yine tuvalette olduğunu sanmıştım. Malum, saatlerce çıkmıyorsun. "

Küçük bir kıkırdama ile dönüp ona baktığımda Lay'in kızarmış olduğunu gördüm.

" Hyung! "

Lay, sinirli bir şekilde menajere bağırdıktan sonra yanımdan uzaklaştılar. Tek başıma kaldıktan sonra parmağım için yara bandı aramaya başlayacaktım ki benden önce davranan kişi buna engel oldu.

" Al, parmağın için. "

Luhan, elindeki bir kutu yara bandı paketini yüzüme doğru tutunca ne yapacağımı bilemedim.

Bu da neydi böyle? Neden iyi davranmaya başlamıştı? Lee So Man'ın kızı olduğumu öğrendiği için mi böyle davranıyordu?

" İş kazaları büyük tazminatlara neden olur. Olur da bizi dava edersen Lee So Man'ın kızına verebilecek kadar paramız olmayabilir. "

Kurduğu cümle kulağa oldukça saçma geliyordu ve konuşurken de sürekli duraksamak zorunda kalmıştı. Korecesi çokta iyi değildi aslında.

Gülümsedim bana uzattığı paketi alırken.

" Sağol. "

Yanımızda kimse olmadığı için onunla yine gayri resmi konuşmaya başlamıştım. Açıkcası bunu taktığı da yoktu..

" Önemli değil. "

Oda gülümsedi.

Hayır, bu gerçek bir gülümsemeydi.

Luhan, bu sefer bana gerçekten gülümsemişti.

Çizgi film karekteri bambiyi her zaman severdim zaten. Peki bu onu da sevebileceğim anlamına gelir miydi?

Oh, My Daughter! (✓)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin