" Yani bu durumda önce Luhan hyung sana söylüyor sende kabul edersen Lay'e döneceksin. “
Ne?
Kafamda ki ziller şimdi yerine oturmuştu işte.
Rahatsız bir şekilde hemen yanımda oturan Bambi'ye döndüm. Bana kısa bir bakış attıktan sonra yeniden başka şeylere odaklandı.
Sonra diğer yatağımda oturan Lay'e döndüm. Sanırım yine her zamanki gibi annesine mesaj çekiyordu. Ona baktığımı kısa bir süre sonra fark edip benimle göz göze geldi. Gülümsedi, gamzesini gözler önüne serecek bir şekilde. Bende gülümsemeye çalıştım fakat rahatsızlığım her halinden belli oluyordu.
Bugüne kadar hiç kimseye, buna annemde dahil, seni seviyorum dememiştim. Duygusal bir yönüm yoktu, kesinlikle.
Peki şimdi be yapacaktım?
“ Bu sadece bir oyun Moonri. “
Lay endişemi görmüş olacak ki fısıldadı güler yüzlü bir şekilde.
“ Cennete 7 dakika kadar saçma bir oyun. “
Söylendim kendi kendime. Anlamadıklarını yüz ifadelerinden rahatlıkla görebiliyordum.
“ Tamam, o zaman ben başlıyorum. “
Oluşturduğumuz küçük dairede çok fazla kişi değildik. Chanyeol, Kris, Jongin ve Kyungsoo odanın bir köşesinde kendilerini yere sermiş bir şekilde uyumaya başlamışlardı, oyundan kaçarak. Xiumin ve Chen ise oyunun adını duydukları an yanımıza bile yaklaşmadan pratik odasını terk etmişlerdi. Kalan 6 kişi ve benimle oluşturulan çember oyuna başlamak için hazırdı.
“ Tamam, ben başlıyorum. “
Lider olarak Suho boğazını temizleyerek yüzüne daha önce görmediğim ciddi bir ifade yerleştirdi. Bu hali bile çemberde ki Sehun ve Baekhyun'u kıkırdatmaya yetmişti. Diğerleri kendini zor tutuyordu. Suho, Tao'ya döndükten sonra oyun tamamiyle başlamış oldu.
“ Seni seviyorum. “
Suho bacaklarının üzerinde bulunan elini kaldırıp Tao'nun yüzüne dokundu. Bu hareket fazlasıyla aşırıydı fakat oyunun kuralın da dokunmakta vardı galiba. Tao kendinden beklenmeyecek şekilde yüzüne ciddi ifadesini takınıp Suho'nun elinin üzerine kendi elini bastırdı.
“ Bende. “
Bu durumda onun duygularını kabul etmiş oluyordu. Aynı ciddiyetle yanında sakin kalmaya çalışan Sehun’a döndü Tao. Elleriyle yerden destek alarak kendini biraz daha Sehun’a yaklaştırdı. Biraz daha ve biraz daha. Yüzlerinin arasında birkaç santim kalana kadar. Oturduğum yerden bile Sehun’un kendini fazlasıyla zorladığını görebiliyordum. Gülmemek için dudaklarını birbirine bastırmış, yüzü tuhaf bir şekle girmişti.
“ Seni seviyorum. “
Bu Sehun için son darbe olup uyuyanları bile uyandıracak kadar güçlü bir kahkaha patlattı. Daha ilk turdan elenmişti.
“ Bu cidden çok saçma. Bu oyunu oynayamıyorum ben. “
Sehun ayaklarını havada savurarak geriye doğru bir takla atıp çemberden çıktı, küçülmesine neden olarak. Tao, yanında ki yeni oyuncu olan Baekhyun'a da aynı şeyi söyledikten sonra red edildi ve geriye Suho'ya döndü. Lider de onu centilmen bir şekilde red edince oyundan çıkmak zorunda kalmıştı. Ve böylelikle oyunun ileriyebilmesi için sadece sözler değil hareketlerinde lazım olduğunu anladım.
Baekhyun, aynı işlemi Luhan'a yapınca Bambi onu hızlı bir şekilde kabul ederek ortamın iyice gerilmesi neden olacak şekilde bana döndü. Sanırım gerilimi hisseden bir tek ben vardım, diğerleri heyecanlı bir şekilde Bambinin söze girmesini bekliyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oh, My Daughter! (✓)
FanfictionÇin mitolojisinde " Kaderin Kırmızı İpi " adında bir inanış vardır. İnanışa göre; Tanrı her insanın ayak bileğine kırmızı bir ip takar ve kaderleri birleşecek olan insanları bu ipler sayesinde birbirlerine bağlarmış. Bu ip esner, kördüğüm olur ama a...