"Defne," Annemin sesini duymamla homurdanarak diğer tarafıma döndüm. Bir Pazar günü de rahat bırak be kadın! "Of anne, bırak da bugün uyuyayım."
"Olmaz!" Annemin bağırışıyla resmen sıçramıştım. "Yani şey, olmaz bebeğim." Hayret, annem bana bebeğim demişti! Kesin evde biri vardı, kesin!
Yatağımdan kalkıp uyku mahmuru gözlerle anneme bakarken annem gülümsedi. "Melek teyzen geldi." İçimden 'O kim be?' desem de annemin kızacağını bildiğim için bir şey demeden tek kaşımı kaldırdım.
"Ya Defne! İnsan içine çıkmazsan böyle olur tabi!" Başımı 'yav he he' dercesine aşağı yukarı salladım. "Zaten şu sıralar gömüldün telefonuna. O telefonda ne varsa artık..." Yine mi başlıyoruz?
"Neyse anne, Melek kim?"
"Düzgün konuş kız! Melek teyze o." Annem dediği şey karşısında güldü. "Onun oğlu bana bir aralar Mine abla diyordu, sonra biz bunla kapıştık hangimiz daha yaşlı diye. Oğluna zar zor teyze dedittirdi." Annem kahkaha attı. "İşte bu Melek teyzen kahvaltıya geldi bize. Şu an mutfakta, biz de seni bekliyoruz." Annem baştan aşağı beni süzdükten sonra yine konuşmaya başladı. "Güzel güzel şeyler giy, saçını da tara. Melek'in karşısına tarla faresi gibi çıkma, tamam mı Defnecim?" Başımı aşağı yukarı salladım, annem odadan çıktıktan sonra telefonumu elime aldım.
Burak her zamanki gibi günaydın mesajı atmıştı, aslında her sabah günaydın mesajı atmasını seviyordum.
Ama Defne Keskin değil miyim sonuçta, yüzüne hayatta söylemem.
"Günaydın," yazmıştı.
"Günaydın, artık seni araştırmaktan vazgeçtim!" Burak'tan uzun mesajlar beklerken sadece gülücük atmıştı. "Tepkin bu kadar mı?" Burak tekrar gülücük attı.
Annemin sesini duymamla bakışlarımı telefondan ayırdım. "Defne, hadi! Seni bekliyoruz!"
"Annem çağırıyor, gitmem lazım."
"Nereye?"
"Melek Teyze diye hayatımda adını ilk defa duyduğum biri kahvaltıya bize gelmiş. Sanırım annemin arkadaşı."
"Git hadi, bekletme."
Mesajını okuyup telefonumu komodine koydum. En rahat pantolonlarımdan birini çıkarttım, üzerine de maviden aldığım beyaz tişörtü giydim. Maviden aldığım kısmı önemli bir nokta çünkü bu beyaz tişörte 25 tl verdim. Hiçbir deseni yok ama markası mavi sonuçta. Bir de 25 tl.
Giyindikten sonra banyoya ilerledim ve saçımı at kuyruğu bağlayıp mutfağa koştum.
Evin içinde neden koşuyorsun diye sorarsanız... Ben de bilmiyorum. Her şeyi bilmek zorunda mıyım?
Melek teyzeyi görünce "Hoşgeldiniz..." dedim ve elini öpmeye çalıştım. Ama elini çekti. Annem Melek teyzenin bu hareketini görünce gülmemek için kendini sıkıyordu.
"Hoşbulduk Defne," derken gülümsüyordu. Allahtan annemin gülmemeye çalıştığını fark etmemişti yoksa nasıl bozulacağını hayal bile edemiyordum.
Sandalyelerden birine oturduktan sonra hayvan misali yemeğe dalmak istedim ama annem alttan beni dürtünce İngiltere Kraliçesi tavrımı takındım ve Melek teyzeye döndüm. "Ay Defne, sen en son gördüğümde miniciktin." Gözlerimi devirmemek için kendimi zor tuttum, klişelerden nefret eden tek ben miyim?
"Küçükken de sarışındın, arkadaşlarınla dışarda oynardın..." Ulan annem bana anlatmamıştı bunları, bu kadın nereden biliyordu? "Biz sizin karşı komşunuzduk, sana hep sarı kafa denirdi, sonra küsüp giderdin." Pardon? Sanki bu anı daha önce yaşamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gizli Numara (Düzenleniyor)
HumorSerinin ilk kitabıdır. 16.08.2018 - Mizah'ta 1. - Kitap düzenleniyor. Defne, hayatının yeni yılda da aynı mükemmel sıkıcılıkla ilerleyeceğini düşünüyordu. Ama bilebilir miydi bir gizli numara tarafından aranacağını? Kim olduğunu bilmiyordu, ama b...