1.3

74.3K 4K 638
                                    

"Geri zekalı, sana inanamıyorum!"

"Hak etti ama!" yazdı Burak.

Cidden yaptığı şey inanılacak gibi değildi. Birkaç saat öncesine kadar Bengisu'yla beraber kafede oturuyorduk. Bengisu beni Umut adında bir çocukla tanıştırmıştı. Aslında tatlı çocuktu, en son hatırladığıma göre gülüşüne kadar harikaydı. O da 19 yaşındaymış, ama bizden farklı bir okulda okuyormuş.

Yanımızdayken telefonuna mesaj gelmişti. Umut da mesajı bildirimlerden okuyunca paniğe kapılmıştı. Tabi hiç kimse anlamamıştı, ama Umut'la sohbet ettiğim için bir anda gerildiğini fark etmiştim. Yanımızdan lavaboya gitme bahanesiyle kalkmıştı, geldiğinde ise dudağının kenarı kanıyordu. Burak'ın yaptığından emin değildim ama konuşurken sanki her gün yaşadığım bir şeymiş gibi Umut'un dövüldüğünden bahsetmiştim, verdiği cevap bile beni şaşırtmıyordu artık. 'Biliyorum.' Artık Burak'a ne demeliydim bilmiyordum.

"Çocuğu dövdün, farkında mısın? Ya bir şey olsaydı Umut'a?"

"Çok ayıp Defne, çocuğun başına bir şey gelmesini istemiyorsun ama gelecekteki kocanı hapse mi atarlar, öldürürler mi hiç umurunda değil! Çok alındım."

"Burak, şiddet hiçbir şeyin çözümü değil. Hala çocuğu neden dövdüğünü anlamadım bile!"

"Binlerce kez Umut'a senden uzak durmasını söyledim. Seni tanımadığını sanıyorsun ancak Bengisu seni Umut'a anlatmış. Bengisu'yla buluşmayı da o ayarladı, sırf seni oraya getirtmek için. Defne, o kadar safsın ki. O çocuğun amacının sadece arkadaşlık olduğunu düşünecek kadar safsın."

Şaşkınlıktan çenem neredeyse yere düşecekti.

"Ama bu kadar saf olman benim için iyi oluyor, kendimi senin kahramanın gibi hissediyorum!"

Haklı olabilir miydi? Yan yana otururken Umut'un bana karşı hiçbir rahatsız edici hareketi olmamıştı ama muhabbet ederken hep bel altı şakalar yapıyordu. Beni rahatsız etse de bir şey dememiştim, ama şimdi düşününce... Burak'a hak vermekten başka çarem yoktu.

"Kahramana ihtiyacım yok ki benim, koruma artık beni!"

"Minik bir şeysin zaten, bırak da koruyayım."

Gülümsedim.

"O kadar da minik değilim."

"Benim için miniksin, ama sadece benim miniğimsin."

Yeniden gülümsedim.

Aynı mesajı birkaç kere okudum, birkaç kere daha gülümsedim.

"Ya başkasının miniği olursam?"

"Döverim o zaman. Ama seni değil, sana kıyamam çünkü!"

Halbuki az önce şiddetin hiçbir şeyin çözümü olmadığını anlatmaya çalışıyordum. Yanaklarım ısınmaya başlayınca hemen konuyu değiştirdim.

"Annem bir an önce eve gelse gerçekten çok güzel olacak. O kadar açım ki, yemek yapmayı bile bilmiyorum!"

"Eğer evlenirsek sana yemek yapabilirim."

Yuh! İnanamayıp doğrulamak istercesine mesaj yazdım.

"Ciddi misin?"

"Evet."

"Bak, aklıma harika bir şey geldi! 14 Şubat yaklaşıyor ya hani? Animelerden öğrendiğim kadarıyla Japonlar kurabiye yapıyorlar ve sevgililer gününde birbirlerine veriyorlar." Doğru mu hatırlıyordum acaba? "Tam olarak böyle olmayabilir ama!" yazdım düzeltmek için. "Biz de birbirimize kurabiye yapıp belirlediğimiz bir yere koyalım, ne dersin?"

Kabul etmeyeceğini düşünmüştüm ancak etmişti. "İyi fikir. Ancak gözetlemek yasak!"

Kaşlarımı çattım, bütün plan bozulmuştu.

"Gözetlersem ne yaparsın?" yazdım hemen.

"Öperim."

Yanaklarım ısındığı anda telefonumu yastığın altına koydum.

Üzgünüm Burak ama sanırım sana bağlanmaya başlıyorum.

Gizli Numara (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin