8.4

33.3K 1.7K 355
                                    

Otele geldiğimizde eşyalarımızı görevliye verdik ve odaya gittik. Ben, Yaprak'la iki kişilik odada kalıyordum. Burak, tek başına kalıyordu ve annemle Melek Teyze de bir odada kalıyordu. Yaprak'la nasıl baş edeceğimi bilmiyordum bile.

Valizimi açıp kıyafetlerimi dolaba yerleştirirken Yaprak'ın sesini duydum. "Bak Defne, ben küçük bir kız çocuğu olduğum için burada benim sözüm geçer." Bana adımla hitap etmesine mi üzülmeliydim yoksa işine geldiğinde kendini küçük bir kız çocuğu ilan etmesine mi? Davranışları o bahsettiği küçük kız çocuğunun aksiydi. "Her neyse, gece 2'den önce uyumak yasak çünkü ben uyumadan önce birileri uyuyunca canım sıkılıyor. İkincisi, ben dağınıklığa gelemem dolabını dağınık görürsem bütün kıyafetlerini yere fırlatırım. Üçüncüsü, abim bana takılmaya çalışırsa beni koruyacaksın yoksa seni de abimi de odaya almam. Dördüncüsü... Ne yapıyorum ne ediyorum, kör ve sağır olacaksın. Tamam mı?" Yaprak o kadar ciddi ve tehditkardı ki hayır demeyi düşünmemiştim bile. Ancak aynı odada kalıyorsak o benim sorumluluğumda demekti ve ona sahip çıkmalıydım.

"Oda içinde yaptığın her şeye karşı kör ve sağırım ancak oda dışına çıkmana izin vermem," dediğimde Yaprak gözlerini devirdi. "Ay, sanki sen odada duracaksın ya..." Derken?

"Anlamadım?"

"Diyorum ki..." dedi Yaprak valizini duvara dayarken. "Bırak kıyafetlerini yerleştirmeyi, akşam yemeğine geç kalacağız!" Başımı aşağı yukarı salladım ve valizimin fermuarını çekip bilekliğim ve kolyemi takıp odadan çıktım. Garip bir şekilde dışarısı çok serindi ama otelin içi sıcaktı ve leş gibi kokuyordu. Burak'la odalarımız yan yanaydı ancak annemin ve Melek Teyze'nin odası bir alt kattaydı.

Burak bir anda kapıyı açtı, üzerinde beyaz bir tişört ve siyah pantolon vardı. Elinde de ince, siyah bir ceket. Bir anda eğilip ayakkabısını bağlamaya başladı. "Annemleri de çağır Yaprak, iki saate hazırlanır annem şimdi." Yaprak, başını aşağı yukarı salladı ve koşarak merdivenlere gitti. Burak ayağa kalkıp bir anda beni belimden kavradı, yanağımdan öpüyordu ki onu ittim. "Burak, burası aile oteli. Davranışlarına dikkat eder misin?"

"Eee, ne olmuş?" dedi sırıtarak. "Benim ailem sensin."

"Aynısını otel söylemiyor ama," dedim ve bilekliğimi ona gösterdim. Benim bilekliğim reşit olmadığım için yeşil, onunki pembeydi. "Ben alkol alamayacağım..." dedim yapmacık bir üzüntüyle.

"İyi, ben gece klübe giderim o zaman?" diyerek bir soru yönelttiğinde kendimi Yaparsın Aşkım yarışmasında hissettim. Birazdan İlker Ayrık fırlayacak ve "Deplasmana gidebilir miyiz Burak'la?" diye bir soru yöneltecekti. Ben de yeni gelin edasıyla "Hayır! İmkansız, ölümü çiğnemeniz lazım!" diyerek saçma sapan triplere girecektim. Acaba ben yeni gelin olsam nasıl olurdum? Biskremleri koltuğa oturtmak ya da ayıcık şeklinde pankekler yapmak istemiyordum.

"Git," dedim kestirip atarak. Gerçekten, Burak'ı sıkmama hiç gerek yoktu çünkü Ela olayıyla da ona olan güvenimin neden bu kadar tam olduğunu anlamıştım. 

Akşam yemeği için tabağımı gerekli gereksiz her şeyle doldurdum. Çin makarnasından tutun da sushi'ye, fasulyeden tutun da pilava kadar... Tabağımda her şey karman çorman duruyordu. Bir de Burak'ın tabağına baktım... 

Sadece salata ve tavuk koymuş.

Ay, şaka olmalı bu!

Obesofobim olsaydı keşke benim de. Çünkü birazdan yediğim yemeği bütün suratıma bulaştırarak iştahla yiyecektim. Masaya oturduğumuzda, annem ve Melek Teyze karşımıza, Burak yanıma, Yaprak da masanın ucuna oturmuştu. Hepsinin tabağı arasında en çok yemek alan bendim. Utançla başımı öne eğdim. Gözüm doymamıştı ki midem doysun!

Gizli Numara (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin