9.9

25.8K 1.5K 406
                                    

"Defne, Defne!" Kolumdan dürtülmemle uyanmam bir oldu. Dürten kişi Yaprak'tı. "Ne oldu Yaprak?"

"Telefonun çalıyor sabahtan beri, Hazal arıyor." Kaşlarımı çatarak telefonumu elime aldım. Ne diye sabahın köründe aramıştı ki? Bildirimlere bakınca olduğum yere sindim. Hazal 7 kere, Cemre ve Şeyda da 3 kere aramışlardı. Hemen Hazal'ı aradım.

"Efendim Hazal?"

"Kanka, sana çok önemli bir şey söylemem gerek." Meraktan kudurmak üzereydim.

"Neymiş?"

"Defne, o kadar kötü bir şey ki ağzın bir karış açılacak."

"Söylesene o zaman Hazal!" dedim Hazal'a çıkışarak. Beni sinir edip duruyordu.

"Nasıl söyleyeceğimi bilsem söyleyeceğim de... Bak Defne, çok tepki verme. Tamam mı?"

"Hazal söyle artık, kafanı uçurmak istiyorum!" dedim, sinirim tepeme fırlamıştı. Burak'a fevri demiştim ancak ben ondan daha fevriydim.

"Şey... Aslında bir şey yok Defne. Sadece beni, Şeyda'yı ve Cemre'yi çok ihmal ettiğin için sana böyle bir şey yapmaya karar verdik."

"Hazal," dedim sakince. "Sen tam bir geri zekalısın. Cemre ve Şeyda da öyle. Bunun intikamını alacağım," dedim ve telefonu yüzüne kapattım. Arkadaşlarım gerçekten çok garipti. Kalp kriziyle uyanmamın gereği var mıydı gerçekten?

Yataktan kalktım ve aynaya ilerledim. Allah'ım, o kadar kötü görünüyordum ki! Benim gibi makyaj aşığı biri için günlerdir makyaj yapmamak mucize gibi bir şeydi.

Bugün bir şey olmamasını umut ederek bikinimin üzerine kıyafetlerimi giydim ve odadan çıktım. Yaprak da arkamdan geliyordu. Artık normal, sıradan ve keyifsiz bir gün geçirmek istiyordum. Otele geldiğimizden beri otel aktiviteleri dışında her şeyi yapmıştık.

Kahvaltıya indiğimizde annemlerin ve Burak'ın zaten kahvaltıya başladıklarını gördüm. Yaprak'la birlikte tabaklarımızı bütün kahvaltılıklarla doldurduk ve yanlarına ilerledik. Beklediğimin aksine artık parmağımdaki yüzük bile gözlerine batmıyordu.

"Günaydın!" dedi Melek Teyze oldukça sevecen bir sesle. "Dün gece geç geldik, uyumuşsunuz hemen! Neler yaptınız bakalım?"

Burak bir anda dönüp Yaprak'a baktı. Bakışlarından bile ne kadar sinirli olduğu anlaşılıyordu. Dün akşam Yaprak uyuduğu için hesabını bile soramamıştı.

"Dün çok yorucuydu, biz de akşam film falan izledik," dedi Burak. Dün akşamki yakınlaşmamız aklıma gelince kafamı öne eğdim. O bizim... İlk yakınlaşmamız mıydı?

"Tatil çok güzel geçiyor," dedi Yaprak imayla.

"Joe nasıl tatlım? İngilizcen gelişsin diye izin veriyorum sana, umarım bunu unutmadan hareket ediyorsundur," dedi Melek Teyze Yaprak'a doğru. Annem sessizliğini koruyordu. Şu an Melek Teyze, Yaprak ve Burak olmasa hararetli bir kavgaya girişecek gibiydik. "Evet anne," dedi Burak. "O kadar dikkat ediyor ki, Yaprak'ı ilk defa bu şekilde aklı başında gördüm."

Laf soktuğunun ikimiz de farkındaydık. Annem de fark etmiş olacak ki gözlerini gözlerime sabitleyip başını 'Ne oldu?' anlamında sağa sola salladı. Gözlerimi annemden çekip önümdeki kahvaltı tabağına yönlendirdim ve guruldayan midemi doldurmaya başladım.

Kahvaltım bittiğinde Burak'la birbirimize baktık. Koskoca otelde yapacak hiçbir şey kalmadığı için bugün annemlerle takılacaktık. Zaten geldiğimizden beri doğru düzgün onlarla zaman bile geçirmiyorduk.

Havuz kenarına geldiğimizde annem mızmızlandı. "Ay, her gün havuzdayız. Bugün sahile inelim, denizi özledim ben!" Vay anam vay, bizdeki lükse bakar mısınız? Kadın havuzu beğenmiyordu.

Gizli Numara (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin