Gözlerimi odama süzülen güneş ışıklarına değil, Burak'ın sayı saymasıyla açmıştım. "Bir," heceleri uzatıyordu. Gözlerim uzun süre uyumaktan birbirlerine yapışmıştı. En sonunda gözlerimi açıp etrafıma baktım. Burak'ın kollarındaydım ve havada bir ileri bir geri hareket ediyordum.
"Burak sakın!"
"İki," Burak uyandığımı görünce bana bakarak gülümsedi. "Üç!"
Havuza atılmıştım.
Ah, siz dün gece ne olduğunu merak ediyorsunuz...
Burak'a odaya gitmem gerektiğini, annemlerin 1 saate kalmadan bizi arayabileceklerini söyledim. Annem bu kadar aksiliğin üstüne bir de beni Burak'ın odasında görürse kellemi uçururdu. Burak'ın zaten aklı yerinde olmadığı için cümlemi bile tamamlayamadan uyumuştu. Tabi, her şey bu değil...
12 saat önce
"Her an arayabilirler," dedi Yaprak sıkıntıyla. "Ne diyeceğiz? Nasıl bir açıklama yapacağız? Of! Annem kesin abimin alkol aldığını anlayacak! Hayır ne diye alkol alıyor anlamıyorum ki... Tadı da çok kötü. Hayatında da her şey yolunda, neden yani?" Yaprak'cığım, o kadar haklısın ki... Yalnız bu açıklamayı Burak'a yapman gerekiyor, bilesin.
"Ağız birliği yapalım. Burak zaten sabaha kadar uyanmaz," dedim ayağa kalkarken. "Bak, annemler gelince ikimizin kavga ettiğini söyleyelim."
"Defneciğim, annemler gelmeyecek. Saat 2'de mekanın önünde olun dediler. Orada bizi göremeyince bizi arayacaklar."
"Bakacak mıyız telefona?" diye sordum Yaprak'a. Benden küçük birinden akıl alıyordum.
"Telefona bakmazsak polise kadar giderler," dedi Yaprak. "Hem... Neden bizim kavga ettiğimizi söylüyoruz ki? Şimdi düşündüm de... Abim yüzünden annemin bana tavır almasını istemem."
"O zaman şöyle yapıyoruz..." dedim aklıma gelen dahiyane fikirle. "Burak bir anda bayıldı!"
"Annem de yedi," dedi Yaprak. "Hayır, abimin yine migreninin tuttuğunu, bu yüzden onu apar topar otele getirdiğimizi söyleyeceğiz. Nasıl geldiniz diye sorarlarsa taksi diyeceğiz." Burak'ın migreni mi vardı? Onun hakkında hiçbir şey bilmiyordum.
"Burak'ın migreni mi var?" diye sordum bir anda. Yaprak başını aşağı yukarı salladı. "Var. Ama çok fazla atak geçirmiyor. 2 sene önce çok kötüydü."
"Sizin abimle aranızda 3 yaş mı var?" diye sordu Yaprak bir anda. Bunu neden sorduğunu anlamamıştım bile.
"Hayır, ben bu sene 17 yaşına girdiğim için yalnızca 2 yaş var. Hatta 1 yaş birkaç ay..."
Bir anda masanın üzerindeki telefonum titremeye başladı. Annem arıyordu. Bu beş harf, Yaprak'ın da benim de kalbimi gümbür gümbür attırmaya başlamıştı. Açıp korkak bir şekilde telefonu kulağıma götürdüm. "Efendim annem, sultanım, her şeyim, prensesim, canım, canıma can katanım... Efendim?"
"Defne!" Annem aşırı sinirliydi. Ama haklı kadın... Çocuğuna güvenip gezmesine izin veriyor, sonra bir bokluk oluyor. "Efendim validem?"
"Nerdesiniz siz?"
"Şey, oteldeyiz." Annemin bir anda bağıracağını düşündüğüm için telefonu kulağımdan çektim ama beklediğimin aksine bağırmadı, hatta yumuşak bir sesle konuşmaya başladı. "Ha, tamam güzel kızım, biz Melek'le saat 2'de orada olamayacağız siz otele geçin diye sizi aramıştım zaten." Ağzım bir karış açık Yaprak'a bakıyordum. Sizde de oluyor mu, biriyle telefonda konuşurken karşınızda duran insanın tam gözlerinin içine bakıyor musunuz?
"Biz çoktan geçtik. Canımız çok sıkıldı, yapacağımız başka bir şey de yoktu. Burak alkol almak istedi ama ona ben engel oldum, otele getirdim," dediğimde annem Melek Teyze'ye seslendi. "Duy Melek, duy. Burak alkol alacakmış, bizim kız izin vermemiş otele geçmişler." Ah ah, yalancılıkta master yapmıştım.
Melek Teyze'den gülme sesleri gelince gülümsedim. "Tamam Defne, uyuyun siz hadi." Annem telefonu yüzüme kapattı. Yaprak, çıt çıkmadığı için zaten bütün konuşmaları duymuştu. Yatağa uzandı. "Ben yatıyorum."
"Yaprak..." dedim boğuk bir sesle. "Melek Teyze Burak'a, Defne'den ayrıl mı dedi?" Yaprak ofladı.
"Sonra konuşuruz Defne."
"Hayır!" diye bağırdım. "Bir şeyleri öğrenmek istiyorum artık Yaprak! Her şeyi sonradan öğrenen salağın tekini oynamaktan sıkıldım artık."
"Evet öyle dedi!" diye bağırdı Yaprak bir anda. Yaprak'ı ilk defa sinirlendirmiştim. "Öyle dedi Defne! Her şeyi sonradan öğrenen salağın teki falan değilsin. Ben de her şeyi sonradan öğreniyorum ama senin gibi saçma sapan küçük detaylara takılmıyorum!"
"O zaman takılsan iyi edersin Yaprak! Ben artık salağı oynamak istemiyorum. Sen oynamak istiyorsan keyfin bilir," dediğimde Yaprak çenesini sıktı.
"Git odamdan!"
"Burası senin odan değil!" Görümcemle kavga ediyordum ve gittikçe alevlenecek gibi duruyordu.
"Kim cam kenarındaki yatakta yatıyorsa oda onundur. O yüzden oda benim, sen de git nerede uyuyorsan uyu! Umurumda bile değilsin."
"Benimle kalmak istemiyorsan asıl sen git," Bağırmaktan boğazım ağrımıştı.
Yaprak bir anda elime telefonumu tutuşturdu ve beni kapıya doğru itmeye başladı. "Ben. Sana. Git. Dediysem. Gideceksin!" Ve bir anda kendimi kapının önünde buldum.
Burak'ın odasında uyuyamazdım, annemler beni orada görürse gerçekten öldürürlerdi. Ne yapacağımı düşünerek otelin koridorlarında yürümeye başladım. Aile oteliydi, başıma bir şey gelme ihtimalinin çok az olduğunu biliyordum ama bu saatte otelde uyanık olmak biraz korkutuyordu.
Aşağı inip ayağımla havuzun suyunu dalgalandırdım. Bunu yapmak nedensiz şekilde hep çok hoşuma gidiyordu. Etrafıma baktım, kocaman havuz alanında bir ben vardım.
Şezlonga ilerledim ve kuruldum. Çok rahat değildi ancak 10 saat dayanabilirdim, öyle değil mi?
Ve tadam, 10 saat dayanmamın üzerine suya atılmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gizli Numara (Düzenleniyor)
HumorSerinin ilk kitabıdır. 16.08.2018 - Mizah'ta 1. - Kitap düzenleniyor. Defne, hayatının yeni yılda da aynı mükemmel sıkıcılıkla ilerleyeceğini düşünüyordu. Ama bilebilir miydi bir gizli numara tarafından aranacağını? Kim olduğunu bilmiyordu, ama b...