6.8

44.9K 2.5K 242
                                    

"Ee, ne yapacaksın o zaman?" dedi Hazal bana bakarken. Gerçekten Burak'la nasıl görüşeceğimizi bilmiyordum.

"Bilmiyorum, ama aramızdaki kilometreler sadece birer sayı olacak bundan eminim," derken gülümsüyordum. Burak'a her şeyden çok güveniyordum.

"Peki, öyle olsun. Ben gidiyorum, yemek yedikten sonra burada olursan gelirim," dediğinde başımı aşağı yukarı salladım. Kütüphanedeydik, ders çalışmaya başlamıştık ikimiz de. Gerçekten çok önem veriyordum artık.

1 saat daha ders çalıştıktan sonra ara vermeye karar verip telefonumu elime aldım. Of, zaman ne kadar da hızlı geçiyordu! Gerçekten 9'a başladığım günü daha dün gibi hatırlıyordum ve... Şu an 12. sınıfa geçiyordum.

Whatsapp'a girip Burak'a mesaj attım.

Defne: napion

Burak: türkçe süper

Burak: allahtan sayısalcısın

Defne: hahshfopelhlslglödövös

Defne: çok yoruldum ya

Burak: ben de çok yoruldum kuzucum

Burak: sabahtan beri valiz hazırlamakla uğraşıyorum

Ah, kalbim.

Burak: birlikte hazırlayalım

Defne: ne?

Burak: annem babam ve yaprak birlikte duvar kağıdı bakmaya gitti

Burak: sanırım yaprak'ın odasını yenileyeceklermiş

Bu bize gel demek miydi?

Burak: neredesin, alayım seni?

Defne: kütüphanedeyim

Yaptığım gerçekten... Ah, kendimden utanıyordum.

Sevgilinin evine gitmek mi... Burak'a güveniyordum. Aklımdan kötü bir şey yaptığım düşüncesini silip attıktan sonra kitapları çantama koyup kütüphaneden çıktım.

10 dakika sonra önümde siyah bir araç durunca içine baktım. Burak?

Ön koltuğun kapısını açtı ve gelmemi işaret etti. Dediğini yaptım ama şaşkınlığımı gizleyemiyordum. Burak ve araba sürmek?

"Ne alaka bu?" dedim arabanın tavanına dokunurken.

"Ehliyetim var," dedi suratını sola çevirerek. "19 yaşındayım ya hani." Gözlerimi devirdim.

"Ben 17 yaşındayım. Ah, gerçekten aramızda çok yaş farkı yok ama öyleymiş gibi... Benim ehliyetim yok!"

"Çünkü sen reşit değilsin güzelim," dedi sağ eliyle suratıma düşen saçları arkaya ittirirken. "Hem... Önce üniversite sınavına gir." Başımı aşağı yukarı salladım.

"Bu senin araban mı?" dediğimde başını sağa sola salladı. "Babamın. İki tane arabası var, birini gençlik zamanlarında yatırım olsun diye almış. Kendi onu kullanıyor. Eğitimim için ayırdığı parayla da bunu aldı. Devlet üniversitesi kazanacağımı düşünmemişti," dediğinde kaşlarımı kaldırdım.

"Şey..." dediğimde bana baktı. Söylemeli miydim?

"Efendim?" Arabayı sürerken ara ara suratıma bakıyordu, gerçekten çok rahatsızdı.

"Şey gibi olduk ya..."

"Ne gibi?"

"Şey işte, of!"

"Ne?"

"Ne ne?"

"Defne, ne gibi olduk?" Kırmızı ışıkta durunca bana döndü. "Söyle."

"Evli çift gibi olduk," dediğimde tekrar önüne döndü ve gülümsedi.

"Belki o da olur," dedi boğuk bir sesle. Çenemi havaya dikip konuştum.

"Olmaz, ben kariyer yapacağım." Eğilip yanağımdan öptü.

"İlmiz, bin kiriyir yipiciğim," Kendimi tutamayıp güldüm, ağzımı oynatması çok komikti.

"Cidden!" Hafifçe koluna vurdum. "Sabah, alarmla uyanıp kahvaltımı yapacağım, portakal suyu içeceğim ve koşuya gideceğim, köpeğimle. Sonra eve gelip duş alacağım ve hazırlanıp işe gideceğim." Saçlarını düzeltti.

"Eksik bir şey var," dediğinde ona döndüm. "Köpeğimiz Fındık." Gülerek tekrar koluna vurdum.

"Salaksın." Tekrar yola çıktığımızda Burak bir şarkı açtı. 'Dolu kadehi ters tut, Belki.'

Sözleri mırıldanırken ona baktım. O da bana.

Duygusal bir adam olamadım hiçbir zaman

Derdini anlatan ya da hislerini paylaşan

Sahiden bu yaptığın iş değil

Kalbine biraz dokunsan yeter

Biraz da olsa görsem bir meyil

Belki de devam etmemize değer

Duygusal bir kadınım

Geri geri gider her adımım

Daha önce böyle bir adamın peşinden hiç koşmadım

Sahiden bu yaptığın iş değil

Kalbine biraz dokunsan yeter

Biraz da olsa görsem bir meyil

Belki de devam etmemize değer

"Şuradan sola döneceğiz," dediğinde ona baktım. Ne çabuk gelmiştik! "Sağa mı dönsek?"

Gülümsedi.

"Burası tokiye gidiyor ama," dediğinde ona bakıp omuz silktim. O da benim yaptığımın aynısını yaptı ve arabayı oraya doğru sürdü.

Toki gerçekten çok ıssızdı. Şehirden çok uzaktı ve market bile yoktu bu civarlarda. Okul, kafe... Hiçbir şey yoktu. Sadece bir sürü çocuk parkı vardı. Gerçekten bir sürü.

Bir süre sonra yolun ortasında durduğumuzda ona baktım. "Ne oldu?"

"Bir sorunumuz var..."

"Ne?" dedim bir anlık heyecanla.

"Sanırım benzinimiz bitti."

Gizli Numara (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin