4.2

62.6K 3.4K 727
                                    

"Öyle yani Hazal..." dedim ağzımdaki sakızı uzatırken. "Kardeşiyle tanıştım."

"Hâlâ inanamıyorum ya... Bu bana Burak'ın bir oyunu gibi geliyor. Bilerek Yaprak'ı karşına çıkarmış gibi..."

"Bu Burak'ın değil, kaderimin oyunu," dediğimde Hazal gülmeye başladı. Yere cipsleri dökünce kaşlarımı çattım. "Terbiyesiz, topla lan onları!"

Hazal tamam anlamında başını salladı ve cipsleri toplamaya başladı. Ben de telefonumu çıkartıp Burak'ı aradım. İkinci çalışta açtı.

"Şey, naber?"

"Sen de iyice alıştın ha, sevgili gibi olduk." Kurduğu cümle üzerine güldüm.

"Of Burak, iyice boka sardın ha. Sesini biliyorum, kişiliğini biliyorum... Dış görünüşün de biraz aklımda." Hassiktir!

"Haha, nerde gördün beni?" O kadar kasmamıştı.

"Şeyda'nın telefonunda." Bir kahkaha sesi duydum.

"O ben değilimdir belki." Aklımı mı karıştırmaya çalışıyordu?

"Sensin işte olum, gece fotoğraf atmışsın Şeyda'ya. Sensin." Burak sesli bir şekilde nefes aldı.

"Yakışıklıyım demiştim."

"Yaa, o kadar yakışıklısın ki odamdaki boş duvarı nasıl değerlendirsem diye düşünüyordum ki seni gördüm, çerçevelettim hemen fotoğrafını. Tam bir Berkecan tipi var sende." Burak güldü.

"Evet evet, tam Berkecan'ım. Sen de benim Pelinsu'msun." Kusma sesi çıkardım.

"Yaa Berkecan ne var bir gün Emre'lerde kaldıysam, Emre'nin evinde tek yatak vardı birlikte yatmak zorunda kaldık yani, abi çomar mısın bunları kafaya takacaksan ayrılalım." Burak birden hönkürünce telefonu kulağımdan çektim. Sonra konuşmaya devam ettim. "Yağmur yağıyordu üstümü çıkarmak zorunda kaldım Berkecan, yobaz mısın?"

"Şimdi gülüyorum ama gerçekten Berkecan olsaydım katil olabilirdim." Bu sefer de ben hönkürdüm.

"Ben Pelinsu değilim. Sen de Berkecan değilsin, çıkaralım bunları aklımızdan." Burak 'hıhı' sesi çıkardı. Daha sonra başka biriyle konuştu. "Of, git başımdan. Ya hayır dedim! Olmaz, şımarma." Gözlerimi devirdim. "Yaprak, hayır dedim!" Ah, Yaprak'la konuşuyormuş!

Yaprak telefonu kulağına tuttuğunda nefes nefese kalmıştı. Boğuşmuşlar herhalde aq. "Yaprak, şu kapıyı aç!" Burak'ın sesini duydum. Aferin kız, Burak'ı nasıl alt ettin bilmiyorum ama helal.

"Defnoş, naber?" Yaprak'ın sesini duyduğumda gülümsedim ve hoparlörü açtım, Hazal'ın da duyması için. Zaten tam bu konuyu konuşuyorduk. Hazal Yaprak'ın sesini duyunca gözlerini pörtletti.

"İyiyim Yaprak, sen nasılsın?"

"Ben de iyiyim. Evde misin? Kim var yanında?"

"Kimse yok, tekim." Hazal'a bakıp göz kırptım.

"Ha tamam," Birden bir gürültü koptuğunda Yaprak hızlıca konuşmaya başladı. "Defne, bu abim birkaç gün sonra ne yapacakmış biliyor musun?" Birden Yaprak'ın dediklerini anlayamamaya başladım, çünkü biri ağzını tutuyordu. Kelimeler gevelenirken Hazal güldü.

Ya Allah kahretsin! Tam duyacaktım!

"Çık odadan!" Burak'ın Yaprak'a bağırışını duydum. Ay, neden bağırıyordu ki çocuğa? "Geldim, Defne."

"Niye bağırıyorsun kıza?" Sesim sitem dolu çıkmıştı.

"Gelmiş telefonu kaçırıyor aptal! Yazılıları düşük geldiği için telefonu yasaklandı, annem de artık vermiyor telefonunu. Şimdi sıra benimkinde." Güldüm. Hazal konuşunca birden ona döndüm.

Gizli Numara (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin