"Sana cidden çok teşekkür ederim Burak, hayatımı kurtardın!"
"O kadar da önemli değil."
Neler olduğuna gelirsek... Burak'a biyoloji sorularını atmıştım. Burak da şıklarını atmıştı. Benim gibi tembel bir öğrencinin biyolojiden yüksek alması akıl işi değildi ama soruların altına açıklamalarını yazdığım için hocanın yapabileceği bir şey yoktu.
"Bir dahakine yapmam ama. Çalışacaksın!"
"Ya yemi ederim ki çalışıyorum ama anlamıyorum!"
"Bir gün beraber çalışırız o zaman."
Yazdığı şeyi okuyunca donup kaldım. Yalnız bir sorunumuz var Burak Bey, siz daha benim karşıma çıkmıyorsunuz, bana nasıl ders çalıştıracaksınız?
Elimde duran telefonumun çalmasıyla bakışlarımı arayan kişinin adına yönlendirdim Annem arıyordu. Telefonu kulağıma götürdüm ve konuştum.
"Efendim, anne?" dedim sesimin bezgin çıkmasına dikkat ederek. Annem beni hep aramazdı, aradığı zaman da ya azarlamak için arardı ya da kavga etmek için. Neden aradığını merak ediyordum.
"Defne? Nerdesin sen?" Hiç şaşırmamıştım. Şimdi büyük ihtimalle konum atmamı falan da isterdi bu. "Okuldayım?"
"Tiyatroya gideceğiz biz babanla. Eve gittiğinde bizi bulamazsan diye söyleyeyim dedim." Başımı aşağı yukarı salladım ama annem bunu göremediği için onu anladığımı belirten bir 'hıh' sesi çıkarttım. Bu nasıl cümle anasını satayım, beynim yandı.
"Telefonu kapatsın dersine baksın." Arkadan babamın sesini duyunca gözlerimi devirdim.
Annem telefonu kapatınca oflayarak Hazal'a döndüm. Hazal'ın bugün elinden telefon düşmüyordu, çünkü sevgili yapmıştı. Ah, Hazal. Artık benimle zaman geçirmeyecek olman beni cidden üzüyor. Hazal beni fark edince telefonunu masaya koyup bana baktı. "Noldu?"
"Annem, tiyatroya gidecekmiş de onu haber verdi." Hazal güldü. "Valla Mine teyzeden bahsediyorsak 12 saat boyunca dışarı çıkmamış olması mucize gibi bir olay."
"Haklısın valla." dedim Hazal'a gülümserken. "Ee, sevgilin napıyor, nasılsınız?" Hazal tam cevap verecekti ki başka bir ses işittim. "Pişt," Cemre'nin seslenmesiyle ona baktım. "Yarın voleybol maçı var. Geliyor musunuz? Yarı final maçı." Gözlerim sevinçten parladı.
"Tabi ki lan, soru mu bu? Saat kaçtaymış?" Hazal'a baktığımda bana göz kırptığını gördüm. "4:30'da."
"Tamamdır, geliyoruz. Değil mi Hazal?" Hazal sırıttı. Sorumu tekrarladım. "Değil mi Hazal?"
"Bilmiyorum kanka ya. Bu erkek maçı olduğu için Kaan izin vermeyebilir."
"Başlatma şimdi Kaan'a!" Cemre verdiğim tepkiyi görünce güldü. "Sen benim en yakın arkadaşımsın! Gelmek zorundasın, duydun mu?" Hazal başını aşağı yukarı salladı. "Tamam, geleyim bari."
"Ha bir de size bir şey söyleyeceğim." Cemre karşımızdaki sıraya otururken Hazal da ben de gözlerimizi Cemre'den ayırmamıştık.
"Okulun Çanakkale gezisi varmış. Gidecek misiniz siz?" Başımı sağa sola salladım. Maşallah maşallah, ne kadar aktiviteli bir okuluz. Allah bozmasın. Her ay gezimiz falan oluyor, geçen hafta da New York'a gittik.
"Ben gidiyorum." Hazal'a 4 numaralı pis bakışımı attım. Ya ben gitmiyorum sana noluyor?
"Napayım kızım? Çanakkale'de anneannem oturuyor, hem onu da ziyarete gitmiş olurum." 4 numaralı bakışımı hemen düzelttim ve elimi sıraya koydum. "Ben de gidiyorum o zaman!" Hazal gülümseyip yanağımdan makas aldı. Telefonu çalınca pis pis sırıtarak ekranı bize çevirdi. "Sevgilim arıyor, hadi ben kaçtım."
"Geri zekalı ya." Cemre de ben de gülüyorduk. Bu Hazal harbiden maldı. Hatta süzme maldı yani, ne eksik ne fazla.
"Siz şu Burak'la naptınız?" Cemre'nin sorusunu duyduğumda bakışlarımı ona yönelttim.
"Napalım biz de işte, kovalamaca oynayıp duruyoruz. Ben onu bulmaya çalışıyorum, o kaçıyor. Ama ben sıkıldım artık." Cemre anladığını gösterirmiş gibi başını aşağı yukarı salladı.
"Ee, napacaksın o zaman?"
"Bilmiyorum. İçimde Burak'ın ya tanıdığım biri çıkarsa düşüncesi var. Bu yüzden belki de anonim olarak kalması daha iyidir." Oflayarak gözümün önüne düşen saçımı kulağımın arkasına ittirdim. "Bilmiyorum yani. Ama bana her konuda çok yardımcı oluyor. Mesela biyolojiyi onun sayesinde geçtim."
"Şaka?" Cemre'nin verdiği tepkiye güldüm.
"Gerçek."
"Cemre, Dilara Hoca seni çağırıyor." Sınıfın gereksizi Tarık'ın sesini duyunca Cemre ayağa kalktı. Elini omzuma koyup konuşmaya devam etti. "Bu çocuğu kaçırma, bu devirde kimse kimseye kopya vermez."
Cemre'nin arkasından bakarken güldüm. Cemre de tam bir geri zekalıydı. Daha doğrusu bütün arkadaşlarım geri zekalıydı, ama benim de çok bir farkım yoktu.
Telefonumu çıkarıp whatsapp'ı açtım ve Burak'la olan konuşmaya girdim.
"Haklısın, belki bir gün çalışırız."
"Bak beni şımartma çünkü başka şeyler de isterim! Mesela, bir gün de playstation'a gideriz."
Yazdığı şeyi okuyunca kahkaha attım.
"Olur, ben çok güzel oynarım biliyor musun? O gün yiyeceğin goller yüzünden karnın doyabilir."
yazıyor...
"Sorun yok, ancak her gole öpücük isterim."
"Oha!" yazdım hemen. "Daha karşıma bile çıkmadın! Önce karşıma çık, öpücük mevzusunu sonra düşünürüz!"
"Söz mü?"
Derin bir nefes aldım.
"Söz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gizli Numara (Düzenleniyor)
HumorSerinin ilk kitabıdır. 16.08.2018 - Mizah'ta 1. - Kitap düzenleniyor. Defne, hayatının yeni yılda da aynı mükemmel sıkıcılıkla ilerleyeceğini düşünüyordu. Ama bilebilir miydi bir gizli numara tarafından aranacağını? Kim olduğunu bilmiyordu, ama b...