8.5

28.4K 1.7K 344
                                    

"Burak!" Gözyaşlarımdan her yeri buğulu görüyordum. Burak'ın sızmasına bile değil, duruma ağlıyordum. Saat 12'ydi, 2 saat içinde uyanmazsa ne yapacaktım? Yaprak bile ortalıkta değildi. Ah, Yaprak'ı yanımızdan hiç ayırmamamız gerekiyordu zaten!

Ağladığımı gören iki kişi yanıma koşunca onlara baktım. Gözyaşlarım yüzünden onları ne kadar seçebiliyorsam o kadar seçmiştim. Kızın kıvırcık, kahverengi saçları vardı ve endişeli bir şekilde bana bakıyordu. Yanında erkek arkadaşı olduğunu tahmin ettiğim bir adam vardı. Yaşıtımız gibi durmuyorlardı, orta yaşlı olabilirlerdi. Kadın'ın sesini duyunca tahminimde yanılmadığımı anlamıştım.

"Canım, ne oldu?"

"Sızdı!" dedim bir anda. Adam gülmeye başladı. "Gençliğimi gördüm," dediğinde kadın koluna vurdu. İkisi birlikte Burak'ın kollarına girerek onu arabaya götürdüler.

Allah'ım, bir beladan kurtulup başka belaya atlamayız umarım. Organ mafyasına denk gelmemişizdir inşallah. Adam, Burak'ı arka koltuğa yerleştirdi, ben de oturdum ve Burak'ın başını dizlerime koydum.

"Nasıl sızdı?" diye sordu adam. Aynen bilgi vereyim de organları ona göre alın değil mi? Karaciğeri almayın, bugün çok içti. Kalbi alabilirsiniz, bağırsaklar falan da iyi durumdadır. Şeyi alın, böbrekleri. Şeyi dediğimde aklıma gelen fesat düşüncelerle gözlerimi kıstım. Şeyi derken, böbrekler işte, dedim ya!

"Canım, ben Pınar. Abin de Ömer," Zeki kadın. Abi dedirtti, koruma içgüdüsü işte. "Burada yaşıyoruz 2 yıldır. Eğer aklında 'Bunlar nereden çıktı?' diye bir düşünce varsa bize güvenebilirsin diye söylüyorum. Nasıl sızdı?"

"Ya bilmiyorum, 5-6 bardak votka içti. Bardak dediğim, shot şeklinde. Ama büyük shot. Of, bilmiyorum! Ben hayatımda dizilerde ve filmlerde gördüm sadece. Anlatamıyorum bile!" Kadın başını aşağı yukarı salladı. "Tatile gelmişsiniz, belli. Nereye bırakalım sizi?"

Allah! Organ mafyası değillermiş, yaşasın! "Nehir Aqua Otel," dedim sıkılmış bir şekilde. Dur bir saniye... Bir şey eksik. Yaprak?

Burak'ın cebinden telefonunu çıkardım ve Yaprak'a mesaj attım, zaten o mesaj atmıştı bile. Şifresini biliyordum.

Cadı: *konum*

Burak'ın Yaprak'ı nasıl kaydettiğini görünce gülümsedim ve hemen gidip adını değiştirdim.

Yaprak: abiiiii

Yaprak: *cevapsız görüntülü arama*

Yaprak: *cevapsız görüntülü arama*

Yaprak:

Yaprak: *cevapsız görüntülü arama*

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yaprak: *cevapsız görüntülü arama*

Yaprak: *cevapsız görüntülü arama*

Yaprak: yazlığın bahçesinde oturuyoruz şimdi inanmazsın falan

Yaprak: zaten telefonuna da bakmıyorsun

Yaprak: fotoğraf atayım dedim

Yaprak'a mesaj attım.

Burak: Yaprak ben Defne

Burak: çok kötü şeyler oluyor seni birazdan almaya geleceğiz

Yaprak: ne gibi kötü şeyler?

Burak: abin sızdı desem?

Yaprak: has

Yaprak: ay pardon

Yaprak: OFF annem içme demişti

Yaprak: niye bu geri zekalı annemin sözünü hiç dinlemiyor?

Yaprak: asıl sen Defne, sana inanamıyorum

Yaprak: uzak tutsaydın olmaz içme deseydin

Burak: ULAN BEN NERDEN BİLEBİLİRİM SIZACAĞINI YA DA BU KADAR İÇECEĞİNİ

Yaprak: her neyse

Yaprak: otele gidelim annemlere de Yaprak huysuzluk çıkardı falan dersin

Yaprak: abimin alkol aldığını öğrenirse ikimizin de yüzüne bakmaz, senin de.

Yaprak: abim hatırlamaz zaten hiçbir şey

Yaprak: bugün konuştuğumuz bütün mesajları sil

Yaprak: ben yazlığın bahçesindeyim zaten görürsün beni

Dediğini yaptım, 23 mesajı ve görüntülü arama kayıtlarını sildim.

"Önce kardeşini almamız gerekiyor," dedim adının Pınar olduğunu öğrendiğim kadına doğru. "Şey..." Burak'ın telefonunu ona uzattım. "Önce bu konuma gidebilir miyiz?" Adam kadının elinden telefonu çekti ve direksiyonu sağa doğru kırdı. Onayladığını anlamıştım.

Yazlığın önüne gelince Yaprak arabaya bindi. Sıkış pıkış gidiyorduk ama şu an tek umursadığım şey Burak'tı. Otele doğru yaklaşınca bir anda Burak'ın homurdandığını duydum. "Defne."

"Burak! Kendine gel!" dediysem de bir işe yaramadı çünkü yeniden dalmıştı. Otelin önüne gelince Ömer Bey bize yardım etti, birlikte Burak'ı arabadan indirdik. Bir koluna ben, bir koluna da Yaprak girmişti. "Çok teşekkür ederim," dedim ikisine de gülümseyerek.

"Rica ederim," dedi adam. "Size yardım etmemin tek sebebi benim de huysuz bir çocuk olmam ve üniversite yıllarımda evimin her yerine sızmamdı," dediğinde güldüm. "Yeniden teşekkür ederiz," dedi Yaprak. Ömer Bey, arabaya binip gidince Yaprak gülmeye başladı. "Beleşe geldik ha."

"Uf, sus artık!" diye çıkıştım. Yaprak bir anda durdu.

"Yengesin falan diye bir şey demiyoruz ama abarttın. Eğriysen eğrisin, bana en doğru tavrını takın," dediğinde şaşkınlıktan gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. 14 yaşındaki biri için kurduğu cümleler inanılmazdı.

Burak'ı odaya çıkarınca Yaprak "Benden bu kadar, iyi geceler," diyerek bizim odamıza yürümeye başladı. Ben hala Burak'ın odasındaydım. Melek Teyze'nin dediği şey beynimi kemiriyordu.

"İyi geceler," diyerek yatağının yanından ayrılırken Burak bir anda kolumu tuttu. "Defne..." Hala kendinde değildi.

"Efendim?"

"Saat kaç?" dediğinde çıkarıp telefonuma baktım.

"00:48. Neden?"

"Saat 00:48 ve ben hala seni seviyorum," dedi gülümseyerek. Aklı yerinde değilken bile bir şeyleri itiraf etmeden duramıyordu. "İyi geceler Burak," dedim ve yanağına bir öpücük kondurdum.

"Defne," dedi keskin bir sesle tekrar.

"Efendim?"

"Bu gece benimle kal."

Gizli Numara (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin