Mirhan karmakarışık duygularla karşısında annesiyle sarmaş dolaş olan kıza bakıyordu. Ne hissetmesi gerektiği konusunda kesinlikle emin değildi. O küçük şeytanın hala aynı olduğuna sevinse mi yoksa daha gelir gelmez onun oyununa kandığına kızsa mı? Ya da güzelliğine hayran olup karakterinden iğrendiği kızın aslında öyle bir kız olmadığına sevinse mi yoksa o kızın Zümrüt olmasına üzülse mi? 'Ne üzülmesi canım, daha neler.' diye geçirdi içinden ama aklı çoktan Mardin de geziye çıkmıştı bile.
Annesi ve Zümrüt yukarı çıkarken hala olduğu yerde dikiliyordu. Ta ki konağın kapısından içeri girenleri görene kadar. Sanıyordu ki kardeşlerinin aklı şuan sadece eve gelen Zümrüt de idi, çünkü hâlâ avluda kazık gibi dikilen kendisini görmemişlerdi.
Mirhan ona taraf bakmadan merdivenlere ilerleyen kardeşlerini enselerinden kavradığı gibi kendine çevirdi. Öfkesini kimden çıkaracağını an itibari ile bulmuştu. " Demek Zümrüt taksiye binip konağa döndü ha kardeşim. "
" Abi valla benim suçum yok, hepsini aha bu Mehmet ile Zümrüt planlamış." diyerek paçasını kurtarmak istedi Ahmet.
Mehmet onu anında satan ikizine görüşeceğiz başlıklı bir bakış atıp Mirhan' a döndü. "Abi yalan, oda bizimle hatta o aradı ben konuştum."
"Müdürün kapısı mı lan bu, sen çal ben konuşayım mı dediniz. Söyleyin lan, ne yapayım şimdi size ha?" derken sesinden ve dişlerini sıkarak konuşmasından ne kadar sinirlendiğini belli etti Mirhan.
" Abi bak haklısın bize kızmakta ama bir sor hele niye yaptık." diye atılan Ahmet en az hasarla kurtulmanın yollarını arıyordu.
" Niye yaptınız lan?", yine aynı ses tonuyla konuşmuştu Mirhan. Siniri hafiflemek bir yana kardeşleri kıvrandıkça daha da sinirleniyordu.
" Abi valla Zümrüt tehdit etti. Biz yapma etme, abim bize neler neler yapar dedik de dinlemedi. Bir daha konuşmam dedi. Çok kindardır abi o, valla konuşmazdı. Sonra bütün kirli çamaşırlarınızı bütün Mardin duyar dedi. İlk gelen görücüye giderim yüzümü göremezsiniz dedi. En önemlisi arkadaşlarımı ayarlamam dedi abi. Mecbur kaldık."
Ahmet şaşkınlıkla baktı kardeşine. "Tebrik ediyorum, yılın satışıydı."
Mirhan tam ağzını açıp konuşacaktı ki merdivenlerden gelen sesle üç kardeşte o tarafa döndü. Zümrüt abilerini görmenin heyecanıyla merdivenlerden uçarak indi nerdeyse. "Canlarım" diyerek yan yana bulunan iki abisinin de kucağına atlamıştı.
Mirhan ise bu manzaraya kaşlarını çatarak bakıyordu. İnsan ona da sarılırdı değil mi? Oda abisi sayılmaz mıydı? Abisiydi. Bu düşünce nedense canını sıkmıştı Mirhan' ın. Yalan söyleyemezdi, fena halde etkilenmişti bu küçük şeytandan ama... aması vardı işte.
O bunları düşünürken kardeşleri Zümrüt' ü önlerine katmış merdivenlere ilerliyorlardı. Her ikisi de Mirhan' ın gazabından kurtulduğu için sevinirken o arkalarından yetişip sadece iki kardeşinin duyabileceği şekilde konuştu.
" O çok istediğiniz arabalar var ya hani, onlar artık yok." diyerek ikisinin de duraksamasını sağladı ve Zümrüt' ün arkasından merdivenleri çıkmaya devam etti. Bakışları hiç olmayacak bir yere kaydığında başını çevirdi hızla. 'Lanet olsun nereye bakıyorsun oğlum sen!'
Zümrüt arkasından gelen kişinin Mirhan olduğunu görmüştü. Merdivenlerin sonuna geldiğinde aniden arkasını dönen Zümrüt, Mirhan ile nerdeyse burun buruna gelmişti. Mirhan ise hala düşünce denizinde boğulurken birden o çok yakından görmek istediği gözler ile karşı karşıya kaldı. ' Yakından daha bir güzelmiş, kendisi gibi' diye geçirdi içinden. Düşüncelerini susturamıyordu, sonra kim hakkında konuştuğu aklına gelince sıyrıldı o düşüncelerden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Şeytan (Tamamlandı)
General FictionHayatın ondan çaldıkları kadar verdikleri ile de yetinmeyi öğrenen, biraz deli, çokça zeki, yeri geldi mi çatlağın teki...Küçük bir şeytan işte.