Genç adam bütün gece yatağında dönüp durdu, bir türlü gözüne uyku girmediği gibi düşünmekten başına ağrılar girmişti. Aklına her şey geliyordu o an. Mesela kimsesiz bir kızdır ve eve almışlardır ya da en kötü ihtimal babasının başka bir kadından kızı olabilir diye düşünüyordu ama annesine olan aşkına güveni tamdı, o yüzden böyle bir şeye ihtimal bile veremiyordu. Zaten öyle olsaydı annesinin yüzünde gördüğü şey mutlu bir ifade olmazdı. Bir yandan da annesinin ne kadar yufka yürekli olduğunu da biliyordu. Eğer bu çocuk, ya da kız uzun süredir buradaysa annesinin onu sevmesi muhtemel bir şeydi.
Offff.... Çıldırmamak elde değildi. Uykuda haram olmuştu. Ne için? Küçük bir şeytan yüzünden.
Daha fazla düşünmemek için tekrar duşa attı kendini, zihnindeki soru işaretleri sanki akan su ile gidecekmiş gibi kandırdı kendini. Bedeni sıcak suyun etkisiyle rahatlarken, banyodan çıkıp belindeki havluyla yatağa bıraktı düşünmekten yorgun düşmüş bedenini.
Sabah uyandığında hava daha yeni yeni aydınlanıyordu. Yatağın yanındaki komodinin üstünden telefonunu alıp arama ve bildirimleri es geçerek sadece saate bakıp tekrar yerine bıraktı. Kimseyle görüşecek durumda değildi. Saat daha 7 olmuştu ve sadece birkaç saat uyuyabilmişti ki ona da uyku denirse. Uykusunun tekrar gelmeyeceğini bildiği için yerinden kalkıp banyoda işlerini gördükten sonra giyinme odasına doğru ilerledi. Üstüme kot pantolon ve bir gömlek geçirip saçlarına şekil verdikten sonra odadan çıkıp mutfağa ilerledi, acıkmıştı. Kahvaltı saatine daha 2 saat olduğu için kimse ortalarda görünmüyordu. Dolaptan bir elma alıp terasa çıktı ve o özlediği Mardin manzarasını izledi.
Ait olduğu yer burasıydı, yaşadığı, doğup büyüdüğü bu topraklardı. Bir süre sonra aşağıdan sesler duyunca kahvaltı hazırlıklarının başladığını anladı. Yediği tek elma açlığını bastırırken tek istediği şu kahvaltının hemen bitmesi ve dün geceden beri aklındaki soruların cevaplarına kavuşmasıydı.
Kahvaltıya kadar odasında dinlenmek için yerinden kalkıp odasına doğru ilerliyordu ki dün geceki küçüğü gördü. Üstündeki pembe gecelik olmasa kesinlikle bir erkek çocuğu derdi ama kız olduğunu öğrenmişti, öyleyse neden saçları kesilmişti? Soru işaretleri giderek artıyordu.
Düşüncelerini bir kenara bırakıp parmak uçlarına yükselmiş sessizce ilerleyen kızı takip etti. O katta bulunan lavaboya gideceğini anladığında adımlarını hızlandırıp önüne geçti. Onu birden karşısında görünce korkup tam çığlığı basıyordu ki eliyle ağzını kapattı.
" Korkma benim, şimdi elimi çekiyorum sende bağırmıyorsun tamam mı?" dedi ve yavaşça elini çekiyordu ki, küçük şeytan iki eliyle elini tuttuğu gibi dişlerini geçirmişti.
"Aahhh!"
O daha elinin derdine düşmüşken, Zümrüt ısırdığı yetmezmiş gibi dün gece tekme attığı yete bir daha vurdu ve kaçtı. Korkmuştu. Hem de çok korkmuştu. Öyle hortlak gibi çıkarsa önüne o da böyle yapardı. Oh olsun dedi içinden ve bacaklarını birbirine bastırarak odasına geri döndü.
" Ulan ben seni elime geçirmez miyim ha. Kaçma!" diye arkasından bağırdıysa da çoktan gözden kaybolmuştu bile. Lanet olsun, bu çocukların dişleri neden bu kadar sivriydi ki? Resmen 20 dişinin izi de çıkmıştı elinde. Sızlayan bacağını saymıyordu bile. Kendi acısı ve öfkesiyle o kadar meşguldü ki, o sırada yukarıdan inip yanına gelen kardeşlerini görmedi bile.
" Hayırdır abi odandaki tuvalete ne oldu da buraya geldin?" diye sözde şakalaşmaya başlayacaklarında tam üstlerine doğru atılıyordu ki hızla kaçtılar. O sinirle eline geçen vazo çoktan yeri boylamıştı bile. Sese ilk önce evde çalışanlar gelmiş, onu gördüklerinde şaşırdıkları için bir şey söyleyememişlerdi bile. Sonrada annesi görmüştü. Bu iş artık fazla uzamıştı, evinde kalan o küçük velet ona nasıl böyle davranabilir? Annesi ona gelmeden Mirhan onun yanına gitti, diğerleri çoktan dağılmış sadece biri yerdeki kırıkları topluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Şeytan (Tamamlandı)
Narrativa generaleHayatın ondan çaldıkları kadar verdikleri ile de yetinmeyi öğrenen, biraz deli, çokça zeki, yeri geldi mi çatlağın teki...Küçük bir şeytan işte.