Multimedyada kızımız Zümrüt var.
İyi okumalar...********************************
Karanlık...
Sadece dipsiz bir karanlıktaydı. Nerede olduğunu ya da buraya nasıl geldiğini bilmiyordu, gözünün görebildiği kadar bir karanlığın tam ortasındaydı. Simsiyah bir sonsuzlukta gibiydi, yine aynı sesleri duyuyordu fakat ne tarafa ilerleyeceğini bilemiyordu, bir adım sonrasında basabileceği bir yerin olduğu bile kesin değildi. Bulunduğu yere çivilenmiş gibiydi ya da öyle olmak zorundaydı. Sonra bir çığlık ilişti kulaklarına. Çok tanıdık gelmişti bu ses, etrafına bakıyordu ama sadece karanlık vardı." Zümrüt"
Duyduğu ses arkasından geliyordu. Arkasını döndüğünde ise küçük bir kızla karşılaştı, çok güzeldi. Dikkatlice baktığında saçlarının arasından çenesine doğru akan kanı gördü hemen. Ona doğru gitmek istedi ama ayakları hareket etmiyordu.
" Kimsin sen, başına ne oldu? "diyebildi sadece.
"Unutma. "
Ayakları hareket edemese de ellerini ona doğru uzattı." Hadi bana doğru gel olur mu?"
"Unutma."
Bir umut ayaklarını hareket ettirmek için uğraştı ama olmuyordu. Başını tekrar kaldırdığında küçük kız yoktu. Kaybolmuştu.
" Zümrüt."
Arkasındaki sese döndü bu sefer. Ayakları o kısacık anda hareket etmesine izin vermiş gibiydi. " Annem. Sen misin?" diye seslendi aklından silinmeyen yumuşak sese.
" Mutlu musun kızım? "
" Siz olmadan asla tam anlamıyla mutlu olmayacağım anne. Sizi istiyorum ben. Neden bıraktınız beni?"
" Artık mutlu ol kızım. Seni çok seviyoruz unutma. Sakın unutma."
Sesin uzaklaşması kalbinde büyük bir telaşa sebep oldu. Çaresizce haykırıp durdu. " Anne dur, ne olursun gitme. Biraz daha göreyim yüzünü. Anneee !"
Ayaklarının hareket ettiğini anlayınca hemen annesinin peşinden koştu ancak attığı birkaç adımdan sonra yine karanlık bir boşlukta buldum kendini.
Sadece karanlık...
★Nefes nefese yerinden sıçradığında gözlerini hâlâ açamıyordu. Yine aynı karanlıkta kaybolmaktan, hareket edememekten, düşmekten korkuyordu. Nefesleri biraz daha düzene girdiğinde yavaş yavaş açtı sulanmış gözlerini. Çok şükür döküldü dilinden. Ciğerlerine derin bir nefes çekip bıraktıktan sonra tekrar yatağa attı kendini. Karanlık yoktu, 12 yılını geçirdiği odasındaydı. Ahh ve onun güzel tavanı ve de biricik, yumuşacık yatağı.
Ara ara yaşadığı gibi bu sabahta aynı kabusla uyandı güne. Ne demişti küçük kız " unutma". Nasıl unutabilirdi ki? O geceyi, o çığlıkları, kaybettiklerini, ondan bir gece de alınanları nasıl unutabilirdi. O zamanlarda kendini bile kaybetmişti.
Bir anda hiç bilmediği bir evde, daha önce bir kez bile görmediği, tanımadığı insanların içinde bulmuştu kendini. Eski hayatından geriye sadece o gün üzerinde olan kıyafetler kalmıştı, ki onları da atmışlardı. Annesinin o çok sevdiği saçları bile yoktu artık. Eski Zümrüt' ten geriye sadece bedeni kalmıştı. Zor olmuştu ama alıştı onlara. Kendi anne babasını kadar sevgi göstermişlerdi Fatma annesi ve babam dediği Haşim ağa.
Evet, artık onlara anne ve baba diyordu, nasıl demesindi ki zaten. Bu koca dünyada kimsesiz kaldığında onlar vardı yanında, Fatma annesi, öz annesi kadar sevmişti onu. Haşim ağaya baba demek biraz zaman almıştı, ilk zamanlar çekiniyordu ondan açıkçası. Ama etrafta kimse olmadığında o kadar çok yakın davranıyordu ki ona, tıpkı öz babası gibi. Yalnız olmadıklarında da her zaman yanında tutardı onu. Ağa sonuçta, etrafta insanlar varken Zümrüt' le oynayacak değil ya. Annesizlik ve babasızlık hala içindeki en büyük yarasıydı ancak onlar bir gün olsun o yaranın kanamasına izin vermemişlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Şeytan (Tamamlandı)
Fiction généraleHayatın ondan çaldıkları kadar verdikleri ile de yetinmeyi öğrenen, biraz deli, çokça zeki, yeri geldi mi çatlağın teki...Küçük bir şeytan işte.