1. Bölüm

45.2K 1.5K 37
                                    

Titriyordu. Dışarıdan gelen sesleri duymamak için tüm gücüyle baskı uyguladığı kulakları ağrımaya başlamıştı, ancak küçük bedenini saran korku bu ağrıyı hissettirmiyordu neredeyse. Hah. 10 yaşındaki bir kız ne kadar güçlü olabilirdi ki? Duydu her şeyi. Silah seslerini, çığlıkları, hayvanların çıkardıkları sesleri her şeyi duydu. Babasının " Buradan sakın çıkma güzel gözlüm, anneni alıp hemen geleceğim. Sakın ses çıkarma kızım tamam mı?" diyerek onu saklamasının üzerinden ne kadar geçti hatırlamıyordu bile. Ne babası geldi ne de annesi. Sadece bekledi, iki eli sıkıca bastırdığı kulaklarında, gelip onu almalarını bekledi.

Küçük bedeni ürperti ile gözlerini açtığında o sesler yoktu artık, bitmiş miydi? Babası neden onu almaya gelmemişti o halde? Yine de uslu bir kız olup babasının sözünü dinledi ve o gelene kadar çıkmamaya karar verip bekledi. Babası onu burada bırakmazdı, gelip alırdı nasılsa. O yüzden sesini çıkarmadan bekledi.

Bir kez daha uykuya teslim olan bedeni kulağına ilişen seslerle kendine gelmiş, gözlerini tekrar açmıştı. Dışarıdan sesler geliyordu ama anlamıyordu ne dediklerini. Babası hala gelmemişti. Unuttu mu acaba beni koyduğu yeri diye düşünmeye başlamıştı artık.

Dışarıdaki sesler artık daha yakından geliyordu sanki. Ama anlamıyordu onları, üzerinde garip bir his vardı, ayakta uyuyor gibiydi ama ayakta da değildi ki. Ne kadar zamandır burada olduğunu bile bilmiyordu. Silah sesleri duyamıyordu artık, 'demek ki kötü bir şey yok artık, çıkabilirim' diye düşünüp çıkmaya karar verdi. Yoksa babası onu bulamaz diye düşünüyordu çocuk aklıyla.

Bulunduğu samanların arasından emekleyerek yavaşça çıkmıştı. Ayakları uyuştuğu için önce yüzünü buruşturdu, küçük burnu havaya kalkmış, ince kaşları çatılmıştı. O halde bir süre bekleyip bacaklarını saran karıncalanmanın geçmesini bekledi olduğu yerde. Yavaşça kalkmaya çalıştığında bu sefer gözleri kararmıştı ve en yakınındaki yere tutunup biraz daha bekledi. Hem bacaklarındaki uyuşukluk hem de gözlerine inen perde kalktığında daha iyi olduğuna kanaat getirip yavaşça çıktı babasının onu sakladığı ahırdan.

Eski ahırın kendisi gibi yıkık dökük olan tahta kapısını ince kolları ile itip kapıyı açtığında bakamamıştı etrafa. Sanırım uzun süre karanlıkta beklediği için gözleri karanlığa alışmış ve bir anda gelen ışık başına feci bir ağrının saplanmasına neden olmuştu. Güneş ışıkları direk kirli yüzüne vuruyor, yeşil gözlerini sulandırıyordu.

Açamadığı gözlerini elleriyle güneş ışınlarından koruyup açtı yavaşça ve bir gece de kabusa dönen hayatında, o eski kapıdan dışarıya doğru bir adım attı.

Bir süre ne yapacağını bilmeyerek ayakta bekledi ve artık kulaklarına bir uğultu gibi gelen sesleri duymaya çalıştı. Başına keskin bir ağrı girdiğinde daha attığı ikinci adımında yine karardı gözleri. Bu sefer tutunamamıştı bir yerlere, yere yığılmıştı açlıktan halsiz düşen küçük bedeni. Ayakları taşıyamıyordu onu daha fazla. Gözlerini yine bir karanlığa teslim etmeden önce o uğultular artık daha yakınındaydı. Bu sefer anlamıştı da.

" Beyim kurtulan biri varmış." Dedi kalın bir erkek sesi.

Sonra güçlü bir ses ama daha uzaktan takip etti onu.

" Arabayı getirin çabuk. Hadi lan!"

Sonrası karanlıktı onun için, bu kadar dayanabilmişti sadece. Belki dedi içinden, belki babası da sesleri duyup gelirdi.

Küçük Şeytan (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin