10. Bölüm

22.3K 1K 34
                                    

Kapısını açıp odasına girdiği ilk an gözleri dolacaktı neredeyse. 'Odam odam güzel odam' diye koşup kendini yumuşacık yatağının sıcak ama serin kollarına bıraktı. Hayatının son 12 yılının büyük bir kısmını bu şehirden ve bu konaktan uzakta yaşamış olsa da, onun doğduğu, ait olduğu topraklar burasıydı, evi bu konaktı. Kokusu bile ayrı güzeldi, tıpkı şey gibi, şey, soğan kebabı gibi.

Soğan kebabı!

Hızla doğruldu yatağının sıcak kollarından. Bağımlısı olduğu ve de hasretlik çektiği yatağının yumuşacık kollarından çıktığı gibi mutfağın yolunu tuttu. Zaten şu hayatımda Zümrüt' ü yatağından ayırabilecek olaylar sayılıdır yani. Mutfağa giderken bu konakta en sevdiği şeyi yapıp merdivenlerden hoplaya zıplaya indi. İçindeki çocuğu yaşatanlardandı, hem zaten çok ta büyük sayılmazdı. Birkaç ay sonra 23 olacaktı.

" Kız Zümrüt! Kaç defa söylemek gerek sana, zıplama şu merdivenlerde düşüp kıracan bir yerlerini bak." diye mutfak kapısından onu azarlayan Hatice ablasının yanına gidip yanaklarında öptü.

" Alışkınım ben ablam ne olacak."

" Ah deli kız, inşallah evlenip gideceğin evde merdiven olmaz, yoksa sen hamile halinle bile böyle zıplarsın"

Hatice ablanın sözlerine canını sıkmak yerine şakaya vurmayı tercih etti. Her zaman yaptığı gibi. " Sen merak etme, orada merdiven olmazsa bende gelir burada zıplarım. Hem sen benden temelli kurtulmak mı istiyorsun bakim, kırılırım valla." diyerek dudaklarını büzdü.

" O nasıl laf öyle, bende peşinden gelecem yavrum bilmiyor musun sen. Kızımı tek başına bırakır mıyım hiç?" diyen Hatice ablaya tekrar sarıldı. "Bırakma sakın." Diye şakıdı. Çocuğu olmuyordu Hatice ablanın, Zümrüt' ü de bu konağa geldiği günden beri kendi kızı yerine koymuştu sağ olsun. Gerçi herkes onu kendi kızı yerine koyuyordu. Memnundu bu durumdan.

" Ay ablam lafa tuttun niye geldiğimi unuttum. Soğan kebabı kokusu aldım, doğru bildim dimi." dedi sırıtarak. Bu haline gülen kadın onun koluna girip mutfağa çekti hemen.

" Doğru bildin, sen geliyorsun diye yaptım ama daha zamanı var. Sen çık biraz oyalan, az kaldı zaten." diyen Hatice ablayı onayladıktan sonra mutfaktan çıkıp yemeklerin hayaliyle odasına döndü.

Çıktı çıkmasına ama zaman geçmiyordu bir türlü, üstelik çok sıkılmıştı odada, kızlarda onsuz tatil yapıyordu zaten, onları da arayamazdı. Dudaklarını büzdü bir kez daha, o burada kös kös otura dursun onlar deniz-kum-güneş, ooh ne âlâ memleket, adalet miydi bu?

Dayanamayıp odasından çıkıp yemek saatine kadar vakit harcamak için Mehmet abisinin odasına gitti. Odanın kapısını çaldığıda içeriden herhangi bir ses gelmeyince tekrar çaldım ama yine ses yoktu.

" Abiii"

" Pişşt, abi be ses versene, içeride olduğunu biliyorum."

" Giriyorum bak" dedikten sonra tek eliyle gözlerini kapattı, genç adam sonuçta ne olur ne olmaz.

Kapıyı açıp başını içeri soktuğunda ince parmakları arasından odaya şöyle bir göz attı ama gördüğü sadece bomboş bir odaydı. Değişik. Evde olması gerekiyordu.

Oradan çıkıp yan taraftaki Ahmet abisinin odasının kapısını çaldı ama ondan da ses çıkmadı. Bu sefer direk açtı kapıyı ve yine boş bir oda ile karşılaştı. Kolundaki saate baktığında yemeğe çok az bir zaman kaldığını gördü. Yemek saatinde konaktan dışarıya adım atmayan adamlar şimdi neredeydi ki, hem de onun geldiğim gün. Nerede olduklarını bilse bilse annem bilir diye düşünüp onun yanına çıktı.

Küçük Şeytan (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin