İnsanın hiç kalbi acır mıymış? Daha önce biri çıkıp söylese Zümrüt buna sadece gülüp dalga geçerdi, ama daha bu gün kabul ettiği gerçek ve az önce yüzüne vurulan gerçek yüzünden kalbinin her bir parçalanışını tüm hücrelerinde hissediyordu. Fiziksel bir acı değildi bu ama bu kadar acıtması da inanılmaz bir şeydi. Nefesini kesen, boğazını düğüm düğüm yapan bir acıydı. Ne yapması gerektiği hakkında hiçbir fikri yoktu. İçeride, onun içindeki yangından habersiz yatan Mirhan için daha bugün bir karar almıştı. Ne olursa olsun ona küçük bir kız olmadığı gösterip sevgisini kazanacaktı sözde, ama bu kararı verirken onun kalbinden bi haberdi. Şimdi o istediği kalpte bir başkasının olduğunu bile bile nasıl savaşacaktı. Neyine güvenip savaşacaktı, elindeki hiçbir işe yaramayan imzalı deftere mi?
Oturduğu kapı arkasından zorda olsa kalkmayı başardı ve lavaboda elini yüzünü yıkayıp aynada bir süre kendini izledi. Bugün aldığı kararı an itibarı ile çöpe attı ve yeni bir karar aldı. Başkasına ait bir kalbi zorla elde edemezdi ki buna yetecek gücüde kendisinde hissetmiyordu. Bugün değilse bile Mirhan birgün o kızı bu konağa getirecekti ve o zaman ne yapıp edip gidecekti buradan, uzaktan onları izleyerek bir ömür geçiremezdi. Küçüklüğünden beri içinde barındırdığı hüznü, kırgınlığı, kaybetmişliği nasıl bir maske ardına sakladıysa yine öyle yapacaktı. Neredeyse 2 saate yakındır içinde bulunduğu banyodan yeni maskesiyle çıktı Zümrüt. Hâlâ bıraktığı gibi yatakta yatak Mirhan' a ifadesiz bir yüzle kısaca bir bakış atıp dolaptan aldığı örtüyü alarak odadaki koltuğa uzandı. Sabaha çok kalmamıştı ama yinede uyuyabileceğini sanmıyordu. Gözlerimi kırgınlıkla Mirhan' a dikti. Ona kırgındı, onu sevmediği için, başkasını sevdiği halde onunla evlendiği için, kendini onun toy kalbine soktuğu için ve en önemlisi onu belki de en sevdiği uykudan gecelerce mahrum bırakacağı için. Kırgındı işte ona, çok kırılmıştı kalbi.
Sabahın ışıkları odayı yavaş yavaş aydınlatırken Zümrüt tüm gece gözyaşı dökmenin ve hem bedenindeki hem de ruhundaki yorgunlukla kısa sürecek bir uykuya dalmıştı. Mirhan ise yüzüne çarpan ışıkla daha gözlerini açar açmaz başında hissettiği keskin ağrıyla yüzünü buruşturdu ve yattığı yerden doğruldu. Bir süre gözleri kapalı bir şekilde oturur vaziyette bekledi ve dün geceyi hatırlamaya çalıştı. Sarhoşken yaptıklarını unutanlardan değildi Mirhan, biraz düşününce her şey bir bir aklına geldi. Kardeşlerine yaptığı itirafı, onlarla bir olup küçük şeytanının kalbini kazanmaya karar vermesini, ardı ardına içmeleri, onu odaya taşımaları ve... ve lanet olsun ki az kalsın her şeyi Zümrüt' e ötmesini. Neyse ki sızmıştı da Zümrüt' e aşkını itiraf etmemişti.
Küçük şeytanını kendine aşık etmeden bir daha bu kadar içmemeyi aklının bir kenarına yazdı ve başındaki ağrı nedeniyle kaşları çatık bir şekilde odada Zümrüt' ü aradı. Onun ileride koltukta iki büklüm uyuduğunu gördüğünde kendine kısık sesli bir küfür savurup kalkıp banyoya ilerledi. Kendini hayvan gibi yatağa bırakırsa kız tabi ki yatacak yer bulamazdı. Ilık bir duş alıp kendine gelmeye çalışırken dün gece aldığı kararları düşündü. Ne yapıp edip Zümrüt' ün kalbini kazanmalıydı.
Aceleyle aldığı duştan sonra hemen üzerini değiştirip aşağıdakilere kahvaltıyı odalarına getirmelerini istedi ve tekrar odaya geri döndü. Kapı kapatıp hâlâ koltukta uyuyan Zümrüt' ünün yanına gidip önünde diz çöktüğünde onun şişen gözleri ve kızarmış burnu kaşlarının çatılmasına neden oldu. Neredeyse iki gündür doğru düzgün yüz yüze gelememiş, daha doğrusu Zümrüt ona bakmamış ve konuşmamışlardı. Hasta mı oldu diye düşünmeden edemedi. Zümrüt' ün nasılsa uykusunun çok ağır olduğunu düşünerek elini yanaklarında gezdirmeye başlamıştı ki Zümrüt sıçrayarak yerinden kalkmıştı. Mirhan onu oldukça şaşırtan bu durum karşısında donup kalmıştı. Zümrüt ise nasıl olduğunu anlamadan yüzünde hissettiği temas ile yerinden nasıl fırladı bilmiyordu. Oda tıpkı Mirhan gibi donup kalmıştı ancak aklına gelen şeylerle kendini çok çabuk toparlayıp yerinden kalktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Şeytan (Tamamlandı)
Narrativa generaleHayatın ondan çaldıkları kadar verdikleri ile de yetinmeyi öğrenen, biraz deli, çokça zeki, yeri geldi mi çatlağın teki...Küçük bir şeytan işte.