-BİR HAFTA SONRA-Duha'nın anlatımından;
" Eda canım istemiyor diyorum."
" Kuzum kaç gündür doğru düzgün yemiyorsun bile hasta olacaksın. Bak en sevdiğin yemekleri yaptım. Hadi en azından tadına bakarsın."
" Yemek düşünecek halde değilim görmüyormusun Eda bırak beni lütfen."
Eda üzerimdeki yorganı fırlattığında burnundan soluyordu. Bu defa onu kızdırmışdım ama benim halimde ortadaydı canım yemek falan istemiyordu bunu anlaması gerekmezmiydi?
" Bana bak kalk çabuk masaya. Yiyecen kafana yastığı. Hadi hadi hadi." Kolumdan çekiştirmeye başladığında ona karşı çıkacak gücüm dahi yokdu. Kaç gündür bir gram yemek ve sakinleştirici ilaçlarla ayaktaydım. Masaya geldiğimizde zorda olsa birşeyler atıştırmışdım.💋💋💋💋💋
Alarm sesi kulaklarımı deler gibi çaldığında başımı kaldırmak zorunda kaldım. Oflayarak alarmı kapattığımda ayaklarımı yatakdan sarkıttım. Kuş yuvasına dönmüş saçlarımı bir maymun edasıyla kaşıyıp banyoya yöneldim. Duştan çıktığımda daha iyi hissediyordum. Batu aklımdan bir dakika bile çıkmıyordu ama bir şekilde hayat devam ediyor vede bize tek sunduğu seçenek geride bırakıp devam etmek oluyordu.
Dolabımdan elime gelen ilk şeyleri üzerime geçirip çantamı ve telefonumuda alıp okulun yolunu tuttum. Bir haftadır ne işe gitmişdim nede okula dolayısıyla devamsızlık hakkımda dolmuşdu. Sınavlar bir ay sonraydı ama benim bildiklerim koca bir hiçti. Bir an önce toparlamazsam bu üniversite rüyamda bile bitmeyecekti. Dışarıya çıkdığımda Eda asansörün kapısına yaslanmış bir şekilde beni bekliyordu. Kapıyı kilitleyip asansöre yöneldim. Eda yanımda olduğundan asansöre binmekden kormuyordum ama yinede inene kadar üzerimdeki tedirginliği bir türlü atamıyordum. Sanki her an o ipler kopacak ve aniden asansör boşluğuna düşecekmişiz gibi hissediyordum.
Okula gelene dek tek kelime konuşmamışdık. Eda çok iyi bir kardeş olduğu gibi çokda anlayışlıydı. Konuşmadan anlaşdığım tek insandı. Zor günlerimde hep yanımda olan tek kişi.
Bazen o olmasa ne yapardım diye geçiriyorum aklımdan. Sanki nefesim kesiliyor düşüncesi bile delirmeme neden olurken ona birşey olursa bende yaşayan bir ölü olurdum. Kafamda kurduğum düşünceler sınıfa girmemizle son bulurken bütün sınıf bir anda bize yöneltmişdi bakışlarını. Bu harekete anlam veremesemde umursamadım. Bizim sıraya geldiğimizde Enes hemen atılıp boynuma sarıldı. Aynı şekilde Dilara'ylada sarılmışdık. Sude'deylede zoraki bir sarılma olmuşdu. Birbirimizden hoşlanmadığımızı herkez bilirdi. Onu sadece Enes ve Eda için çekiyordum aksi taktirde arkadaş olmamız imkansızdı zaten.Hepimiz sıralarımıza yerleşirken Enes'in bakışlarını üzerimde hissetiğimde ona döndüm. Merhametle gülümsediğinde
" İyimisin momoli?" Dedi. Burukça tebessüm ettiğimde elimi omuzuna attım.
" İyiyim momoli." Dediğimde sırıtışı genişledi ve boynuma sarıldı. Bende ona sıkıca sarıldığımda etrafımda böyle güzel insanların olması acılarımı az da olsa dindiriyordu. Enes'le birbirimize hep momoli deriz o büyük momoli ben küçük momoli. Sebep derseniz? Bende bilmiyorum.Hocanın sınıfa girmesiyle birbirimizden ayrılıp toparlandık. Ders boyu soluksuz hocayı dinleyip notlar almışdım. Bir an önce dersleri toparlamalıydım. Ne kadar sevmesemde bu benim için bir zorunlulukdu. Ayrıca birazda olsa Batu'yu unutup kafamı dağıtmışdım bir gün ders çalışmak sana iyi gelecek deseydiler. Hadi be ordan derdim.
Üç ders bittiğinde son notumuda alıp Enes'lerle birlikte bahçeye hahve içmek için çıkmışdık. Ellerimle kahve bardağını her an düşecekmiş gibi sarmış sıcaklığından çıkan buharlaşmayı izliyordum öylece." Duha birşey soracağım?" Sude'nin sesiyle bakışlarımı ona yönlendirdim. Pembeyle sarı karışımı saçlarını herzamanki edasıyla geriye atıp derin bir nefes aldı. Söyleyeceklerinin can sıkıcı olacağını mimikleri anlatmışdı ondan önce. Başımla sorması anlamında onayladığımda biraz düşünüp konuşdu.
" Batu ölmeden önce sana aşkını itiraf etmiş. Doğrumu?"
Bakışlarımı kaçırıp utançla yere yönlendirdim." Evet." Dedim kırık çıkan sesimle zaten kanayan yarama tuz basmışdı Sude bu soruyla.
" Sana aşkını itiraf ediyor sonrasında ölü bulunuyor. Bütün bunlara bir açıklaman varmı canım." Dedi. Bu insan benim arkadaşım olamazdı. Zaten günlerce kendime itiraf edemedim şeyi bir anda biri seslendirdiğinde çok kötü olmuşdum. Bu yaşadığım pişmanlık vicdan azabı anlatılacak gibi değildi. Sude haklıydı benim yüzümden ölmüşdü.
Enes aniden atıldığında burnundan soluyordu.
" Sude kes sesini bak kötü olur." Enes'i kolundan tuttuğumda gözümle 'sorun yok' diye işaret ettim. Enes'i zorda olsa oturtduğumda Sude'ye döndüm.
" Sude hiç uğraştırma beni ne ima ediyorsan açıkca söyle." Ne kadar umursamıyormuş görünsemde söyledikleri canımı yakıyordu." Tamam tatlım söyliyim ama kaldırabilecekmisin?"
Enes yine atıldığında artık bende sinirlenmişdim. Bu kadarına nasıl cüret ederdi.
" Bırak Enes konuşsun en fazla rengini öğrenicez."
Enes sinirle nefesini dışarı verdiğinde Sude'ye ölümcül bakışlarını atıyordu.
" Neymiş benim kaldıramıyacağım şey?"" Batu senin yüzünden öldü işte bunu sende biliyorsun." Gözyaşlarımla savaşım başladığında bakışlarımı tavana dikip sakinleşmeye çalışdım zaten darmadağan olan şeyi nasıl toparlıyacaktım bilmiyordum. Kahveyi çardakdaki masaya koyup hızlıca masadan kalktım. Okula doğru yürüdüğümde yine durdum ve arkamı dönüp sadece Sude'ye baktım. " Onu ben öldürmedim." Bunu söylerken onlardan çok kendimi ikna etmeye çalışıyor gibiydim. Eda yanıma geldiğinde ters giden birşeyler olduğunu anlamış olacakki çatık kaşlarıyla yüzüme baktı. " Ne oldu sana?" Eda'yı umursamayıp koşar adımlarla okula girdim.
Zorluklarla kendimi lavobaya attığımda sırtımı soğuk seramiklere dayadım. Bacaklarım bedenimi taşımayacak kıvama geldiğinde sırtımı seramiklere sürterek yere yığıldım. Bacaklarımı kendime çekip başımı kollarımın arasına gömdüm. Hıçkırıklarımla ağlamam şiddetlenince çok üzgündüm Batu'nun son hali bir türlü çıkmıyordu gözümün önünden.
Lavobanın kapısı büyük bir gürültüyle açılınca Eda içeriye girdi. Yanıma eğilip bana sıkıca sarıldı. İşte onun en sevdiğim huyu hiç birşey sormayıp sadece sarılarak acılarımı azaltması. Omuzumdan tutup yüzüne bakmamı sağladığında dudaklarımı büküp çektiğim acıyı anlamasını istedim. Geçen beş dakikanın ardından Eda kolumdan tutup beni yerden kaldırdı ağlamam bitmiş yerini iç çekişlere bırakmışdı. Eda suyu açdığında yüzüme defalarca su vurdu az da olsa kendime geldiğimde yüzüne baktım. " Sakın kendini suçlama. O gerizekalı Sude'yide düşünme ağzının payını fazlasıyla aldı."" Ne yaptın?"
" Pembiş saçlarının kırıklarını aldım birazcık." Dediğinde burukça güldüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FIRÇA İZİ
Teen FictionSevdiği kişinin bir canavar olduğunu bilmeden sevmiş bir kız. Bilmiyorki sevmek onun için hem en güzel şey hemde en kötü. Takıntılı bir erkek, ne kadar takıntılı olabilir ki demeyin psikopatlık derecesinde bir takıntı bu. Sevdiği kıza yaklaşan erke...