..........
Eda ve Duha dedikodu time part 3
Diğer iki part akıl sağlığınız için atılmıştır;" Duha?"
" Efendim."
" Kabullenmişsin sen bildiğin."
Ellerimi sıkıntıyla saçlarıma geçirdiğimde geriye yatırıp gözlerimle Eda'nın yüzü hariç her yeri izledim. Evet artık kabullenmiştim. Kaç ay olduğu hakkında bir fikrim yok, bu zaman diliminde anladığım birşey varsa oda Sertaç'tan başka çarem olmayacağıydı. Çünkü o öyle istiyordu ve benim savaşacak gücüm kalmamıştı. Pes etmeyeceğini defalarca ispatlamış ve beni yine kendi istediklerini yapmak zorunda bırakmıştı. Artık savaşmayı kesip çözüm odaklı davranacaktım.Tabi bütün bunları eski duygularımın da katkısıyla söylüyordum. Eğer ona aşık olmasaydım herşey daha farklı olabilirdi.
" Kabullenmek demiyelimde zorla kabullenmek diyelim. Başka çarem yok Eda."
" Sen onu hala seviyorsun!" Dediğinde kaşları çatılmış ses tonu yükselmişti. Eda'yı birazcık tanıyorsam bu ilişkiyi sonuna kadar tasdiklemeyecekti. Başım önüme düşerken halıyı incelemeye başladım. Diyecek sözüm yoktu. Bir insan aşık olduğu birini nasıl unutabilirki. Kötü bir insan olsada, canavar olsada, katil, psikopat hatta deli olsada aşıksa nasıl kalbine söz geçirebilirki. Birde her an burnunun dibindeyse nasıl?
" Sana inanamıyorum. Nasıl unutursun sana yaptıklarını. Ne bu şimdi geldi iki özür diledi diye onu affediyorsun öyle mi?"
" Hayır öyle birşey demedim. Onu affetmedim ama anla beni Eda yapamıyorum dayanamıyorum artık savaşmaktan bıktım."
Kaşları mümkünmüş gibi daha fazla çatılırken ayağa kalktı. Eşofmanının bacağını yukarıya sıyırırken şaşkınlıkla yüzüne baktım." Ne yapıyorsun?" dediğimde beni takmamıştı bile. Yüzü acıyla buruştuğunda yarasını açıp önümdeki masaya oturdu. Yarasında bandaş yoktu. Açıktı ve çok netti. Hani böyle telefonda veya başka biryerde görsen bakamayacağın tarzda bir yaraydı bu. Kaşlarım çatıldığında dolan gözlerimi dizginlemeye çalıştım.
" Görüyormusun bunu o yaptı. Beni bu hale o getirdi bak." dediğinde çenemi tutup bakmak istemediğim yarasına zorla baktırttı. Sonra elini çektiğinde telefonunu açıp birşeylere tıkladı. Gözümden düşen damla eşliğinde onu seyrederken telefonu bana çevirdi. Bu bana bir tokat gibi gelmişti.
" Kim bu hatırlıyormusun? O katilin öldürdüğü arkadaşımız, Batu bu hatırladın mı? Şuan nerde biliyormusun? Ben söyliyeyim mezarda." Gözyaşlarım şakağıma doğru yol aldığında içimde müthiş bir acı hissi oldu.
" Yapma." diyebildim sadece daha fazlasına yetecek nefesim yoktu hıçkırıkların arasında.
Elini omzuma koyduğunda telefonu koltuğa atıp yanıma oturdu sonra sıkıca sarıldı. Yaptığıyla ağlamam dahada güçlenmişti." Kuzum bak bunları sen üzül diye söylemiyorum, üzülme diye söylüyorum. Ayağım umrumda değil senin için canımıda veririm. Batu için üzgünüm amacım kendini suçlu hissetmende değildi. Sadece o adam seni üzecek diye bu konuşma. Sen benim canımsın seni korumak istiyorum."
Bu defa kendimi ona sarılmak için ben ittirdim. Sıkıca sarıldıktan sonra hızla kalkıp odama gittim.
Kapıyı kapattığımda yaslanıp yere yığılan bedenime ayak uydurdum. Odamı çok özlemiştim ama şuan yaşadığım acı nerde olursam olayım geçmeyecekti.Ağlayışım durup iç çekişlere dönerken yerden kalkıp yatağa uzandım. Bavuldan çıkardığım telefonu elime aldığımda rehbere girdim tek kayıtlı olan numarayla bakışıyordum. Birde bu var tabi, kaçarken Eda'nın bana verdiği telefonu Sertaç o akşam kırmıştı. Bügünde eve bırakırken zorla bu telefonu almış ve sadece kendi numarasını kaydetmişti. Peki bütün bunların arasında şuan benim onu özlemem ne kadar normaldi? Resmen onu aramak ve sesini duymak istiyordum. Hayır anlam veremiyorum kalp atışlarım niye benden izinsiz bu kadar hızlı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FIRÇA İZİ
Teen FictionSevdiği kişinin bir canavar olduğunu bilmeden sevmiş bir kız. Bilmiyorki sevmek onun için hem en güzel şey hemde en kötü. Takıntılı bir erkek, ne kadar takıntılı olabilir ki demeyin psikopatlık derecesinde bir takıntı bu. Sevdiği kıza yaklaşan erke...