( Medya Telefon sapığı :D )
" Eda." Kısık çıkan sesimdeki çaresizlik boş ve yıkık odada yankılanıyordu. Beni seven adam hayatımdaki en değerli varlığa silah dayamış öylece duruyordu.
Bundan daha berbat ne yaşanabilirdi?
Akıl sağlığı yerinde olmayan bir adamın seni sevmesi zaten yeterince acıyken, birde sevdiklerinle sınınman yaraya tuz basılması gibi birşeydi.Yavaşça onlara doğru bir kaç adım attığımda yapıcağım her hamleyi kafamda binlerce kez hesaplıyordum. Gözlerim Eda'ya kaydığında berbat görüntüsü içimi sızlatmıştı. Eli kolu bağlı ağlamaktan artık morarmış gözleriyle çaresizce bana bakıyordu. Gözümden akan yaşlar artık sadece hüzün barındırmıyordu, her zerresinde nefrette vardı. Bakışlarım bacağındaki yaraya kaydığında kanlar içinde kalmış pantolonunun üzerine gelişi güzel sarılmış bandaja baktım. Gözlerim aniden Sertaç'ın gözlerine kaydığında göz yaşlarımı elimin tersiyle silip bir adım daha attım.
" Bırak onu." dedim ortamı buz gibi yapan ses tonumla. Evet Eda için ne isterse yapacaktım ama elimde değildi, bu adama tahammülüm yoktu.
Mavi gözleri gözlerime odaklanmış sanki içinde birşey arar gibi bakıyordu. Gözünün beyazları nerdeyse kırmızıya dönmüş bir azrailden farksızdı. Kaşlarım çatılırken bakışlarındaki anormalliği çözemiyordum. İlk defa böyle bakıyordu çok garipti vede korkunç, sanki bilinci yerinde değildi." Gidicektin..!" dediğinde sesi umduğumdan daha kısık çıkmıştı.
" Gitmedim..!" Cevabımla birlikte elindeki silahı dahada sıkılaştırıp sıktığı çenesiyle konuştu.
" Kimin için?" Kaşlarım çatılırken ne diyeceğimi bilmediğim anlardaydık yine. Kimin için mi gitmemiştim? Hah ne bekliyordu ondan kaçmak için gitmeye kalkarken onun için gitmediğimi söyleme mi falan mı?
" Ne demek kimin için?"
" Kimin için geri döndün Duha Paksoy..!" Ses tonu yükselirken anlındaki damar belirginleşiyordu. Sinirliydi evet ama bu defa daha farklıydı, mavilikleri normal değildi. Deli gibi bakıyordu. Öldürmek ister gibi, gözleriyle boğar gibi...
" Sertaç bırak onu lütfen hastaneye gitmesi gerekiyor." Söylediğime karşın kahkahası boş odayı inletirken bakışlarımı Semih'e çevirdim anlamak istercesine. Ama onunda benden farksız olmadığını görmemle bakışlarımı yeniden Sertaç'a yönlendirmiştim. Gözlerim yeniden dolmaya başladığında sinirlerimin hangi safada olduğunu dahi bilmiyordum artık.
" Ne o korktun mu?"
" Onu bırakk!" sesim yükseldiğinde artık sabrım tükenmişti. Aniden elindeki silahın tetiğini çektiğinde bir an nefessiz kalmıştım.
" Hayır Sertaç dur ne olur."
" Niye anlamıyorsun lan niyee? Seni seviyorum diyorum aşığım diyorum s*ktiğimin yerinde derdimi anlayan kimse yok mu lan. Ben sana bir hatanda daha bedel ödetirim diyorum sen çekip gitmekle mi çözüm buluyorsun? Çözüm öyle bulunmaz Duha Paksoy böyle bulunur bak." dediğinde silahı Eda'nın kafasına dayayıp mavi gözlerini üzerime dikti. Şuan öyle bir bakıyorduki sanki bütün dünya yansa umrunda olmayacak gibiydi ve ben gözü bu kadar kara bakan bir insanın neler yapabileceğini kestiremiyordum.
" Sertaç tamam bak özür dilerim, ne istersen yapacağım yalvarırım onu bırak, ne derdin varsa benimle çöz yalvarırım bırak!" Artık yapıcak hiç birşeyim kalmamıştı tek yapabildiğim yalvarmaktı çaresizce sadece yalvarmak. Kahretsinki kardeşim o namlunun ucundayken ben hiç birşey yapamıyordum. Keşke onun yerinde ben olsaydım..!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FIRÇA İZİ
Teen FictionSevdiği kişinin bir canavar olduğunu bilmeden sevmiş bir kız. Bilmiyorki sevmek onun için hem en güzel şey hemde en kötü. Takıntılı bir erkek, ne kadar takıntılı olabilir ki demeyin psikopatlık derecesinde bir takıntı bu. Sevdiği kıza yaklaşan erke...