X-21

27.5K 940 135
                                    

Göz yaşlarım durup yerini iç çekişlerime bıraktığında, bitkin düşmüşdüm. Sanki şimdi biri gelse hadi kalk gidiyoruz bu şehirden dese, arkama bile bakmadan giderdim. Bu yaşadığım duygu iğrençti, önce sevdiğim adamı arkadaşımla öpüşürken görüyorum, sonrada beni parasını sevmemle itham ediyor. Düşündüm bundan daha acı verici bir aşk varmıdır diye?

Ellerimi bacaklarımın arasına sıkıştırıp kafamı tahta banka yasladığımda, ağlamakdan yorgun düşmüş gözlerimi kapayıp, sadece denizin çıkardığı o huzur verici sesi dinledim. Telefon sesi denizin sesini saygısızca bölerken, duymamaya çalışdım ama ısrarla çalmaya devam edişini daha fazla görmezden gelemezdim. Gözlerimi açdığımda sinirle nefesimi dışarıya verdim. Çantamdan telefonu çıkardığımda Eda arıyordu. Denize son kez huzurla bakıp, ekranı sürükledim.

" Efendim."

" Ya sen nasıl bir psikopatsın, neden sürekli kaybolup duruyorsun?"

" Keşke kaybolabilsem."
Dedim bütün hüznümü ortaya sermek istercesine.

" Sen iyimisin?"

" Diyilim."

" Ne oldu kuzum biri birşey mi yaptı?"

" Eda aşk denilen şu saçma şey, sence güzel birşey mi?"

" O nasıl soru kuzum, tabiykide çok güzel bir şey."

" Yani aşık olunca mutlumu olursun?"

" Yani ben hiç yaşamadım ama yaşamayı çok isterdim, mutlu oluyorsundur heralde."

" Peki ben neden mutsuzum?"

" Yine mi şu aptal Sertaç?"

" Eda sana anlatmam gereken çok şey var."

" Tamam kuzum o zaman iş çıkışı yürüyerek eve gideriz sende o sırada anlatırsın olur mu?"

" Ahh! Birde iş vardı dimi?"

" Malesef."

" Tamam o zaman dediğin gibi yaparız."

" Tamam bebeğim görüşürüz."
Telefonu kapayıp çantama geri koyduğumda, kız kulesine baktım. Şimdi beni oraya hapsetseler yıllarca dinlensem, ne güzel olurdu be.
Saçma hayallerimi elimin tersiyle ittirip yavaşça ayağa kalkdım. Denize son kez bakıp huzur veren kokusuna veda ettiğimde, kendimi daha iyi hissediyordum ama işe gidecek kadar iyi değil. Gelçi en mutlu günümde de olsam yine işe gidesim olmaz ya neyse.

💋💋💋💋💋

Otobüsten inip beş dakika sonra iş yerine ulaşdığımda, bıkkın bakışlarımı göndermeden edemedim. Kafenin siyah ve gereksiz gösterişli kapısını ittirip içeriye girdiğimde, kalabalığa süzmeden edemedim. Gönder Allah'ım gönder napsın bu garip kulun ölsün mü? Ben şoke olmuş kafayi süzerken birinin kolumdan dürtmesiyle kendime gelip, bakışlarımı ona yönlendirdim.
Doruk'a bakmamla gözlerimi devirmem bir olmuşdu.

" Dikilip durmada işe koyul hadi."

" Sanane be sen buranın patronumusun? Bana emir verip durma."
Dudağının kenarı kıvrıldığında yüzüne yumruğumu çakmamak için kendimle savaş verdim.

" Çok konuşmada hazırlan." Dedi ve gitti. Tabi geride sinirden kıpkırmızı olmuş bir Duha bırakarak. Ayağımı sinirle yere vurup, bunun hesabını daha sonra sormayı aklıma not ettim ve personel odasına yöneldim. Odaya geldiğimde Eda'da yeni gelmiş olacakki önlüğünün iplerini bağlıyordu. Beni farkettiğinde iki adımda yanımda bitmişdi. Ellerimi sıkıca tutup gözlerime baktığında kaşları çatıldı.

FIRÇA İZİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin