X-13

28.9K 1K 208
                                    

( Medya Sertaç )

Lavabodan çıkdığımızda sınıfa geçtik. Sıramıza doğru ilerlerken Sude'nin yüzündeki el izi dikkatimi çekti. Eda'ya döndüğümde sırıtıyordu. Dudaklarımı bastırıp gülmemi dizginlediğimde. Sude bizi gördüğü gibi sinirle çantasını alıp ayaklandı. Tam yanımızdan geçerken bana değil Eda'ya bakıyordu. Nefret dolu bakışlarımı ona gönderdiğimde bana bakıp.
" Bunun bedelini ödeyeceksiniz." Dedi Eda atıldığında bileğinden tutup sakinleştirdim.
" Bırak değmez." Diyip yanından geçtiğimiz gibi sıraya yöneldik. Sude'de sınıftan çıkdığında hoca geldi ve derse geçtik. Ders boyunca zorlukla hocayı dinliyebilmişdim.
" Bügünlük bu kadar arkadaşlar dağılabilirsiniz." Hoca sonunda dersi bitirdiğinde topralandık ve sınıftan çıktık.

Elimi cebime attığımda boşluk hissettim kahretsin telefonumu sınıfta unutmuşdum. Eda soran gözlerle baktığında.
" Siz inin telefonumu unutmuşum alıp geliyorum." Enes atıldı " Sen in ben alırım." Dedi.

" Yok ben alırım siz inin hadi." Enes daha fazla ısrar etmemişdi bende koşarak merdivenleri geri çıkdım. Koridora girdiğimde sınıfın olduğu tarafa yürüdüm.
Tam sınıfa girecekken gördüğüm manzara karşısında donup kaldım. Sude biriyle öpüşüyordu. Çantam yere düştüğünde ikisinin bakışlarıda aniden bana dönmüşdü. Sude sırıtmaya başladığında öpüşdüğü kişiye baktım. Gözlerimi sıkıca yumup bunun gerçek olmamasını diledim. Açtığımda hala karşımdaydılar kahretsinki Sude'nin öpüşdüğü kişi Sertaç'tan başkası değildi. Gözlerim dolmaya başladığında onlara iğrenerek baktım Sude bunu bana nasıl yapabilirdi. Göz yaşım kendini daha fazla tutamayıp yanağımdan süzülünce yumruklarımı sıkıp çantamı yerden kaldırdım. Arkamı dönüp bir an önce burdan uzaklaşmak istedim. Nereye gideceğimi bilemediğimden bir anda okulun terasına çıkan merdivenlere yöneldim.

Merdivenleri çıkarken o an geliyordu gözlerimin önüne sevdiğim adamla arkadaşım öpüşüyordu. Sude'den herşeyi beklerdim ama böyle bir bedel ödetmesi çok ucuzcaydı. Teras katına geldiğimde kapıyı aralayıp kimse olup olmadığına baktım kimse olmadığını anladığımda terasın kenarına gidip kollarımı soğuk mermere koydum ve göz yaşlarımı sonsuzluğa bıraktım. Burası tam düşecekken Sertaç'ın beni kurtardığı ve ona aşık olduğum yerdi. Hayat bu kadar acımasız olmak zorundamıydı sanki " Neden neden neden" bağırmaya başladığımda ağlamam dahada şiddetlenmişdi. Düşüncelerle boğuşurken arkamdan tok bir erkek sesi geldi. Arkamı yavaşca döndüğümde Sertaç karşımdaydı.

" Duha." Dedi ismimi ilk defa ondan duyuyordum. Bir dakika bu ses bana sapıklık eden adamın sesine ne kadarda benziyordu. Yok artık saçmalama Duha böyle birleş mümkün mü? Harbiden o sapık Batu öldüğünden beri hiç mesaj atmamışdı. Nerdeydi neden mesaj atmıyordu? Kafamdaki sorulardan sıyrılıp karşımda olan Sertaç'a baktım ama bakmaktan çok onu öldürmek istiyordum. Ona aşkla baktığım gözler artık nefretle bakacaktı buna alışmamda zaman alacak ama alışacaktım.

Gözlerime öyle bir bakıyorduki bir süre sonra rahatsız olup bakışlarımı kaçırdım. Gözyaşlarımı elimin tersiyle silip onu umursamadan çıkışa yönledim tam yanından geçecekken kolumdan tutup gitmemi engelledi. Aynı anda gözlerimiz yine buluşunca bütün duygularım gün yüzüne çıkmışdı. Mavinin en güzel tonu diyebileceğim renkteki gözleri korkutucu ama bir o kadarda hapsedici bakıyordu.
İnsan korktuğu şeyden hem kaçmak isterken hemde nasıl hapsolurdu? Aşk böyle birşeydi işte yanacağını bile bile elini uzattığın şey. Sanki ona dokunsam yanacakmışım gibi hissediyordum ama bir o kadarda dokunmak içinde can atıyordu içimdeki hisler.

" Nereye." Dediğinde kolumu elinden kurtarmak istedim öyle sıkıyorduki bütün kanım çekilmiş gibi hissettim bir an.
" Sanane kolumu bırak canım acıyo." Dedim. Beni hiç duymamış gibi kolumu dahada sıkdı. Mavi gözleri koyulaşdığında çenesi kasıldı. Bu hali ürkmeme neden olduğundan gündüz olduğu için şükür ettim. Aksi halde gece karşımda olsaydı korkudan ölebilirdim. Şimdide korkuyordum ama en azından gündüzdür beni öldüremez diye düşündüm. Allah'ım gene heyecandan saçmaladığım saynedeyiz.

Yavaşca yüzüme eğilmeye başladığında sesli bir şekilde yutkundum. 'Korkma Duha oda bir insan sonuçta.' Kendimi avutmaya çalışdığımda Sertaç dibime kadar girmişdi kokusu bir anda içeme dolarken bu tanıdık bir kokuydu aniden gözlerinin içine baktım. Bu koku? Bir dakika hayır!! Telefon sapığının kokusu sadece bu defa sigara kokusu yok sadece parfümün keskin ve muhteşem kokusu var.
Allah'ım deliriyorum galiba sen aklıma mukayyet ol. Kalp atışlarım hızlanırken Sertaç'ın bu düşündüklerimden haberi bile yokdu.

" Niye öyle bakıyorsun?" Dedim bir anda.

" Nasıl bakıyormuşum?" Dedi buz gibi sesiyle. Sanki bir az daha sakindi az öncekinden ama korkutucu bakışlarından birşey kaybetmemişdi.

" Böyle işte. Öcü gibi."
Kaşları çatıldığında ne dediğimi yeni algılıyordum. Oha öcü gibi dedim adama rezilsin kızım sen of şu heyecanım benim sonum olacak.

Tekrar konuşdum durumu izah etmek istercesine.     " Şey öcü gibi derken sen öcü gibi olduğundan değil yani yanlış anlama sadece korkutucu bakıyorsun. Böyle ayılar gibi." Dedim ve son nefesimi doya doya aldım. Zira aldığım son nefesdi.
" Ayıı!" Dedi imalı bir şekilde. İlk öcü sonrada ayı hah bir insan ölümünü nasıl çenesiyle gerçekleştiririn vucut bulmuş haliyim resmen.

" Ayımı? Ben ayımı dedim. Yok ben ay diyecektim ayı oldu o sanırım." Gözlerini kısdığında birdaha yutkundum. Aniden sırtımın duvarla buluşmasıyla Sertaç'la duvar arasında sıkışmışdım.
Gözlerimi sıkıca kapayıp korkudan sinmeye başladım onduğum yerde.
" Onu öpmedim." Dedi. Gözlerimi açıp şapşik şapşik yüzüne baktım. Bana açıklama yapmışdı. Peki neden? O sahne aklımda canlanınca kolumu zorda olsa elinden kurtarıp nefretli bakışlarımı gönderdim gözlerine.
" Bana neden açıklama yapıyorsun?"

" Sana açıklama yapmıyorum sadece öyle olmadığını söyledim o kadar." Hıı arasındaki fark ne acaba gerizekalı. Gözlerimi devirdim. Bu yaptığımla yüzüme dahada yaklaşdı. Sıcak nefesi yüzüme vurduğunda anlamışdım.  Bakışlarımı utaçla kaçırıp ondan başka her yere baktım.

" Umrumda değil kiminle öpüşdüğün." Dedim ve ellerimi göğsüne koyup ittirmeye çalışdım. Bunları yaparken hala yüzüne bakamıyordum. İki kolunu arkamdaki duvara dayayıp beni dahada çok sıkıştırdığında yüzüne bakmak zorunda kaldım.
" Öylemi?" Dedi. Oha napıyorsun ya bayılacağım.

" Ee..evet." Allah kahretsin kekeledim mi ben?

" Eminmisin?" Dediğinde emin değilim Duha'yım diyesim geldi. Neee? Heyecanlanınca saçmalıyorum işte idare edin. Kollarımı önüme siper edip göğsünden tekrar ittirdim ama her zamanki gibi başaramamışdım. Ellerimi tek eliyle tutup arkamda sabitlediğinde artık kendimi savunmasız hissediyorum. Ellerimi kurtarmayı denedim ama denemez olaydım dahada sıkdı.

" Bırakırmısın canımı yakıyorsun."

" Madem umrunda değildim neden bana aşkını itiraf ettin." Dedi ve doksana çaktı golü.

" Bi kere ben aşkımı itiraf etmedim. Sadece seviyorum dedim. Ayrıca artık sevmemeye karar verdim." Dediğimde dişlerini sıktı aynı anda çeneside eski gerginliğine dönerken bu halinden korkuyordum. Boşda kalan eliyle burun kemerlerini sıkıp duvara sert bir yumruk attı. Bu kadarını beklemiyordum. Gözlerim şaşkınlıkla açılırken onun gözleri ateş saçıyordu.

Ve ve veee dört bölüm yayınlamış oluyoruz şuandan itibaren kuzenimle bana bir alkış lütfen momoliler:))

FIRÇA İZİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin