Gözüm ellerine takılan kelepçelere kaydı. Üzgündüm böyle olmasını istemezdim ama oldu, olmak zorundaydı. Birileri benim yüzümden, sevdiğim adam tarafından öldürülüyorsa ben hiç birşey olmamış gibi mutlu mesut hayatıma devam edemiyecektim zaten. Adalet bu değil, aşk bu olabilir, tutku bu olabilir ama mutluluk, huzur bu değil. Belki Batu da olmasaydı bunun böyle olması gerekecekti.
Ben mi? Onu sevdiğim için, aşık olduğum için asla pişman değilim. Ona hala deliler gibi aşığım, evet o bir katil ama gönlüm onu sevmiş bir kere bu da benim hastalığım işte...
Düşüncelerimin gözlerime bıraktığı yaşlar görüş açımı bulanıklaştırırken yeniden ellerindeki kelepçeye kaydı gözlerim. Yumruk yaptığı eli sıkmaktan bembeyaz olmuş muhtemelen birazdan da moraracaktı. İçimden ellerini tutup öpmek gelsede yerimde ağlamaktan başka birşey yapamıyordum. Polis arabalarındaki siren sesleri beynimde büyük bir curcuna oluştururken Sertaç'ın yavaşça bana dönen bedenini izledim. Aynı anda kollarından tutan polislerde döndüğünde Sertaç sinirle soluyarak konuştu. Yavaşça üzerime bir kaç adım atıp dibimde bittiğinde gözlerime öyle bir baktı ki bütün dünya karardı benim için, tıpkı bir kaç saat sonra ona olacak şey gibi.
" Neden." dedi soğuk çıkan sesiyle.
Sertçe yutkunduğumda derin bir nefes çektim içime veremedim sonra boğulmak istedim." Bunu bana yaptığına inanmıyorum."
Pişmanlıkla baktım yüzüne mecburdum demek istedim ama diyemedim." İnanmıyorumm lan?"
Gözlerindeki buğuluk beni dahada duygulandırırken kapanan gözlerine baktım, aynı anda boynuma gömdüğü kafasıyla birlikte üzerimize çullanan polislerde kaçınılmaz olmuştu. Kokusu anında yok olurken son kez içime çektim. Polislerin zorlukla zaptetdiği büyük bedeninin çaresizliği içimi yakıyordu. Bunu yapmasını beklemediğimden şaşkındım ve bilmediğim onlarca duyguyla birlikte öylece kalakalmıştım..." Sakın ağlamayacaksın Duha herşey bitecek, beni bekleyeceksin, geleceğim güzelim, sana kızgın değilim kendini suçlamayacaksın bunuda atlatıcaz. Bütün bunlar bittiğinde çok uzaklarda huzur içinde senin o güzel kokunla yaşlanacağım, seni seviyorum bebeğim. Kendine dikkat et."
Kalbime bıçak saplayan sözleri pişmanlığımı bir daha gün yüzüne çıkarırken dudaklarımdan dökülen hıçkırığa engel olamamıştım. Gözlerime birşey söylemem için yalvarırcasına bakarken bir taraftanda sabırsızlanan polisler son sözümü söylemem için zamanımın azaldığının habercisiydi. Ama lanet olsun ki ağzımı açıp tek kelime edecek gücüm yoktu, konuşsam boğulacakmışım gibi hissediyordum. Seni seviyorum desem son cümlem olacakmış, düşecekmişim bir daha da kalkamayacakmışım gibi..." Hadi artık yeter bu kadar." Tehditvari tavrıyla konuşan polisin Sertaç'ı bir türlü zap edemediği için sinirleri daha da gerilmişe benziyordu ki, kurduğu cümle normal olmasına rağmen bana bir tehdit kadar etkili gelmişti.
Sertçe yutkundum, gözlerim tekrar Sertaç'ın mavilikleriyle buluşurken yumruk yaptığım elimi tüm acımı çıkarmak istercesine sıktım. Polisler artık Sertaç'ı çekiştirerek götürmeye çalıştığında atıldım ama bir adım sonra durdum utanıyordum sanırım. Ona seni seviyorum diyecek gücüm yoktu. Onu ben şikayet etmiştim o karanlığa benim yüzümden girecekti. Şimdi kalkıp seni seviyorum diyecek kadar yüzsüz olamazdım. Göz yaşlarım yanaklarımı aşındırma noktasına getirdiğinde başımı öne eğdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FIRÇA İZİ
Teen FictionSevdiği kişinin bir canavar olduğunu bilmeden sevmiş bir kız. Bilmiyorki sevmek onun için hem en güzel şey hemde en kötü. Takıntılı bir erkek, ne kadar takıntılı olabilir ki demeyin psikopatlık derecesinde bir takıntı bu. Sevdiği kıza yaklaşan erke...