X-47

18.8K 643 248
                                    

( Medya Furkan )

Yaklaş dediğinden beri yüzüne yeni doğmuş bebek saflığıyla bakıyordum, belki acırda salar beni diye.
Yüz hatları o kadar kesikindi ki gözlerinin karanlığıyla büyük bir uyum içerisindeydi. Gelişigüzel ama fazlasıyla tarz duran salık saçları dahi serseri havasına yakışıyordu. Kollarındaki dövmelerinde eminimki bin bir hikaye yatıyordur. Resim harika gözüküyordu gerçekçi olmak gerekirse, fazla yakışıklıydı. Ama ilgimi çekmedi, nasıl derler tipim değil. Tipim kim diye sorarsanız = de siktir lo derim kaç ay oldu anlayamadınız mı? Neden bunları düşündüğümü bende bilmiyordum maalesef. Hayır şunu anlamıyorum tipin güzel, elini sallasan ellisi, gez, toz, dolaş ne biliyim çapkınlık yap, niye böyle karanlık hayatlar seçer ki insanlar.
Hayat bu kadar güzelken, binbir renkle neşe saçarken, neden bu karanlık merağı? Gözüm yine kanlı beyaz tişörtüne kaydığında, üzerinde tek abes kaçan o masum beyazdı diye düşündüm. Herşeyi ile siyah, hatta ruhuyla bile karanlık olan bir adama bu masum beyaz yakışmamıştı. Kırmızıda bunu anlamış gibi karanlığıyla örtmüştü beyazı.

" Hey sana diyorum yaklaş!" Karlar kralının konuşmasıyla gerçek dünyaya yüz üstü çakılırken derin bir nefes aldım. O silahı yüzüme yüzüme sıkıca ve büyük bir tecrübeyle tutarken ' Hah yürü bakalım şimdi salak' diyen iç sesime istemesemde yine ve yine hak verdim. Lanet olsun neden yürüyüp gitmemiştimki?

" Sen beni duymuyor musun buraya gel!" Ses tonu kurduğu her cümlede hızlanırken onu daha fazla sinirlendirmemek adına yavaşça yürümeye başladım. Ayaklarımı zorla hareket ettirebiliyorken beynim kırmızı alarm vermiş, içimde fırtınalar kopuyordu. Yürüdükçe netleşen yüzü daha fazla ürkmeme sebep olmuştu. Benleri dahi yakışıklılığını gölgeleyememiş çıkık yüz hatları ona sanki doğuştan bu korkunç havayı vermişti. Düşünmeye çalıştımda böyle bir insanı hiç gülerken hayal edemiyordum.
Aramızdaki mesafe iyice kapandığında silahla burun buruna gelmiştim. Artık kalp atışlarım pimi çekilmiş bir bombayı andırıyordu. İkinci kez o silahın ucunda olmak berbat bir histi.

" Kimsin?" derken üst dudağı hafifçe kıvrılmış, yüzümün her milimini inceleyen gözleri fazlasıyla rahatsız olmama yetmişti.

" Ben sadece şey-"
Sert sesi kabaca cümlemi bölerken silahını iyice yaklaştırıp tekrar sordu.

" Kimsin?" Namlunun ucundan biraz önce yapılan katlıyamın izleri dururken, yakınlığı ateşin yakıcı ve iğrenç kokusunu kaçınılmaz yapmıştı. Silahın varlığını unutmaya çalışıp kendimi sakin tutmayı başardığımda konuştum.

" Adım Duha ben sadece burdan geçiyordum-"

" Senn?" dedi silahla beni göstererek, sanki anlamadım beni kastettiğinide birde gösteriyor at beyinli midir nedir? Vücudumu baştan aşağıya süzdüğünde dudağının kenarı kıvrıldı. Bu sırıtış pekte masumane bir sırıtış değildi. Tersine fazlaca tehlike arz ediyordu.

" Ve bu sokak? Kızım bana meval okuma kim gönderdi seni?"

" Beni kimse göndermedi burdan geçiyordum, silah sesi duyunca birinin başı beladadır belki diye girdim hepsi bu."
Beklemediğim bir hareketle kolumu kavradığında az önce olayın geçtiği ve hala taze olduğu yere sürüklemeye başladı. Ben hayretler içinde biraz önceki vurulan adama bakarken beni sürükleyen pisliğe karşı koyamıyordum bile. Kolumu bütün sinirini çıkarmak ister gibi sıktığında ağızımdan çıkmak üzere olan çığlığı dizginledim ama beni yaraladığı adamın yanına sert bir şekilde fırlattığında biraz önce tuttuğum çığlığım boş mekanı inletmişti bile.
Kafamın yere çarpmasını elimle destek yaptığımda son dakikada engelleyebilmiştim ama elimin soyulması kaçınılmaz olmuştu. Bana yabancı ama buraya hiçte yabancı olmayan kan elimden sabırsızca ve sızlatarak akarken sinirle beni yere fırlatan pisliğe baktım.

FIRÇA İZİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin