X-17

28.5K 1K 198
                                    

( Medya Duha'nın deyimiyle telefon sapığı )

Taksiden indiğimde ben iş yerime iş yerim bana bakıyordu, yüzümü buruşturup zoraki içeriye girdiğimde Patronla göz göze gelmişdik.
" Hah bir sen eksiktin." Yoğun müzik nedeniyle sesim duyulmamışdır diye umuyordum ama patronun yüz ifadesi değiştiğinde dilime bir küfür savurdum.

Patrona kafamla selam verip başımı yerin dibine sokmak istedim. Önünden geçtim personel odasına gittim ve garson önlüğünü önüme sarıp, telefonumuda pantolonumun cebine attığım gibi kafeye geri dönüp yoğun tempoya ayak uydurdum. Duymamışdır heralde yoksa duysa tepkisini saklayacak biri değildir.

Masalarda ordan oraya koştururken bacaklarım artık bedenimi taşımayacak kıvama gelmişdi. Saate baktığımda çıkmama yarım saat vardı. Bar sandalyesine yaslanıp elimi enseme attım, bayadır işe gelmediğimden hamlamışdım ve her yerimin tutulduğunu hissedebiliyordum.

Yanımdan gelen tanıdık itici sesle bakışlarımı sese yönlendirip bıkkın tavrımla Doruk'a göz devirdim.
" Yoruldunmu küçük?"

" Sensin küçük."

" Ben mi?" Dedi kendini göstererek, parmağını izleyerek onu süzdüğümde, evet kabul etmeliyimki küçükle ufakdan yakından alakası yokdu.

" Doğru öküz kadarsın sana küçük demek aptallık pardon." Dediğimde yüzü bozulmuşdu anında, oh olsun uğraşmasın benimle.

" Küçükler için fazla cesursun."

" Ya Allah aşkına Doruk rahat bırak beni bu akşam hiç seni çekecek halde değilim."

" Aa! Ne oldu prensesimize ojelerin mi çıkdı yoksa tüh." Gerizekalı sanki ojelerim çıkınca ağlayacak bir tipmişim gibi görüyordu beni, halbuki bir bilse uğraştığım belaları tebrik eder be tebrik. Doruk'da benim gibi garsonluk yapıyordu buranın eski elamanlarındandı ve patronunda gözdesi. Herkezle anlaşıyordum iş yerimde ama bu salak sadece sinirlerimi bozuyordu.

" Yok ojelerim daha çıkmadı ama sen biraz daha konuşursan çıkacak."

" O niye?" Dediğinde sırıtıyordu.

" Tırnaklarımı yüzüne geçireceğimde ondan." Sırıtışı aniden kaybolurken zafer kazanmış gibi güldüm ve kendimi doğrultup hesap isteyen masaya yöneldim. Oda bön bön peşimden baktı.

💋💋💋💋💋

" Abi ben çıkıyorum." Patronumuz olan Ali denyosuna abi diyorduk iki yıl çalışanı olunca sizler abiye dönüşüyordu tabi. Abi demeye bin şahit ister ama neyse.

" Çık." Dedeğinde nurella bakışımı atmamak için zor tuttum kendimi. Acaba kendini ne sanıyor bit kafalı.

Odasının kapısını kapayıp giyinme odasına geçtim. Önlüğümü çıkarıp ceketimi giyindiğimde çantamıda alıp kafeden çıktım. Soğuk hava yüzüme çarptığında rahat bir nefes aldım. Etrafıma bakındım hiç taksi yokdu geçen araba sayısıda yok denilecek kadar azdı. Bir süre daha beklediğimde omuz silkip yürümeye karar verdim. Zaten ev fazla uzak sayılmazdı iki sokak aşağıda falandı ama bu saatte yürümek tedirgin etmiyorda değildi.

Dikkatli bir şekilde karşı kaldırıma geçtiğimde önünden geçtiğim araba dikkatimi çekdi. Dün akşamki BMW ile aynıydı. Tedirginlikle adımlarımı hızlandırıp yürümeye başladım.
" Yok canım sanki o arabadan bir tek ondamı var?"
" Tabi canım kuruntu yapıyorum işte."

Kendimle konuşmamı sonlandırıp hızlıca evin sokağına girmişdim bile. Nasıl korktuysam ne zaman geldiğimi hatırlamıyorum. Soğuk yanaklarımdan süzülürken üşümüşdüm. Ceketimin önünü kapayıp kollarımı göğsümde birleştirdim.
Arkamda kopan şiddetli sesle neye uğradığımı şaşırdım. Hızla arkamı döndüğümde bir adam sallana sallana bana doğru geliyordu. Yere baktığımda ise az önce vurup parçaladığı içki şişesinin cam parçaları vardı. Orta yaşlardaki adamın sarhoş olduğunu anlamak zor olmamışdı.

Adam yaklaşmaya başladığında bende geriye adımlamaya başladım. Adam adımlarını hızlandırdığında içimdeki ses ' Koşsana salak' diye bağırdı. Adama son bir defa daha baktım belki vaz geçmişdir diye ama ısrarla üzerime yürüdüğünü gördüğümde arkamı dönüp koşmaya başladım.
Rüzgar hızını arttırdığında sokakda deli gibi koşturuyorduk. Arkama baktığımda adam hala peşimdeydi, kahretsin dursana artık.

" Kaçma eninde sonunda benimsin."
Adamın sokakda yankılanan sesi içimi daraltırken nefes nefese kalmışdım. Daha fazla koşamayacağımı anladığımda durmak zorunda kaldım ayaklarım artık gitmiyordu. Çaresizce etrafıma baktım bir Allah'ın kulu geçmezmi şu sokaktan. Adam iğreç sırıtışıyla birlikte üzerime yürümeye başladığında sertçe yutkundum. Geriye adımladığımda sert birşeye çarpmamla birlikte aniden arkamı döndüm gördüğüm şeyin gerçek olup olmadığına bir daha baktım.
" Sen?" Diyebilmişdim sadece. Yine burdaydı işte, kapişonu yine kafasında maskesi burnunun üzerinde bitiyordu. Ve yine gözleri karanlığa bürünmüş, gözükmüyordu. Omuzumda hissettiğim el ile arkamı döndüğümde sarhoş pislik tam karşımdaydı bu kadar yakın olması burnuma dolan içki kokusunu kaçınılmaz yaparken adamın eli aniden omuzumdan itildiğinde iten kişiye baktım. Telefon sapığı adama okkalı bir tokat attığında elimi ağızıma kapayıp şaşkınlıkla yerde yatan sarhoşa baktım. Gürgen ağacı gibi yere yığılmışdı.

Telefon sapığı adamın üzerine çıktığında yumruk atmasını bekliyordum ama öyle olmadı. Cebinden çıkardığı metal bıçak gecede yıldız gibi parladığında gözlerim sonuna kadar açıldı. Tam yapmasına engel olacaktımki adamın çığlığı çok geç olduğunu duyurmuşdu.
" Sen ne yaptın?" Dedim kısık çıkan sesimle.
Beni umursamayarak adamın üzerinden kalktığında yanımdan geçip yürümeye başladı. Sanki bir az önce adamı bıçaklayan o değilmiş gibi rahatça gidiyordu.
Sertçe yutkunduğumda ellerimi havaya kaldırdım ne yapacağımı bilemez bir şekilde yerde yatan adama yöneldim boynumdaki küçük şalımı çıkartıp adamın yarasına bastırdığımda bir el koluma yapışdı. Aniden yerden havalandığımda önce elimi tutan yüzüklü ele baktım sonrada elin sahibine. Telefon sapığı beni sürüklemeye başldığında çığlık atasım vardı ama yapamıyordum korkudan tek kelime dahi edemiyordum. 'Adamı gözünü bile kırpmadan bıçaklayan sana neler yapar kızım' muhteşem iç sesim bu defa haklıydı galiba.

O kadar güçlüydüki karşı çıksam bile başarılı olamayacağımı biliyordum. Bu nedenle sürüklemesini izlemekden başka birşey yapamadım.
Dilim zaten tutulmuş olmalı ki bu durum hiç normal değil, şuan benim korkudan ve heyecandan ölümüne şapmalayarak konuşmam lazımdı.

Binanın önüne geldiğimizde beni sertçe ittirip içeri girmemi işaret etti. Öküz kolumu tuttuğumda acıyla ovalamaya başladım. Primat öyle sıkmışdıki moraracağından emidim. Sertçe yutkunduğumda tam ağzımı açıp birşey söyleyecektimki beni anlamış gibi tekrar kolumdan tutup beni binaya soktu ve kapıyı sertçe kapadı.
Ben şaşkınlıkla üzerime kapanan kapıya bakarken ne yapmam gerektiğini bilmiyordum dışarıya çıkıp hesap soracak cesaretim varmıydı? Kesinlikle hayır.
En iyisi eve çıkıp bütün bunları Eda'ya anlatmak diye düşündüm ve merdivenlere yöneldim.

Eve girdiğimde ışıklar kapalıydı anlaşılan çoktan uyumuştu herkes, tabi saat kaça geliyordur acaba ahh! Salak gibi bu saatte yürüyorum. Sesizce odama geçtiğimde telefona gelen mesajla ürperdim.

• " Çıktınmı?"

Bu adamın amacı neydi? Neden benimle ilgileniyordu?

• " Evet."

• " Odanın ışığı neden yanmıyor o zaman?"

Dediğiyle gözlerim gene büyüdü ve koşar adımlarla cama gittim. Duvara yaslanmış burayı izliyordu. Allah'ım azrailden farksız bu adam, resmen beni takip ediyor, her dakika birde. Acaba uyumuyor mu?
Korkuyla geri çekilip odanın ışığını yaktım.

• " Açtım oldu mu?"

• " Oldu yat uyu şimdi."

Allah'ın primatı sanane ister uyurum ister horon teperim.

• " Sen hastasın daha önce söylemişmiydim?"

• " Aynen sana hastayım."

Ağızım istemsiz açıldığında söylediği şeyi idrak etmeye çalışdım. Resmen sapıkdı bu çocuk. Ben ne yapacaktım?

FIRÇA İZİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin