YIKINTI-GİRİŞ
"Kendi Adında Kaybolan Kızın Hikâyesi."
kizyasayankitaplarda sen olmazsan asla yayınlayamazdım. Binlerce kez teşekkürler!
Playlist'te yeni tanıtım videosu var!
•••
|Düzenlendi.|
Kader, tok adımlar bırakarak zeminde ilerledi. Tozlu masanın yanına ulaştığında, oturacağı sandalyesini çekti ve kendine oturması için olanak sağladı. Kader, kızgındı. Bunların hiçbiri olmamalıydı. Böyle bir hata asla olmamalıydı. Ölmesi gerekenler, ölmeliydi. Sayfalarında tozlar biriken defterin ilk sayfasını açtı ve kuş tüyü kalemini eline alıp mürekkebe batırdı. YIKINTI yazdı büyük harflerle. Ve kader ağlarını örmeye başladı. Tekrar ve tekrar. Katmanlarını o kadar sıkı tuttu ki, içeride kalanlar asla dışarıya çıkamazdı. Bu sefer, dışarıya çıkmalarına izin veremezdi. Bu sefer olmazdı.
Kader, düşündü.
En kötüsünü aradı. Ve buldu da. Kader, suratındaki zalim gülüş ile birlikte, sayfaları çevirdi ve her şeyi uygun olarak yazmaya başladı. Yazdı, yazdı, yazdı... Kader ağlarını güçlendirirken yazmaya devam etti. Mutluluk ekledi yudum yudum. Hüzün ekledi ardından. Gözyaşı ekledi, ihanetler ekledi. Kan sıçrattı kimi sayfalara... Ve ardından en başa tekrar döndü. Yapılmaması gereken hatanın bedelini, en ağır sözcüklerle başlattı. Kuş tüyü kalemini mürekkebe batırdı ve ardından sararmış ilk yapraklara mürekkebini boşaltmaya başladı.
Genç kız, patika yolda ilerlerken, omuzlarını dikleştirdi. Elinde tuttuğu kafesin ucunu sıkı sıkıya kavradı ve mavi gözlerini etrafta gezdirdi. "Sessiz olmalısın, Dob," diye fısıldadı kafese doğru soğuk ve titrek sesiyle. Saçlarını kapüşonunun içine soktu. Mavi gözleri, soğukta parıldıyordu. Birkaç metre ötedeki yıkıntı eve baktı. "İşte başlıyoruz," diye mırıldandı. Kafasını dikleştirdi. Üzeri yıpranmış, kahverengi çarşafla örtülmüş kafese baktı. Her şey hazırdı. Tek yapması gereken, o eve gidip hakkıyla parasını almaktı. Daha sonra tekrar kardeşi için geriye dönecekti. Gözlerini kapadı, derin bir nefes aldı. Sol gözünden ufak bir damla yaş düştüğünde, geçtiği yerleri dondurdu. Kız, sersemledi. Neden ağlıyordu? Gözyaşını sildi ve ilerlemeye başladı. "Yapabilirsin, Derin," diye fısıldadı kendi kendine. Üzeri kırağı tutmuş çimenler genç kızın ayak izini kopyalarken, kız elindeki kafesle hayatını değiştirecek olan yıkıntı eve doğru sessizce ilerledi...
Kader, elindeki kalemi bıraktı ve geriye yaslandı. Bir fırtına esti kader ağlarının dışında. Ve soğukluğu, ağlardan içeriye arsızca sızdı. Kaderin yazdığı satırları tıkadı ve hiçbir şey olmamış gibi ağlardan dışarıya çıktı.
-
Neredeyse kırılacak olan kapıyı elimle itip bağrışların olduğu yere doğru yavaşça ilerledim. İnsanlar ile göz göze gelmeyi sevmediğimden, kafamı aşağıya eğdim ve kafesi iyice kavradım.
Ben, Derin Arlı.
Kendi derinliğini kendisi yaratmış olan, hayat tarafından terk edilmiş, güçlü ama yorgun, herkesin dönüp bir daha baktığı mavi gözlere sahip, etrafı yıkıntılarla çevrili kız.
Evet, kendimi tanımlayacak olursam, ancak bu kadarını söyleyebilirdim. Aslında, etkileyici konuşmalarda iyi bir kızdım. Ama şu anda, beynimi tıkayan binlerce sorun vardı. Ve elimi zihnime daldırdığımda, yüzeye ilk çıkan bunlardı.
Ben, buydum.
Etrafı büyük tahta parçalarıyla kaplı olan alana baktım. Etraftaki insanlar bağırıyor, ellerinde paralarla uzaktan alanı seyreden adamın önünde dileniyorlardı. Bu o olmalıydı. Asıl aradığım kişi. Büyük patron. Etrafı içkilerle dolu, siyah bir koltukta oturuyordu. Yanında biri daha vardı ama bu kalabalıkta kim olduğunu seçemiyordum. Muhtemelen, yandaşlarından biriydi. Sigara dumanı ciğerlerimi rahatsız edince birkaç kere öksürdüm. O kadar büyük bir sigara katmanı vardı ki, normalde çıplak göz ile seçebileceğim yerleri seçemiyordum. Aradığım bir sonraki kişiyi bulana kadar, ortalıkta dolandım. Ve bulduğumda ise, oraya yöneldim.
Tahta bir masaya yaslanmış karşısındaki iri yarı adamla konuşuyor ve bir yandan da saçıyla oynuyordu. Sürtük gibi davranmayı kesmeliydi. Ama zorundaydı. Tıpkı benim bunu yapmak zorunda olmam gibi. Hayatta herksin yapmak zorunda kaldığı durumlar vardı. Ve biz de bu kelepçelere mahkûmduk. Göz göze geldiğimizde adama bir şeyler fısıldadı ve bana arkasındaki kapıyı işaret etti. Etrafı delice süzen gözlerin içinden geçtikten sonra kapıyı açtım ve Ecmel'in bana sarılmasına izin verdim. Evin dışındaki ambar benzeri bir yerdeydik. Etrafta dolu içki şişeleri ve kasalarda sebze ve meyveler vardı.
"Nereden kalsın?" diye fısıldadı. "Seni çok merak ettim." Gözlerini kafese kaçırdığında, kafesi yere bıraktım ve örtüyü kaldırıp Dob'a baktım. "Ufaklık biraz sorun çıkardı," dedim gülümseyerek. Ecmel bir kez daha bana sarıldı ve sarı saçlarını kulağının arkasına yerleştirdi. "Patronu gördün, değil mi?"
"Şu deri koltukta oturan ise," dedim kafesin örtüsünü kapatırken. "Evet, gördüm." Kafasıyla beni onayladı ve arkasındaki duvara sırtını yasladı. Siyah, yırtık çorabı, deri, siyah eteği ve üzerindeki bol tişörtünü görünce yüzümü ekşittim. Ecmel'i böyle görmek beni üzüyordu. Çok daha iyilerini hak ediyordu.
"Ne yapacağını biliyorsun ve bundan eminsin, değil mi?"
Bıkkınlıkla omuz silktim. "Çocuk değilim, Ecmel. Bu işi binlerce yaptım. Sadece bu iş diğerlerine göre daha ciddi. Hepsi bu."
"Yapmak zorunda değilsin. Başka yolardan da para kazanabilirsin."
'Mesela, senin gibi mi Ecmel?' dememek için dudağımı ısırdım ve kafamı öne eğdim. Buna sonsuza kadar karşıydım. O pisliklerin altına girmemeliydi. Ama her ikimizde buna engel olamıyorduk. Kafamı sallamakla yetindiğimde Ecmel güven vermek istercesine gülümsedi. "Pekâlâ, Derin. Şimdi oraya git ve kazan. Tamam mı?" diye sorduğunda kafamı tekrar salladım. Ambardan dışarıya çıktık ve omzumu okşarken ona el salladım. Ecmel Akay. Bu hayatta, kaprislerimi en çok çeken, biricik arkadaşım. Yolda ilerlerken, bir an kenarıya çekildim ve doğru anı kollamaya başladım. Yanındakiler gittiğinde ve masada sadece o ve tanımadığım biri kaldığında, vakit kaybetmeden ilerledim. Ta ki, yolum kesilene kadar.
"Bu gece boş musun, güzelim?"
"Başka kapıya," diye söylendim ve içkili olduğunu anladığımda, omzuna vurup yanından ilerledim. Burada milyonlarca kız varken, neden ben?
Ciğerlerimi nefes ile doldurdum ve bir başka serserinin yoluma çıkmasına izin vermeden masaya yanaştım. Ayaklarımın titremesine mani olamıyordum. Nihayet, dizginleri elime aldığında deri koltuğun önündeki masaya kafesi koydum. Patron ve yanındaki kişi beni süzerken, zihnimdeki en uygu kelimeleri seçtim ve ağzımdan çıkmalarına izin verdim.
"Dövüşlere katılmak istiyorum."
•••
İyi veya kötü. Lütfen bir yorum bildirin. Yorum yapan ve o yıldızı dolduran kişilere binlerce kez teşekkürler!
Dipnot: Hikâyenin sadece başı, Imagine Dragons'un Radioactive klipinden esinlenilmiştir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YIKINTI
Teen FictionYayınlama Tarihi:6 Temmuz 2014 [Tamamlandı, düzenlemede.] •Bu ad ile yayınlanan ilk hikayedir. Taklitleri değil, aslını okuyun.• ▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬ Dizlerini karnına çekmiş, boş gözlerle evine girip çıkanları izleyen küçük bir kız çocuğu. Ağlamaktan ko...