Parti vakti yaklaşıyordu. Kaldıkları yerde, belirli bir hareketlilik vardı. Jimin hazırlanmış, lobide oturuyordu. Onun yanına Yoongi gelmişti. Bacaklarını açarak oturdu.
''Hobi istemeseydi kolumu kaldıracak halim yoktu.''
''Ne o dün gece çok çalıştın herhalde?'' dedi Jimin muzip bir ifadeyle.
''Sen de çalışmış olabilirdin Jimin. Ama bak burda boş boş otururuyorsun.''
''Yahh! Hyung, bunu böyle ortalık yerde konuşmalı mısın?''
''Jimin, biz yanlış bir şey yapmıyoruz. Aşkın cinsiyeti olmaz diye yazmış yazar. Birini kalbinle seversin. Karşındakinin kalbini seversin. Ne görünüşünü ne sesini ne de cinsiyetini değil. Bu bizi farklı yapmaz. Elbet sana karşı çıkanlar olacak. Seni ucube gibi görenler olacak. Senden iğren bir cüzzamlıymışsın gibi kaçanlar olacak.'' Gözleriyle lobide, aynada kendine çeki düzen veren Hobi'yi göstererek devam etti. ''ama, ona her baktığında, o ana kadar duyduğun hakaretler bir bir kulaklarından intihar edecek. Kalbine güneş açacak. Bulunduğun mekanı unutacaksın. Günlerden neymiş, saat kaçmış umrunda olmayacak. Duyduğun tek ses, sevdiğin insanın kalbini çiçek bahçesine çeviren sesi olacak. Gözlerin bir tek onu görecek. Kalbin onun kalbiyle atacak. Sanki başka türlü atmasına imkan varmış gibi.''
Hobi onların yanına gelince heyecanla sordu ''Nasıl görünüyorum?''
''Bir daha görmeyi unutturacak kadar güzel.''
Hobi kollarını açarak sevgilisinin yanına oturup ''Seni burada hapsetmek istiyorum.'' Dedi. Jimin onların haline özendi. Kesinlikle bir gün o da tavşanıyla böyle olacaktı.
Namjoon çıktı odasından. Oldukça yakışıklı görünüyordu. Giydiği beyaz gömleği, siyah pantolonunun içine özensizce sokuşturmuş ve kemerle bağlamıştı. Üzerine aldığı siyah ceketle tam bir playboy havası saçıyordu etrafına. Gözlerine takmış olduğu gözlük onunla bütünleşmiş gibiydi. ''Evet, hazırım.''
Ağzını kapatmayı unutan Jimin ''Vaaoov! Gözlüğün bu kadar yakıştığı başka birini daha tanımıyorum.'' Dedi ve devam etti ''Çok iyi görünüyorsun.'' Diyerek ekledi.
Suga, Jimin'i dürterek ''Az daha bakarsan, aşkından şüphe edicem.''
''Ne aşkı hyung, ben çok iyi göründüğünden şey yapmıştım yani.'' Dedi fısıldayarak Jimin.
Kook ve Tae merdivenlerden iniyorlardı. Kendi aralarında sabahki girdikleri ders hakkında konuşuyorlardı. Tae hareketli olan lobiye baktı. Gözleri Jin'i arıyordu ama bulamamıştı. Jimin, Kook gelmeden Yoongi'yi susturduğu için gurur duyuyordu kendiyle. Kook, merakla kendine çevrilen gözlere sordu. ''Jin hyung nerede?''
''Gelir birazdan.'' Dedi Namjoon.
''O üst sınıftan bir ders daha almıştı. Ona girecekti. Ben size söyleyecektim ama unuttum.'' Dedi Yoongi.
Saat 8'e yarım vardı. Hobi ''Biz çıkalım. O oradadır belki.''
''Yok tatlım. Eve gelip üzerimi değiştirmem lazım demişti. Okulda, sakarın biri üzerine dondurma düşürdü. O gelir oraya. Biz çıkalım.''
''Aynen çıkalım o bize sonradan katılır.'' Dedi Jimin. Sanki çok hevesliydi gitmeye.
Namjoon ''Taetae biz çıkıyoruz o zaman. Sen Jin'e söyle, biz orada bekliyor olacağız.'' Tae kafasını sallamakla yetinmişti.
Saat 8' e gelmişti ki lobide yemek yiyen Tae'nin gözleri parlamıştı. Jin girdi lobiye ve gözlerini Tae'ye çevirdi. Gülen gözlerle selam verdi. Bir iki merdiven basamağına tırmandıktan sonra bir şey fark etmiş gibi bir anda durdu. Geri dönüp, kocaman ve gülen gözlerle, Tae'nin çubuk tutan eline baktı. Tae şaşırmış gözlerle onu izliyordu. Jin Tae'nin elinden tutup ''Acil işimiz var.'' Dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FRIENDS🦋🍀🌈
FanficOnlar kimsenin birbirine yakın olmadığı kadar yakın olan arkadaşlardı. Ya da öyle sanıyorlardı. Birbirlerine hissettikleri dostluktan da ötede olmalıydı. Onlar lisede tanışmış ve birbilerine kenetlenmiş 7 adamlardı. Hepsinin kendine ait problemler...